Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,6207
Dolar
Arrow
34,8656
İngiliz Sterlini
Arrow
44,4914
Altın
Arrow
3046,0000
BIST
Arrow
10.076

Büyük Ortadoğu Projesi (2)

Geçen hafta köşemizde Büyük Orta Doğu Projesi’nin (BOP) başlangıcının 1859 yılında ABD’de petrolün bulunmasına dayandığından bahsetmiştik. Aslında dünyada petrolün her bulunduğu bölge BOP’un bir parçasıdır. Örneğin, Irak’ın Kerkük şehrinde 1927 yılında yüzeye çok yakın bir yerde ilk petrol çıkar. Petrol yerden o kadar hızlı fışkırmıştır ki tazyik sebebiyle beş Irak vatandaşı hayatını kaybetmiştir. Bu Irak vatandaşlarının Irak’ta petrol sebebiyle hayatını kaybeden henüz ilk insanlar olduğunu tarih bize ilerleyen yıllarda öğretti.

Ünlü Youtuber Haluk Tatar, kendi Youtube kanalında 1928 yılında bir araya gelen üç ismin hikayesini aşağıdaki şekilde anlatıyor:

“28 Ağustos 1928’de Kuzey İskoçya’daki dağlık bir arazinin ortasında yer alan Achnacarry Şatosu’nda üç adam (bir Hollandalı bir Amerikalı ve bir İngiliz) randevulaşmıştı. Hollandalı olanın adı, Henri Deterding’tir. “Petrolün Napolyunu” olarak anılan acımasız ve kararlı bir adamdır. Sumatra bölgesindeki petrol kuyusunu sömürdükten sonra deniz kabuğu satan zengin bir armatörle iş birliği yapıp Royal Dutch Shell’i kurmuş ve 1936 yılına kadar liderliğini yapmıştır. Amerikalının adı Walter C. Teagel’dır. Rockefeller’ın kurduğu Standard Oil Company’in temsilcisidir. Şirket günümüzde Exxon olarak bilinmektedir. Kuyular, nakliye, rafineri ve dağıtım ağı Standard Oil’in kontrolü altındadır. Şirket adeta çok başlı bir canavara benzemektedir. 1911’de ABD’de rekabet yasağını çiğnediği gerekçesi ile (Tekelleşmenin önlenmesi) Rockefeller’e mal varlığını bölmesi zorunlu tutuldu. Rockefeller, mal varlığını 34 şirkete bölse de sonuç değişmemiş, bu şirketlerin hepsi yüzyılın ilk milyarderinin kontrolü altında kalmıştır. İngiliz Baron John Cadman, daha sonraları BP olarak bilinecek Anglo-Persian Oil Company’in müdürüydü. O sıralar denizcilik bakanı olan Winston Churchill’ın tavsiyesiyle Britanya Hükümeti BP’ye yatırım yapmaya karar verdi ve kraliyet donanması kömür yerine petrol kullanmaya başladı. Gemi, uçak ve tanklar ortaya çıkınca petrol, savaşın damarlarında akan kan halini aldı. Otomotiv endüstrisi de hızlı ilerliyordu. Ford T, 1 milyon satış rakamına ulaşmıştı. Dünya petrole susamıştı ve şirketler amansız bir yarışa