Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
46,7287
Dolar
Arrow
40,2873
İngiliz Sterlini
Arrow
54,1662
Altın
Arrow
4325,0000
BIST
Arrow
10.345

Güney Suriye’de yeni kriz dinamiği: İsrail, Dürziler ve rejim çatışması

16 Temmuz’da İsrail’in Şam’daki Genelkurmay Başkanlığı binası ile Cumhurbaşkanlığı Sarayı yakınlarına düzenlediği hava saldırıları, Ortadoğu’daki gerilimi yeniden tırmandırdı. Dünyanın dikkatini Ortadoğu’ya çeken bu saldırılar, Süveyda’da yaşanan çatışmaların hemen ardından gerçekleşti ve Suriye’deki istikrarsızlığın sürdüğünü bir kez daha ortaya koydu. Bu bağlamda, İsrail’in saldırıları, yalnızca rejimi hedef almakla kalmamış, aynı zamanda Suriye’nin güneyinde Dürzilerle rejim güçleri arasında tırmanan gerilimin de uluslararası boyut kazandığını göstermiştir.

SÜVEYDA'DA TIRMANAN GERİLİM

Suriye’nin güneybatısında, Dürzi nüfusun yoğun olarak yaşadığı Süveyda ilinde son günlerde Dürziler ile Ahmed Şara hükümetine bağlı askeri unsurlar arasında çatışmalar yaşanmakta. Etnik, dini ve siyasi faktörlerin iç içe geçtiği bu çatışma ortamı, İsrail’in Dürzilere verdiği destekle birlikte daha karmaşık ve çok boyutlu bir hal aldı. Bölgenin stratejik önemi, aktörlerin niyetlerini daha dikkatle değerlendirmeyi gerekli kılmaktadır.

Dürziler

İslami kökenlere sahip dini bir azınlık olan Dürziler, nüfus yoğunluğuna göre Suriye (yaklaşık 700.000), Lübnan (280.000–350.000) ve İsrail’de (yaklaşık 118.000) yaşamaktadır. Suriye’de nüfusun yaklaşık %3’ünü oluşturan Dürziler, özellikle Süveyda ilinde yoğunlaşmıştır. Bu bölge, Golan Tepeleri'ne olan coğrafi yakınlığı nedeniyle stratejik bir konuma sahiptir ve hem iç hem de dış aktörler açısından kritik önem taşımaktadır.

Suriye’deki Dürziler, Aleviler gibi iktidar yapısına doğrudan entegre olmamışlardır. Ancak Esad’ın devrilmesinden sonra güvenlik kaygıları nedeniyle yeni yönetime destek vermişlerdir. Buna karşılık, bu süreçte Sünni radikal grupların tehditleriyle karşı karşıya kalan Dürziler, rejim ile ilişkilerinde giderek temkinli ve mesafeli bir tutum benimsemişlerdir. Dürziler ile yeni yönetim arasında açık bir ittifak ya da düşmanlık oluşmamıştır. Ancak, rejimin Dürzileri radikal unsurlardan koruyamaması ve onların kültürel-dini özgürlüklerini teminat altına alamaması, Süveyda’daki toplumsal gerilimin temel nedenlerinden biri olmuştur.

ÇATIŞMALARIN KAYNAĞI

Çatışmalar, Süveyda ile Şam arasında bulunan güzergahta Dürzi bir tüccarın kaçırılmasıyla başlamıştır. Sonrasında ise olaylar yerel Dürzi gruplar ile Sünni Bedevi kabileler arasında silahlı çatışmalara evrilmiştir. Ayrıca Hz. Muhammed'e hakaret içerdiği iddia edilen bir ses kaydının yayılmasıyla olaylar daha da şiddetlenmiştir. Şara iktidara geldiğinde, azınlıklar arasında ayrım yapılmayacağı yönünde açıklamalarda bulunmuş olsa da yüzlerce Alevi’nin öldürülmesi güveni zedelemiştir.

İSRAİL’İN DESTEĞİ: ETNİK DAYANIŞMA MI, STRATEJİK HAMLE Mİ?

