Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,8385
Dolar
Arrow
34,1542
İngiliz Sterlini
Arrow
44,9695
Altın
Arrow
2916,0000
BIST
Arrow
9.109

Yüksek kârlı fon vaadiyle dolandırıcılık

‘Ponzi Sistemi’ Nedir?

Ponzi sistemi, dolandırıcılık ve yatırım aldatmacası olarak tanımlanan bir tür finansal düzenlemedir. Adını, 1920'lerde Amerikalı iş insanı Charles Ponzi'den almıştır. Ponzi sistemi, katılımcılara yüksek getiri vaadi ile çalışan, ancak aslında yeni yatırımcıların parasıyla öncekilerin ödendiği bir tür dolandırıcılık düzenidir.

Ponzi düzeninde, organizatörler genellikle yatırımcılara çok yüksek getiriler vaat ederler. Bu getiriler genellikle normal piyasa koşullarında elde edilemeyecek kadar yüksektir. İlk yatırımcılardan gelen paralar, sisteme daha fazla kişiyi çekmek ve önceki yatırımcılara vaat edilen getirileri ödemek için kullanılır. Ancak bu tip düzenler sürdürülemezdir, çünkü sürekli olarak yeni yatırımcılar bulmak gereklidir ve bir noktada sistem çöker.

Ponzi sistemlerinde, ilk yatırımcılara ödemeler yapıldığında, insanlar gerçek bir kazanç elde etmiş gibi hissedebilirler, ancak bu aslında yeni gelen yatırımcıların paralarıyla yapılan bir ödemedir. Bu tür düzenler genellikle çöküşe uğrar ve birçok kişi maddi kayıplarla karşılaşır.

Tarihte bilinen ilk ponzi şeması, bu sisteme adını vern Charles Ponzis tarafından gerçekleştirilmiştir. Ponzi, bu sistem sayesinde kısa sürede 10.000 yatırımcıyı posta pullarını kullanarak bi arbitraj kârı elde ettiğine inandırmış; ancak aslında ortada olmayan bu kârlar nedeniyle sistem daha fazla sürdürülememiş ve sistem kısa sürede çökmüştür.

Ponzi sistemleri yasadışıdır ve bir dolandırıcılık biçimi olarak kabul edilir. Yatırımcılar, yüksek getirilere karşı dikkatli olmalı ve herhangi bir yatırım yapmadan önce finansal düzenleyiciler tarafından onaylanan ve denetlenen güvenilir yatırım araçlarını tercih etmelidir.

SANIK S. E. VE PONZİ SİSTEMİ

Yüksek getirili fon adı altında 'ponzi' sistemi kuran S. E., bankadaki işine Çorlu ilçesi gişe memuru olarak 2000 yılında yani 23 yaşında başlıyor. 2010 yılında aynı bankanın İstanbul Florya şubesine şube müdürü olarak atanıyor. Galatasaray takımının, Metin OktayTesisi de aynı yerde, Florya’da, olduğundan kısa zamanda Galatasaray camiası ile tanışıyor. Anılan banka, Galatasaray takımının sponsoru olduğundan başta sponsorluk ödemeleri olmak üzere sporcu ve çalışanların maaş, prim, transfer ücretleri gibi tüm ödemelerini bu banka müdüresi yapıyor. Adeta Galatasaray camiasının bir parçası da oluyor. Başta Fatih Terim olmak üzere tüm takımla 2011 yılından itibaren samimiyet kuruyor. 