girişiyorlardı. Ama aradaki rekabet, pazarı dengesiz kılıyordu. Bir anlaşmaya varma zamanı gelmişti. Dönemin en büyük petrol şirketleri Royal Dutch Shell, Standard Oil Company ve Anglo-Persian Oil Company yani bugünün Shell, Exxon ve BP’si bu şatoda bir araya geldi ve gizli toplantı başladı. Henri Deterding şöyle dedi: Büyük karlar elde edebilmemiz için dünya petrol kaynaklarını kardeşçe bölüşmemiz gerekir. Petrol yatakları, nakliye maliyetleri ve satış fiyatları üzerinde konuşup anlaşmaya varmalıyız. Bir anlaşmaya varılması çok uzun sürmedi. Kimsenin imza atmadığı gizli bir pakt yapıldı. Bu anlaşma daha sonra Achnacarry Anlaşması olarak anılacaktı. 1928 yılı, büyük petrol şirketlerinin bir araya gelip dünyayı bölüştükleri yıl olmuştur. Petrol üretim sahaları paylaşıldı. Petrol üreten ülkeler bu paylaşımın dışında tutuldu. 29 Ağustos 1928 sabahında dünya düzeni tamamen değişmişti. Milyarderlerin komplosuna başka şirketlerde ortak oldu. Esso (Standard Oil of New Jersey), Royal Dutch Shell (Anglo-Dutch), BP (Anglo-Persian Company)APOC-, Mobil (Standard Oil Co. Of New York- Socony-, Chevron (Standart Oil of California -Socal, Gulf Oil, Texaco. Tarih onları Yedi Kız kardeş olarak adlandıracaktı. 20. yüzyılın başında petrol şirketleri İran’ın zengin petrol yataklarını kontrol etmek amacıyla bir savaş başlattılar. Birinci Dünya Savaşının sonunda Sykes-Picot Anlaşması ve San Remo Anlaşmasıyla Fransa ve Britanya Ortadoğu’yu paylaştı. Amerikan petrol şirketleri de öfkeden deliye döndü. Derhal bir şeyler yapılmalıydı ve çözüm önerisi de “Bay yüzde 5” lakaplı Üsküdarlı Ermeni petrol simsarı Kalust Gülbenkyan’dan geldi. Gülbenkyan, gelecekteki petrol çıkarma sahalarını hesaplayarak bir kırmızı hat çizdi. Bu kırmızı hat içinde rekabeti yasakladı ve karşılıklı iş birliği talep etti. Iraq Petroleum Company (1912’deki adı Turkish Petroleum Company’dir. Osmanlı topraklarındaki petrolleri işletme hakkına sahip olan İngiliz, Alman ve Gülbenkyan’ın %5 payının olduğu şirketin adıdır) bu sebepten kuruldu. BP, Exxon ve Fransa’dan STP (bugünkü adıyla Total) aynı oranda hissedar oldu. Yedi kız kardeş Ortadoğu’nun petrol rezervlerini ele geçirmişti. Gülbenkyan’ın bu dahi buluşu için her anlaşmadan %5 alacaktı. İşte bu anlaşmalar 15-20 sayfayı aşmayan kısa metinlerdi. Ama ülkeler bunlarla topraklarının/ülke kaynaklarının tamamının kullanım haklarını devretmişlerdi.”

