Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.549

Şeyh Sait İsyanı ve Tarihsel Gerçekleri

19 Ağustos 2019 tarihinden bu yana, kayyum tarafından yönetilen Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'nin geçen hafta bir bulvara, 1925'te Cumhuriyet'e isyan eden Şeyh Sait'in ismini verdiği açıklandı. Bu durum ise gündemde tartışma yarattı. Ancak bu tartışmalar tarihsel bağlamından koparılarak siyasi bir boyuta evrilmiş durumda.  Bu tartışmalardaki söylemleri kısaca aktarmak gerekirse;

Şeyh Said’e yönelik ithamları şiddetle reddettiğini söyleyen İYİ Parti İstanbul Milletvekili Mehmet Salim Ensarioğlu, “Şeyh Said, Said Nursi ve Seyid Rıza bölgemin önemli değerlerindendir” diyerek Şeyh Said’e yönelik söylemleri şiddetle reddettiğini ifade etmişti. İYİ Parti ise Ensarioğlu’nu disipline sevk etti. Daha önce Diyarbakır milletvekilliği de yapan Ensarioğlu, bu sevk sonrası istifa ettiğini açıkladı. Ensarioğlu istifa açıklamasında, "partinin demokratik kimliğinden vazgeçtiğini" savundu. "Benim açıklamalarımı disipline sevk kararı İYİ partinin merkez sağ iddiasını artık taşımadığının da vesikasıdır." ifadelerini kullandı.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Şeyh Said isyanıyla ilgili olarak, "Konjonktüründe Cumhuriyet'e karşı ayaklanma olduğunu biliyorum. Bastırılırken oluşan acılar torunların kalbini acıtıyorsa saygılı olmak gerekir" dedi.

Özel'in bu ifadelerine tepki gösteren Zafer Partisi Başkanı Ümit Özdağ, "Biz zamanı gelince o bulvarın adını Diyarbakır’ın yiğit evladı Ziya Gökalp’in adını vereceğiz” dedi.

Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce ise, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, "Şeyh Sait haindir. Bu konuda çok netim. Ben, Mustafa Kemal Atatürk'ün tarafındayım!" ifadelerini kullandı.

Diyarbakır Barosu "Şeyh Said’e hakaret ettiği" gerekçesiyle gazeteci Fatih Altaylı hakkında suç duyurunda bulunmuş, Şeyh Said için "Türkiye’ye karşı İngilizlerle iş birliği yaparak daha Türkiye kuruluş aşamasındayken isyan etmiş, bu ülkeyi yıkmaya, bölmeye çalışmış bir haysiyetsiz, bir şerefsiz" diyen Altaylı'ya, DEM Parti ve HÜDA PAR da tepki vermişti. 

Peki Şeyh Sait isyanında tarihsel gerçek nedir?

Şeyh Sait İsyanı, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında, 1925 yılında, Hilafetin kaldırılmasının hemen ardından patlak veren, Diyarbakır merkezli, Nakşibendi Şeyhi Sait'in önderliğinde gerçekleşen bir ayaklanmadır. İsyan, toplumsal, etnik ve dini dinamiklerin birleşimiyle şekillenmiştir.

İsyancıların temel talepleri, sanılanın aksine milliyetçilik değildir. Tam olarak şeriat rejiminin ve Hilafetin geri getirilmesi amaçlanmıştır. Ayrıca, Türkiye'nin laikleşme politikaları ve özellikle de tarikatların kapatılması kararı, dini liderler ve takipçileri arasında hoşnutsuzluğa neden olmuştur.

Şeyh Sait, bir tarikat lideri olarak öne çıkmış ve özellikle Kürt aşiretlerinin desteğini kazanmıştır. İsyan, 1925 yılının başlarında başlamış ve çatışmalar genellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yoğunlaşmıştır.

