Geçtiğimiz hafta ponzi sistemini açıklayarak sanık S.E.’nin yüksek karlı fon vaadiyle dolandırıcılık olayını sizlere açıklamıştım. O yazımda hayali fon isminin ‘Fatih Terim Fonu’ olarak anılmasını iddianame üzerinden ele alarak “Fatih Terim ismi iddianamede geçmiyor” ifadesinin doğru olmadığını, iddianamede birçok yerde Fatih Terim ismi geçtiğini, sadece Fatih Terim’in iddianamede sanık, şikayetçi veya tanık olarak bulunmadığını ifade etmiştim. Bu hafta ise iddianameyi ana yönleriyle inceleyerek bu iddianamenin bir iddianame değil aslında bir itirafname olduğunu yani CMK 170’inci madde kapsamındaki birçok eksiğinin bulunduğuna yer vereceğim.
CMK 170’inci maddesine göre, “Kamu davacı açma görevi Cumhuriyet savcısına aittir.” denilmektedir. Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa Cumhuriyet savcısı bir iddianame düzenlemek zorundadır. En önemlisi ise iddianamede yüklenen suçu oluşturan olaylar mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır.
Ceza hukukundaki en önemli ilkelerden biri maddi gerçeğin araştırılmasıdır. Cumhuriyet savcısı için bu sebeple resen araştırma ilkesi geçerlidir. Yani şikayetçi veya şüphelilerle bağlı olmaksızın soruşturma dosyası kapsamında her türlü delili resen araştırabilir ve şüphelilere yüklenen suçlarla ilgili maddi gerçeği tam ve eksiksiz olarak belirler. Elde edilen bu deliller yeterli şüpheyi oluşturuyorsa kamu davası açmak zorundadır.
Türkiye’de bir soruşturmada ortalama iddianame yazma süresi bir yılın üzerindedir. Tek sanık tek şikayetçinin bulunduğu hakaret dosyalarında dahi bir iddianamenin hazırlanması çok uzun zaman alabilmektedir. Fon dolandırıcılığı iddianamesinin incelenmesinde ise 7 Haziran 2023 yılında banka şikâyeti üzerine başlayan soruşturmada 18 şikayetçi ve 7 sanık açısından soruşturmanın çok hızlı yürütüldüğü ve olağan süreden çok daha kısa bir sürede yani 19.10.2023 tarihinde 6 ay içerisinde iddianamenin tanzim edildiğini görüyoruz. Biraz sonra izah edeceğimiz şekilde iddianamede bu suçlar için gereken delil toplama işlemleri tam olarak bitirilmeden iddianamenin hazırlandığı açıktır.
İddianameye bakıldığında iddianamenin Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu tarafından hazırlandığı görülmektedir. İddianamenin anlatım kısmı değerlendirildiğinde ise şüpheliler arasında bir suç işleme kararı çerçevesinde bir araya gelme, hiyerarşik ilişkili ve üç kişiden fazla kişinin bir araya geldiği hususları açıkça belirtilmektedir. Öncelikle soruşturma evrakı Örgütlü Suçlar Bürosunda olmasına rağmen neden örgütlü suçla ilgili olarak TCK’nun 158/son maddesinin iddianamede gösterilmediği tarafımızca anlaşılamamıştır. Çünkü TCK 158’inci maddede düzenlenen dolandırıcılık suçunun son fıkrasında açıkça dolandırıcılık suçunun 3 veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde cezanın yarı oranında; suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde verilecek ceza bir kat arttırılır denilmektedir.
İddianamenin son kısmında 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun, tefecilik, hürriyete tahdit gibi suçlardan ayrı ayrı soruşturmaların yürütülmekte olduğu ve delillerin toplanmasını müteakip birleştirme talepli mahkemeye iddianame düzenleneceğinden bahsedilmektedir. İşte bu sebeple iddianame kamuoyunda hala tartışılmakta ve maddi gerçek ortaya çıkartılmadığı için tartışmalar sonlanmamaktadır.
Eğer ceza hukukunun ana ilkelerinden olan maddi gerçeğin tamamen aydınlatılması için çaba gösterilerek tüm maddi gerçek ortaya çıktıktan sonra bir iddianame tanzim edilseydi kanaatimce bu iddianame kamuoyunda bu kadar tartışma konusu olmayacaktı. Çünkü iddianamenin tartışılan kısmı aslında iddianamede yer almayan maddi gerçeklere ilişkindir. Bu konuda yürütüldüğü belirtilen gizli soruşturmalar hakkında hiçbir bilgi bulunmadığından yapılan sonuçsuz tartışmalarla pek çok insan töhmet altında bırakılmakta, her gün kamuoyuna saçılan ses ve görüntü kayıtlarıyla hem kamu davasının hem adaletin gerçekleşmesi adeta engellenmektedir.