Bu yazılı olmayan Achnacarry Paktı 1950’li yıllarda kazara ortaya çıktı ancak bu paktın ortaya çıkması Orta Doğu’nun kaderini değiştirmedi. Yine 1901 yılının sonunda karmaşa içerisinde bulunan İran’da bir İngiliz vatandaşı İran’ın güney batısında petrol arama izni çıkarır. 7 yıl süren arama, 1908 yılında çok kaliteli petrollerin açığa çıkarılmasıyla sonuçlandı.

Gerek Birinci Dünya Savaşı’nda gerek İkinci Dünya Savaşı’nda İran halkının kendi kaderini belirleme hakkı kendilerine bırakılmayacak ve İran, Rusya ile İngiltere arasında paylaşılacaktı. Aslında İran’ı paylaşan Anglo-Persian Oil Company’ idi. Bu şirket, İran tamamen İran halkından alındıktan sonra British Petrol (BP) adını alacaktı. 

BOP, Irak gibi diğer Arap coğrafyasına da acımadı. 1945 Yalta Konferansı’ndan sonra ABD Başkanı Roosevelt, bir savaş gemisiyle Süveyş Kanalı’na demirledi. Bu savaş gemisinde Suudi Arabistan kralı geldi. Roosevelt, kendisine ‘’1936’daki bağlılık sözünü hatırlayıp hatırlamadığını’’ sordu. Suudi Arabistan kralı ‘’Evet, hatırlıyorum. Ülkemdeki tüm petroller ABD’ye aittir. Krallığımı koruma karşılığında bize biraz para verin yeterli’’ dedi. İkinci Dünya Savaşı’nı kazanan ABD, İngilizlerin Orta Doğu’daki üstünlüğüne son vermiş, bu sözlü anlaşmanın ardından tüm Arap Yarımadası’nın petrolüne çökmüştü. Somutlaştırmak gerekirse 7 Kız Kardeş’ten dördü olan Exxon, Chevron, Mobile, Texico birlikte Aramco isimli şirketi oluşturmuşlardı. Bu sayede bugüne kadar tüm Arap petrollerine sahip olarak devam ettiler. 

Arada bazı bilinçlenmeler de olmadı değil. Örneğin, İran’da Muhammed Musaddık isimli bir Arap milliyetçisinin iktidara gelmesine ABD engel olamadı. Musaddık döneminde Abadan’ı halk basmış ve tüm yabancılar sınır dışı etmişti. 1 Mayıs 1951 tarihinde İran, özellikle İngilizleri sınır dışı ettikten sonra İngiltere, savaş gemileriyle petrol sevkiyatı yapılan İran limanlarını ablukaya aldı. İran, bir gram petrol dahi satamaz hale getirildi.  Aralarında bir birlik bulunmayan ülkeler tek tek birbirine kırdırıldı. İran’ın bu durumu Suudi Arabistan için petrolü daha yüksek fiyattan satmaya bahane oldu. Dünya İran petrolünü alamazken Araplar daha çok petrol sattı. Ve İran’da beklenen darbe gerçekleşti. ABD ve İngilizler tarafından iktidara getirilen İran Şahı tam bir ABD kuklasıydı. 

BOP kapsamında hiçbir petrol üreten ülkenin petrolünü kendisinin çıkarması ve halkının kullanımına sunulmasına izin verilemezdi.

Yakın tarihten bildiğimiz üzere, Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin, Libya Devlet Başkanı Muammer Kaddafi bunun gibi petrol veya maden üreten ülkelerin hepsinde bugüne kadar yüzlerce kanlı darbe yapıldı. Başta Afrika olmak üzere tüm dünya coğrafyasında ne zaman birisi enerjisini millileştirmek ve halkına kullanmak istese her seferinde o ülkelere ‘’demokrasi’’ götürüldü. Yukarda kısaca tarihçesinden anlaşılacağı üzere yakın tarihte hepimizin BOP olarak duyduğu proje, aslında 7 Kız Kardeş şirketin tüm dünya enerjisini sömürebilmesinin kanlı tarihidir. Pek çok devlet başkanı, bilerek ya da bilmeyerek bu projenin destekçisi olmadan iktidara gelemez. 

Dünyada bu projenin zulmünden kurtulan tek devlet Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde Kurtuluş Savaşı vererek bağımsızlığını kazanan Türkiye Cumhuriyeti’dir. Bu sebeple Baron de Guy Rothschild ‘’Atatürk, yüzünden planlarımızı 50 yıl erteleyip İsrail Devleti’ni geç kurmak zorunda kaldık’’ bile dedi. Son yüzyılda Nikaragua’da gerillalara satılan silahtan, Panama’da gerçekleştirilen askeri darbeye dünyanın en fakir ülkelerinden olan Filipinler’deki yolsuzluklardan Uganda’da bir ayda 1 milyon Tutsi’nin katledilmesine yol açan soykırıma kadar yaşanan savaşların tümünün temelinde bu 7 Kız Kardeş’in eli vardır.

Sonuç olarak Türkiye Cumhuriyeti gerek anayasal gelenekleriyle gerek bağımsızlık hareketiyle saydığım ülkelerin hepsinden ayrı bir konumda. Türkiye’nin ana sorunu yukarda bahsettiğim gerçek tarihi iyi bilen bir devlet başkanını 79 yıldır iktidara taşıyamamış olmasıdır.