İsyanın bastırılması için Türk ordusu tarafından yoğun bir mücadele yürütülmüş ve 1925 yılının ortalarına doğru kanlı isyan tamamen bastırılmıştır. Başta Kaymakam Filibeli Hüseyin olmak üzere, pek çok devlet görevlisi ile Türk askeri şehit olmuş, asker ve sivil pek çok kişi de yaralanmıştır. Şeyh Said ve bu ayaklanmaya kalkışanlar İstiklal Mahkemelerinde yargılanmıştır. Şeyh Sait ve ayaklanmaya katılanların duruşmaları 21 Mayıs 1925’te başlamış, mahkeme kararını 28 Haziran 1925 tarihinde açıklamıştır. İstiklal Mahkemeleri Şeyh Sait ve 46 kişinin asılarak idamına hükmetmiştir. Hükümler ise 29 Haziran 1925 tarihinde Diyarbakır'da infaz edilmiştir.

İsyanın niteliğini anlamak için, isyancıların taleplerinden bazı başlıkları görmek bile yeterlidir. Nakşibendi Şeyhi Sait, isyana katılan dava arkadaşı Seyit Abdülkadir’in İngilizlerle yaptığı görüşmelerden ve hazırlıklardan sonra, 13 Şubat 1925’te Diyarbakır’ın Eğil bucağı Piran köyünde Hilafeti kaldıran ve şeriat düzenini yıkan Cumhuriyet Devrimi’ne karşı silahlı bir ayaklanma başlatmıştır.  

Şeyh Sait, halkı din adı altında isyana çağırıyor. Bu amaçla ayaklanma başlatılarak bölge halkına dağıtılan bildirilerde; “Halife sizi bekliyor!”, “Halifesiz Müslüman olmaz!”, “Halife memleketten çıkarılamaz!”, “Şiarımız dindir!”, “Hükümet dinsizdir!”, “Şeriat isteriz!”, “Kadınlar çıplaktır!”, “Mekteplerde dinsizlik ilerliyor!” şeklinde ifadeler yer alıyor. Bölgede yeterli askeri gücün olmaması sebebiyle isyan kısa sürede büyüyor. İsyancılar başlangıçta Elazığ dahil bölgenin bir bölümüne hakim oluyor. Bu konuda daha geniş bilgi için tarihçi Ümit Doğan’ın “Şeyh Sait Gerçeği” adlı son kitabını herkese tavsiye ederim. (Bkz. Ümit Doğan, Şeyh Sait Gerçeği, Kripto Yayınları, 2023 İstanbul).  

Ancak vurgulanmalıdır ki, bölgedeki Kürt aşiretlerinin önemli bir bölümü isyana katılmamıştır. Ardından bölgeye gönderilen askeri birlikler ise isyanı bastırmıştır. Daha sonra ise yargılamalar ve hükümlerin infazı gerçekleştirilmiştir. Takrir-i Sükun Kanunu çıkarılmış, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kapatılmış ve Türkiye Cumhuriyeti baskıcı bir döneme girmiştir. Takrir-i Sükun Kanunu ise 1929 yılına kadar yürürlükte kalmıştır. Olayı tarihsel olarak değerlendirdiğimizde; kısaca özetlediğimiz isyan, devrim ve devrime karşı din adı altında başkaldırıdan ibarettir. Şeyh Sait İsyanı’nda, İslam dini, Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı bir “silah” olarak kullanıldı. Din, vatana ihanetin “aracı” yapıldı. Tarihsel gerçeklik açık bir şekilde böyledir. 

Bu nokta da ise Cumhuriyetimizin Kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün sözlerini hatırlamak gerekir;

“Bizi yanlış yola sevk eden habisler (kötülükler), bilirsiniz ki çok kere din perdesine bürünmüşler, saf ve temiz halkımızı hep şeriat sözleriyle aldatagelmişlerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz, görürsünüz ki milleti mahveden, esir eden, harap eden fenalıklar hep din kisvesi altındaki küfür ve melanetten (kötülükten) gelmiştir."  (Mustafa Kemal Atatürk, 1923)