Çünkü iddianame bir yol haritasıdır. Bu haritada soruşturma sırasında hangi delillerin toplandığı, hangi işlemlerin yapıldığı, kimin hangi suçları, hangi eylemleriyle işlediği açıkça ortaya konulmalıdır. İşte deliller şu ya da bu sebeple tam olarak toplanmamış ve olayların maddi gerçeği tüm veçhesiyle ortaya çıkarılmamış olduğundan maalesef tartışmalar devam edecektir.
Dosya içerisinde banka yöneticileri hakkında da iddialar bulunmaktadır. Başlı başına böyle bir soruşturmada ilgili banka yöneticilerinin ifadeye çağırılarak kendi müdürlerinin yaptığı eylem açısından bilgilerine başvurulmamış olmaması da büyük eksikliktir.
İddianamede önemli bir eksik de bu tür ekonomik suçlarla ilgili alınmayan raporlar açısından gözükmektedir. Dosya içerisinde BDDK’ya ait bir rapor ile Banka İç Denetim Raporu dışında bir rapor yoktur. Bankanın doğrudan şikayetçi olduğu BDDK’nın ise banka yönünden bir şekilde taraf olduğu bu konuda suçun unsurları açısından uzman, emekli bankacılardan ve müfettişlerden oluşan bir bağımsız bilirkişi aracılığıyla bir rapor alınması şarttı.
Bu rapor alınmadığı için kamuoyunda kimin zararı ne kadar, dolandırıcılığa konu miktar ne kadar, bilinememektedir. Böyle bir bağımsız rapor alınmadan iddianame tanzimi başlı başına önemli bir eksiktir. Bu sebeple yazılı ve görsel basında para miktarları havada uçuşmakta hiç kimse doğru bir miktarı belirleyememektedir. Dosya kapsamında mağdurların her birinin ayrı ayrı ne kadar zararı var, şüpheliler tarafından alınan dolandırıcılığa konu para miktarı ne kadar, belirsizdir.
Kanımca yukarda belirttiğim hususlar aslında CMK madde 174 kapsamında Ağır Ceza Mahkemesi’nce iddianamenin iade sebebidir. Böyle eksik bir iddianamenin Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilerek yargılanmaya başlaması hatalı olmuş ve tartışmaların halen devamına sebebiyet vermiştir.
İddianame ve eklerine göre soruşturma dosyasında 29 mağdur bulunmasına rağmen 18 kişi aleyhine iddianame düzenlenmiştir. BDDK raporuna göre ise 49 mağdur bulunmaktadır. Bu hususta iddianamenin erken hazırlandığını ve soruşturmanın eksik yürütüldüğünü bize göstermektedir.
Hukuk bir bilim dalıdır. Belli ilkelerle ve belli kanunlarla yürütülür. Hukuk kurallarının varlık sebebi adalete ulaşmaktır. Yukarıda bahsettiğim hususlar maddi gerçeğin ortaya çıkmasına bu aşamada yardımcı olmamış bilakis şüphelerin daha çok artmasına sebebiyet vermiştir. İddianamenin iyi hazırlanması, CMK 170’inci maddesinin tüm unsurlarıyla iddianamede yer alması sonucunda yürütülecek kovuşturma faaliyeti ancak başarılı olacak böylece adalete ulaşılacaktır. Üzülerek söylemekteyim ki, bu kadar eksik bir iddianame ile adalete ulaşmak mümkün olmayacak maalesef yargı bu dosya üzerinden daha çok eleştirilecek ve adalet de bir kez daha yara alacaktır.
Çok Okunanlar
Gelinim Mutfakta kim elendi? 10 bileziği kim aldı? 22 Kasım 2024 puan durumu
Fenerbahçe En-Nesyri için Al-Nassr'den gelen rekor bonservisi reddetti
22 Kasım 2024 burç yorumları
BEDAŞ 22 Kasım'da İstanbul'da elektrik kesintisi yaşanacak mahalleleri açıkladı
Netenyahu'yu tutuklayacak ülkeler belli oldu!
Lüks araba markası Jaguar logosunu neden değiştirdi? Yeni logosu ne oldu?
Bakan Yusuf Tekin'den Teğmen Ebru Eroğlu ve diğer teğmenleri kurtaracak karar!
21 Kasım 2024 reyting sonuçları: Perşembe günü hangi yapım birinci oldu?
Mauro Icardi’nin Greeicy ile kulis paylaşımı Nara’yı çileden çıkardı
İsmi Fenerbahçe ile anılıyordu: Al Nassr'da flaş Talisca gelişmesi