İsrail’in Dürzilere yönelik desteği 2018’den bu yana gözlemlenmekte olup Beşşar Esad’ın devrilmesiyle birlikte bu destek daha da belirginleşmiştir. İsrail’in bu tutumunun arka planında hem etnik yakınlık hem de güvenlik stratejileri yer almaktadır. İsrail vatandaşı Dürziler, İsrail toplumunun bir parçası olarak kabul edilmekte ve İsrail ordusunda görev yapmaktadırlar. Bu ayrıcalık, İsrail’de yaşayan diğer Arap topluluklarıyla kıyaslandığında dikkat çekicidir.

İsrail’in tarihsel güvenlik stratejisinin bir uzantısı olarak çevresinde bir “güvenlik kuşağı” oluşturma çabası, Golan Tepeleri’ne yakınlığı nedeniyle Süveyda özelinde yeniden şekillenmektedir. Bu çerçevede İsrail’in, Dürzilerin güvenliğini sağlamak gerekçesiyle Suriye’deki nüfuzunu artırmayı hedeflediği söylenebilir.

Esad’ın devrilmesinden yana tavır sergileyen İsrail, aslında Suriye’de İslam rejimi kurulmasını kendine tehdit olarak görmektedir. Nisan ve mayıs aylarında Dürzilere verdiği destekle de radikal gruplara mesaj vermek istemiştir.

HEDEF ÖZERK DÜRZİ BÖLGESİ Mİ?

İsrail’in Süveyda’da etki alanı yaratma çabası, bölgeyi bir tür tampon bölgeye dönüştürme stratejisiyle örtüşmektedir. Şubat ayında kurulan Süveyda Askeri Konseyi’nin ambleminin, Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) amblemiyle benzerliği, bu yönde bir siyasi projeksiyonun varlığına işaret etmektedir. Esad sonrası dönemde Suriye'nin kuzeyinde Kürtler aracılığıyla elde edilen fiili özerk yapılanmaya benzer bir düzeni güneyde de oluşturmak istenmesi ihtimal dahilindedir. Bu da Suriye’nin parçalanması sürecini derinleştirecek bir gelişme olabilir.

BÖLGESEL BİR KRİZİN ÇOK KATMANLI DİNAMİKLERİ

İsrail’in Dürzilere verdiği destek, yalnızca etnik ya da dini bağlarla açıklanabilecek bir durum değildir. Bu destek, esasen İsrail’in güvenlik temelli dış politika stratejisinin bir yansımasıdır. Ancak söz konusu müdahale, Dürzi toplumu içerisinde genel kabul görmemektedir. Nitekim şubat ayında Binyamin Netanyahu’nun yaptığı açıklamalar, bu ayrışmayı gözler önüne sermiştir. Netanyahu, Dürzilerin hamisi gibi konuşarak, Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) ve Yeni Suriye Ordusu’nun Şam’ın güneyine ilerlemesine izin vermeyeceklerini, Suriye’deki Dürzilere yönelik herhangi bir tehdide tahammül göstermeyeceklerini belirtmiştir. Bu açıklama, bazı Dürzi gruplar tarafından olumlu karşılanarak İsrail’le iş birliğine zemin hazırlarken, Süveyda başta olmak üzere Suriye’nin farklı şehirlerindeki Dürziler arasında ise protestolarla karşılanmış ve tepkilere neden olmuştur. Bu durum, Dürzi toplumunda dış müdahalelere yönelik ciddi bir görüş ayrılığı olduğunu göstermektedir.

İsrail’in bu müdahalesi, yalnızca Suriye iç siyasetini değil, aynı zamanda Suriye sahasında etkili diğer aktörlerle, özellikle Türkiye ile olan ilişkilerini de karmaşıklaştırmaktadır. Mevcut tablo, etnik ve mezhepsel fay hatlarının derinleştiği şu günlerde, Suriye’de yeni bir parçalanma sürecinin tetiklenmesine zemin hazırlayabilir.

Dolayısıyla, İsrail’in müdahalesi yalnızca taktiksel bir hamle olarak değil, bölgesel jeopolitiği yeniden şekillendirmeyi amaçlayan stratejik bir adım olarak değerlendirilmelidir. Bu bağlamda, Süveyda’daki gelişmeler, yerel bir çatışmadan öte daha geniş kapsamlı ve çok aktörlü bir güç mücadelesinin sahnesi haline gelmektedir. Bu strateji doğrultusunda İsrail, sınır ötesi tehditleri bertaraf etmeye yönelik askeri ve siyasi angajmanlarını artırma eğilimindedir.