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede sanık S. E.’nin dolandırıcılık eylemi şu şekilde ifade edilmektedir: “Somut olayda mağdurların kamuoyunda tanınmış sporcular, iş adamları, hekim gibi çeşitli meslek gruplarına sahip kişiler olduğu, fakat hepsinin alınan beyanlarında şüpheli Seçil Erzan’ın kendilerini yüksek kar getirisi bulunan güvenilir bir fon olduğunu ve yine kamuoyunda tanınmış Fatih Terim, Hakan Ateş gibi isimlerin bu fona dahil olduğunu söyleyerek bu fona para yatırmaya ikna ettiği şeklinde benzer ifadelerin bulunduğu, gerçekte ise böyle bir fonun hiç olmadığı, şüphelinin dosya kapsamında incelenen Denizbank A.Ş. ile imzaladığı hizmet sözleşmesinden de anlaşılacağı üzere uzun yıllardır banka müdürü olarak görev yaptığı ve yine aynı banka tarafından özellikle  sosyal medyada zaman zaman başarılarına yer verildiği, şikayetçilerin banka şube müdürü olan Seçil Erzan’a teslim ettikleri paraları başından itibaren yatırım amacıyla ve banka müdürü sıfatıyla sağladığı güven sebebiyle verdikleri şüphelinin yıllardır kazandığı bankacılık tecrübesinin sağladığı kolaylığı da kullanarak müştekiler ile yukarıda anlatılan her eylem kapsamında teker teker görüşerek aslında hiç olmayan bir fona, bir fon varmış gibi inandırarak yatırım yapmaya ikna ederek menfaat sağladığı, daha da inandırıcı olmak için zaman zaman müştekilerin yanında birileri ile telefonla konuşarak bankacılık literatüründe yer alan ISIN kodu gibi tabirler kullanarak karşı tarafa verdiği güveni daha da pekiştirdiği, bununla birlikte müştekilerin verdiği paralara ilişkin sahte belgeler oluşturup bu belgelere bankanın kaşesini vurup ıslak imzalarını atarak müştekilere teslim ettiği şeklinde gelişen olayda şüpheli Seçil Erzan’ın başından itibaren dolandırıcılık kastıyla hareket ettiği değerlendirilmiştir.”

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede kamuoyunun yakından tanıdığı isimler yer alıyor. Sanık S. E.’nin yakın çevresinden kişisel güven ilişkisine dayalı yüksek miktarda paralar alarak ‘saadet zinciri’ kurmasıyla bu işe başladığı tespit ediliyor. İddianamede, şikayetçi Bülent Çeviker'e para karşılığında yazılı evrak verildiği ancak daha sonra Çeviker'in S. E.’ye ulaşmaya çalışsa da ulaşamadığı bu sebeple durumu bankaya bildirdiği, banka tarafından araştırma yapıldığı, S. E. hakkında suç duyurusunda bulunduğu ifade ediliyor.

Sanık S.E'nin bu yöntemle aralarında futbolcu ve iş insanlarının bulunduğu şikayetçilere, yüksek kar getirisi bulunan güvenilir bir fon bulunduğunu ve şikayetçileri bu fona para yatırmaya ikna ettiği iddia ediliyor.

Şikayetçilerin 18 kişiden oluştuğu ve bunlar arasında kamuoyunun yakından tanıdığı Fatih Terim, Buse Terim, Fatih Terim'in damadı Volkan Bahçekapılı, futbolcular Arda Turan, Ayhan Akman, Emre Belözoğlu, Semih Kaya, Hakan Ateş, Muslera, Selçuk İnan gibi isimlerin de bu fona dahil olduğu savcılık ifadelerinde ortaya çıkmıştır. 

Banka müdürü S.E ve diğer 6 sanığın davası İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmektedir. Sanıklar "Özel Belgede Sahtecilik" ve "Nitelikli dolandırıcılık" suçlarından 66 yıldan 216 yıla kadar hapis istemiyle yargılanmaktadır. 

BANKADAN SANIK S. E. HAKKINDA AÇIKLAMA

Olayda bahsi geçen özel banka, günlerdir kamuoyunun gündeminde olan olayla ilgili "Bankamız üst yönetiminin olaydan hiçbir haberi olmadı" açıklamasını yaptı.

Bankanın açıklaması şu şekilde:

“Bankamızca 7 Nisan tarihinde yapılan başvurudan sonra birkaç gün içinde 29 şikayetçi Seçil Erzan tarafından dolandırıldıkları iddiasıyla Teftiş Kurulumuza başvurmuştur. Bu şikayetçilerden hiçbiri, Seçil Erzan tarafından dolandırılırken Bankamızın herhangi bir yöneticisinin adının kullanıldığına dair bir beyanda bulunmamıştır.”

İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesindeki ilk duruşma sonrasında çeşitli yayın organlarında konu tartışılmaktadır. Bir sonraki yazımızda iddianame ile ilgili olarak açıklamalarda bulunacağım. Ancak bu aşamada televizyonlarda tartışıldığı şekliyle var olmayan bir fona para aldığı iddiasıyla yargılanan S. E.’ye ait hayali fona neden Fatih Terim fonu söylendiği ile ilgili bilgi vermek istiyorum. 

HAYALİ FON İSMİNİN FATİH TERİM FONU OLARAK ANILMASI KASITLI MI?

