Ortadoğu, sorunların ve bitmeyen krizlerin merkezi olmaya devam ediyor. Son yıllarda bu denklemin en tartışmalı başlıklarından biri Kürtlerin özerklik arayışıdır. Irak’ta kurulan Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin ardından şimdi de Suriye’nin kuzeydoğusunda benzer bir özerk yönetim girişimi dikkat çekmektedir. Bu gelişme, bölgesel güç dengelerindeki değişimin açık bir göstergesi sayılabilir.
Suriye iç savaşının yarattığı istikrarsızlık, Kürtlerin ülkenin kuzey ve kuzeydoğusundaki bazı bölgeleri kontrol altına almasına zemin hazırladı. Böylece Kürtlerin özerklik talepleri yalnızca Suriye’nin değil, tüm Ortadoğu’nun önemli gündemlerinden biri haline geldi. Bu taleplerin önemini anlamak için Kürtlerin kontrol ettiği bölgenin stratejik ve ekonomik değerine bakmak gerekir.
Suriye’nin Kuzeydoğusunun Stratejik Önemi
Kürtlerin kontrol ettiği bölge, Türkiye, Suriye ve Irak’ın kesişme noktasında kritik bir konumda yer alıyor. Bu coğrafi özellik, bu üç ülkede yaşayan Kürtler arasındaki iletişimi güçlendirirken, bölgeyi stratejik açıdan daha da değerli kılıyor.
Ayrıca bu topraklar, Suriye ekonomisi için büyük önem taşıyor. Petrol ve doğalgaz gibi zengin yeraltı kaynaklarının yanı sıra su rezervleri ve buğday üretiminde öne çıkan Haseke ili de bu bölgede bulunuyor. Tarihi ve kültürel miras bakımından da zengin olan bölgede Roma dönemine, Süryanilere, Yahudilere ve Ezidilere ait pek çok eser yer alıyor.
Türkiye Açısından Özerklik Meselesi
Suriye’nin kuzeyinde Kürtlerin fiilen oluşturduğu özerk yönetim, Türkiye açısından yalnızca sınır güvenliği değil, aynı zamanda iç güvenlik bakımından da ciddi riskler barındırmaktadır. Türkiye, Suriye Demokratik Güçleri’ni (SDG) terör örgütü PKK’nın uzantısı olarak görmekte ve bu nedenle gelişmeleri ulusal güvenliğiyle doğrudan bağlantılı saymaktadır. SDG’nin temelini PYD/YPG oluştursa da bünyesinde azımsanmayacak sayıda Arap unsurun bulunması yapıyı daha karmaşık bir hâle getirmektedir.
Türkiye sınırında Kobani, Kamışlı, AynDivar, Rasulayn ve Tel Abyad gibi stratejik öneme sahip sınır kapılarının Kürt güçlerinin kontrolünde olması, doğrudan bir güvenlik riski anlamına gelmektedir. Bu noktaların kontrolünün özerklik ilanıyla birlikte kurumsallaşması, yalnızca Türkiye ile Kürt güçleri arasında çatışma ihtimalini artırmakla kalmayacak, aynı zamanda bölgesel dengeleri de sarsacaktır.
Kürtlerin Suriye’de bağımsız bir devlet kurma ihtimali ise Türkiye’nin yanı sıra İran tarafından da tehdit olarak algılanmaktadır. Çünkü böyle bir gelişme, her iki ülkedeki Kürt nüfusun ayrılıkçı eğilimlerini tetikleyebilir. Bu nedenle Kürt devleti oluşumuna izin verilmeyeceği yönünde hassasiyetlerini ve kararlılığını gösterenTürkiyeaskeri müdahale seçeneğini sürekli masada tutmaktadır.
Özerklik Gerçekçi mi?
İç savaş sürecinde Esad yönetiminin kuzeyde otorite kaybetmesi, Kürtlere fiili bir alan açmıştır. 2014–2015 yıllarında IŞİD’e karşı verdikleri mücadele, Kürtlerin hem uluslararası destek kazanmasına hem de özerklik fikrini güçlendirmesine yol açtı. Özellikle ABD’nin desteği bu süreçte belirleyici oldu.
