Merhabalar,
Fikri hür, vicdanı hür, güzel insanlar.
Sanatın aynasından bakmaya devam…
Sanatın aynasından bugün bize görünen,
“Cumhuriyet”
Hangi cumhuriyet diye sorduğunuzu, duyar gibiyim,
Telaşlanmayın sevgili dostlar,
Yeni cumhuriyet değil,
Şevket Süreyya Aydemir’in o meşhur tespiti ve tanımıyla,
Tarih sahnesine ender olarak çıkan, düşünce ve aksiyon adamı olmayı aynı anda başarabilmiş,
Dava arkadaşları bile tam olarak anlayamadığı için “Tek Adam” olarak isimlendirdiği ebedi önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün kurduğu “Benim en büyük eserim” dediği Cumhuriyet”.
Bugün itibariyle yüz birinci yılına merhaba diyebilme bahtiyarlığına eriştiğimiz Cumhuriyet.
İnsanlık tarihi boyunca, biz ölümlüler arasında ölümsüzlüğü elde etmeyi başarmış olanlar yalnızca sanatçılar olmuşlardır!
Bir kişi hariç diyelim,
Bahse girerim, kalp atış hızınız arttı ve hemen bir tahminde bulundunuz.
Aslında, bence onun sanatının ve sanatçılığının eşi benzeri yok.
Ayrıca sizce de öyle olduğunu tahmin ediyorum.
Bakalım aynı şeyi mi düşünüyoruz…
Zamanı alt etmeyi başarmış ve sanatın Olimpos Dağı’nda tahtlarına kurulmuş sanatçılardan ilk akla gelenler; Dante, Leonardo, Michelangelo, Shakespeare, Rodin ve Picasso gibi deha düzeyinde yaratıcı çalışkanlığa sahip olan büyük isimlerdir.
Onları özel ve erişilmez kılan salt eserleri değildir.
Ya nedir diye… Zihinlerinizin, hemen, hızlıca cevap aradığını hisseder gibiyim…
Yapıtlarında kendini gösteren ve onları diğer sanatçılardan özel kılan, biriciklik, eşsizlik, benzersizlik dolayısıyla direkt ifadesiyle özgünlük yani orjinalliktir.
Dante sanatını şiirleriyle, Leonardo resimleriyle, Michelangelo heykelleriyle, Shakespeare tiyatro oyunlarıyla insanlığa kazandırmıştır.
Sanatçılar, amorf yani biçimsiz halde ele aldıkları boya, çamur veya harf gibi temel hammaddelerini anlamlı özgün bir bütünlük yaratmak için kullanmışlardır.
Onları insan medeniyetinin taşıyıcı sütunlarına dönüştüren en güçlü olanakları yaratıcı özgünlükleri olmuştur.
Peki ya biraz önce kalp atış hızınızı arttıran büyük ATATÜRK,
Ya onun sanatçılığı, onun sanatının ham maddesi olan milletimiz, onu özel, biricik kılan, ölümsüz ve büyük eseri cumhuriyetimiz.
Kökleri 20.yy başındaki Dada akımının anarşist performanslarına, 1920 ve 30'lu yılların sürrealist ve fütürist performanslarına ve hatta Jackson Pollock'un aksiyon resmine kadar giden, modern sanat anlayışı içerisinde de1960’lı yıllardan itibaren önemli bir özerk alan oluşturan performans sanatının önemli isimlerinden olan Marina Abramoviç performans sanatı hakkında şunları söylemiştir; “ Tiyatroda bir rolü prova eder ve oynarsın. Tiyatro da kan ketçaptır ve bıçak gerçek bir bıçak değildir. Performansta her şey gerçektir. Bıçak, gerçek bıçak ve kan kandır.”
Şimdi haklı olarak diyebilirsiniz ki, nereden çıktı bu performans sanatı ve yine doğal olarak sorabilirsiniz iyi misiniz diye…
İyiyim sevgili dostlar, merak etmeyin gayet iyiyim.