Her şeyden önce bu konuda toplumu bilgilendirmek üzere televizyona çıkan kişilerden birçoğunun yukarıda bahsettiğimiz iddianameyi hiç okumadan yorumlar yaptığını üzülerek görüyorum. Bu husus bile “bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz” deyimine aykırı olarak toplumsal hastalığımızın devam ettiğini göstermektedir. Bir kere “Fatih Terim ismi iddianamede geçmiyor” ifadesi doğru değildir. İddianamede birçok yerde Fatih Terim ismi geçmektedir. Fatih Terim sadece bu iddianamede sanık, şikayetçi veya tanık olarak yoktur. 

Örneğin iddianamenin 39. sayfasında bizzat Cumhuriyet Savcısı’nın değerlendirme kısmında; “Şüpheli Seçil Erzan’ın, şikayetçi İsmail İbrahim Çağlar’a çok yüksek kazançlı kapalı/ gizli bir fonun olduğunu, buradan çok yüksek bir getiri elde edebileceğini, Fatih Terim’in en önemli müşterisi olduğunu, bu fondan Fatih Hoca’nın 20 milyon dolar kar ettiğini, hatta fonun FATİH TERİM FONU olarak andığını söyleyerek kandırdığını ve şikayetçiden 2 milyon 910 bin dolar alarak dolandırdığı” belirtilmiştir.

İddianame dikkatli incelendiğinde ise şikayetçi ünlü sporcuların Fatih Terim ismini vermeyip, banka genel müdür ve genel müdür yardımcısı Hakan Ateş ve Mehmet Aydoğdu’nun da için de bulunduğu fon dediği de görülmektedir. Genel olarak iddianamede Fatih Terim ismini geçirenler, sporcular dışındaki şikayetçilerdir. Onlar da Fatih Terim’in içinde veya aralarında olduğu bir fon diyerek konudan bahsetmektedir. 

Diğer taraftan kamuoyuna açıklanan ve yalanlanmayan beyanlardan, Fatih Terim ile banka müdüresi sanık S.E’nin geçen 11 yıl içerisinde bankacı-müşteri ilişkisinin dışında gerek kişisel finansal danışman gerekse aile dostu olarak yakın ilişki içerisinde oldukları da görülmektedir. Zaten temelde Fatih Terim gibi kamuoyunun çok yakından tanıdığı, Türk futbol tarihinin efsane ismi ancak bu şekilde dolandırıcılık suçunda ikna aracı olarak kullanılabilirdi ve maalesef kullanılmış oldu.  

Sonuç olarak bu davanın şikayetçilerinden kalabalık bir grup Fatih Terim ismini açıkça söyleyerek onun adının dolandırıcılık suçunda ikna etmek amacıyla kullanıldığını söylemişlerdir. Bu açıdan bakıldığında konu kamuoyunda tartışılırken Fatih Terim isminin kullanılması yadırganacak bir durum değildir. Ancak bu iddianamede şikayetçi veya tanık sıfatıyla bile yer almaması yadırganabilir ise de yine iddianamenin 61. sayfasında Cumhuriyet Savcısı’nın tefrik kararı vererek “Dosya kapsamında henüz delilleri tam olarak toplanamayan bir kısım müşteki ve müşteki şüpheliler hakkında ayrıca yürütülen soruşturma dosyalarında delillerin toplanmasına müteakip birleştirme talepli mahkemenizde iddianame düzenlenecektir.” denilerek aslında bir kısım soruşturmaların devam ettiği bildirilmiştir. Bu açıdan bakıldığında Fatih Terim ismine şikayetçi sıfatıyla yeni bir iddianamede yer verileceğinin beklenmesi gerektiğini düşünüyorum. 

Gelecek yazımda iddianameyi ana yönleriyle ele alarak bu iddianamenin bir iddianame değil aslında bir itirafname olduğunu yani CMK 170’inci madde kapsamındaki eksiklikleri bulunduğuna yer vereceğim. 

Son not; ülkemizde çoğunlukla ayaklar altına alındığını görsem de Anayasa’nın 38. maddesini hatırlatmak isterim. Madde hükmüne göre, “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz”. Bunun adı masumiyet karinesidir. Bu cümlenin değeri şudur, hiç kimse mahkemelerden verilmiş kesinleşmiş bir hüküm sonucu cezalandırılmadıkça suçlu sayılamaz. Başta sanık S. E. olmak üzere tüm sanıklar anayasal hakları olan masumiyet karinesinden yararlanma hakkına sahiptir. Bu sebeple kamuoyunda açıklama yapan herkesin bu iddianamede yazılı isimleri kesinleşmiş mahkeme kararına ulaşıncaya kadar suçlu gösterilmesi ayrıca suçtur ve kabul edilemezdir.