Uzun süren iç savaş ve kendi bölgelerini kontrol altına almaları Kürtlere özgüven kazandırmıştır. Bu nedenle mevcut kazanımlarını kaybetmeye niyetli olmadıkları açıktır.
Ancak Kürtlerin olası bir özerklik ilanı, Suriye’de istikrarın sağlanmasını garanti etmemektedir. Devlet kurma ve yönetim deneyiminin olmaması, aşiretler arası ve siyasi çekişmeler, bölge içi çatışmaları körükleyebilir. Ayrıca bu bölgede yaşayan Arap, Türkmen ve diğer etnik toplulukların görmezden gelinmesi mümkün değildir.
Dolayısıyla Kürtlerin mevcut kazanımlarını koruyabilmesi, büyük ölçüde dış desteğin sürekliliğine bağlıdır. Ancak ABD’nin zaman zaman Şam yönetimiyle temas kurması, bazı üslerini kapatması ve SDG konusunda çelişkili açıklamalarda bulunması, bu desteğin uzun vadede güvenilir olup olmadığı sorusunu gündeme getirmektedir.
Sonuç: Diyalog mu, Çatışma mı?
Ortadoğu’nun en kırılgan ülkelerinden biri olan Suriye, Kürtlerin özerklik girişimleriyle yeni bir yol ayrımına girmiştir. Şam yönetimi üniter devlet yapısında ısrar ederken, Kürtler de yaklaşık 15 yıldır fiilen sürdürdükleri özerkliklerini kaybetmek istemiyor. Bu tablo, kısa vadede anlaşmazlığın süreceğine işaret etmektedir.
Ancak bu tabloya rağmen, bazı sembolik açılımlar da dikkat çekmektedir.Her ne kadar Şam yönetimi federasyon veya özerklik fikrine mesafeli olsa da Kürtlere yönelik bazı kültürel adımlar atmaktadır. Örneğin Suriye resmi haber ajansı SANA’nın internet sitesine Kürtçe dil seçeneğini eklemesi, bu esnek yaklaşımın somut bir göstergesidir ve Şam yönetiminin sınırlı da olsa diyalog arayışını yansıtmaktadır.
Bununla birlikte, Suriye’nin ulus-devlet kimliğini koruyamaması sadece Şam’ı değil, tüm Ortadoğu’yu sarsabilir. Bir Kürt özerkliği ya da federatif yapı, domino etkisiyle bölgeyi yeni çatışmalara sürükleyebilir.Ortadoğu tecrübesi, federatif modellerin çoğu zaman istikrar sağlamadığını, kalıcı istikrarın ise ancak üniter devlet yapılarında, tüm etnik ve dini grupların sisteme entegre edilip haklarının güvence altına alındığı bir düzenle mümkün olduğunu göstermektedir.
Dolayısıyla, Şam yönetimi ile Kürtler arasında sürdürülebilecek yapıcı bir diyalog, hem ülke içindeki istikrarsızlığı azaltabilir hem de bölge devletleri açısından doğabilecek potansiyel tehditleri bertaraf edebilir.
Çok Okunanlar

ROK, 'Türkiyeli değil, Türk'üm' diyen Defne Samyeli'yi hedef aldı

İmamoğlu'nun 'Mansur Yavaş' sözleri kulisleri hareketlendirdi

AB ile Rusya arasında kalan ülkede seçim zamanı...

'Tecavüz ediyorlar' diye çığlık attı, yardıma gelenleri darbetti

Meclis’teki 'PKK Komisyonunun' Görevi Bitmiştir!..

İktidar medyasından Kılıçdaroğlu kulisi

Ezel'in Ramiz Dayı'sından restoran baskını!

Sanal kumar

Ünlü çift ‘şiddet’ iddialarından sonra sessizliğini bozdu

Fatih Altaylı Silivri'den aktardı: Özgür Özel büyük bir sürpriz hazırlığında!