Cumhuriyetimiz, Atatürk Cumhuriyeti’de her şeyiyle eşsiz bir gerçektir ve performans sanatında sanatçının gösteri süresi sınırlıyken,
Sanatçısı olan Büyük ATATÜRK tarafından ölümsüzlüğe yazgılanmış olan Cumhuriyetimizin performansının ise süre sınırı yoktur. Çünkü zamana aşkın bir ruhla meydana getirilmiştir.
Büyük ATATÜRK’ün her şeyiyle gerçek olan ve gerçekten ölümüne fedakârlıklar sonrası, acıyla, gözyaşıyla, kanla vücuda getirmiş olduğu büyük ve ölümsüz eseri olan gözbebeğimiz cumhuriyetimizin sonsuza uzanmasını umut ettiğimiz bu ölümsüz sanatının maddesi insanımız, zamanı tarih, mekânı ise vatanımız olmuştur.
Cumhuriyetimizi bir sanat eseri dolayısıyla kurucusunu da tarihin görmüş olduğu en büyük sanatçılardan biri kabul eden sadece biz cumhuriyet âşıkları değiliz elbette.
1945 yılında, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü olarak kurulan UNESCO, 1978 yılında gerçekleştirdiği 20. Genel Konferansında Anma ve Kutlama Yıldönümleri programına Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Doğumunun 100. Yıldönümünü almıştır.
UNESCO, 1981 Yılının Atatürk’ün Doğumunun Yüzüncü Yılı olarak ilan edilmesinin gerekçesini şöyle açıklamıştır:
Atatürk uluslararası anlayış, işbirliği ve barış yolunda çaba göstermiş üstün kişi, UNESCO’nun yetki alanlarında yenilikler gerçekleştirmiş bir inkılapçı, sömürgecilik ve yayılmacılığa karşı savaşan ilk önderlerden biri, insan haklarına saygılı, insanları ortak anlayışa ve devletleri dünya barışına teşvik eden, bütün yaşamı boyunca insanlar arasında renk, din, ırk ayırımı gözetmeyen, eşi olmayan devlet adamı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusudur.
O zaman bugün 29 Ekim 2024 sabahı bizim payımıza ne düşer.
"Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız, bu kafidir" diyen eşsiz liderimizin, benim en büyük eserim dediği ve bizlere emanet ettiği Cumhuriyetine bakarak ondaki muhteşem sanatı, biricikliğiyle kavramak ve bilince taşımak düşer.
Ayrıca Cumhuriyetimizin 101. Doğum Gününde yaratmış olduğu Cumhuriyet Eseriyle sanatını ölümsüz kılan Ebedi Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ü saygıyla ve minnet ile anarak selamlamak ve en büyük bayramımız olan Cumhuriyet Bayramımızı el, ele, gönül, gönüle coşkuyla kutlamak düşer.
Yaşa Mustafa Kemal Paşa,
Yaşasın Cumhuriyet,
Kutlu olsun.
Çok Okunanlar
Gelinim Mutfakta kim elendi? 10 bileziği kim aldı? 22 Kasım 2024 puan durumu
Netenyahu'yu tutuklayacak ülkeler belli oldu!
Lüks araba markası Jaguar logosunu neden değiştirdi? Yeni logosu ne oldu?
BEDAŞ açıkladı... İstanbul'da elektrik kesintisi
23 Kasım 2024 günlük burç yorumu
Mauro Icardi’nin Greeicy ile kulis paylaşımı Nara’yı çileden çıkardı
İsmi Fenerbahçe ile anılıyordu: Al Nassr'da flaş Talisca gelişmesi
Bankalardan promosyon yarışı
Samsun’da intihar eden Kavaklı ile aynı mülakata giren genç 12punto’ya konuştu
Yalı Çapkını dizisinde ayrılık