Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.032

Ankara’nın başkentliğini değiştir de görelim

Bugün Ankara’nın başkent oluşunun yıl dönümü. 

Ankara’nın aslında keçisi, kedisi ve armudundan başka pek bir şeyi de yoktu yani.

Kağnısı vardı bir de binlerce yıllık tarihinden kalan.

Ancak Mustafa Kemal Paşa burayı tarih sayfalarında okumuş, kadim bir dönemde Ankara’nın Cumhuriyet benzeri bir yönetim ile idare edildiğini fark etmişti.

Gizli bir cevher saklıydı içerisinde.

Ankara’nın tam ortası, fizikî olarak da ağırlık merkeziydi. 

Mayıs 1919’da Anadolu’ya hareket etmeden önce Padişah Mehmet Vahdettin’in huzuruna çıktığı zaman ilginç bir ayrıntıyı fark etmişti. Padişah konuşurken gözleri ikide bir sarayın penceresinden görülen düşman zırhlılarına kaymaktaydı. İşte o an düşündü, “Bir geminin topundan telâşa düşecek bir yerde (İstanbul’da) hükümet merkezi olamaz” dedi.

Zaten bu tarihten üç ay önce 1919 Şubat’ında Atatürk ve birkaç yakın arkadaşı ile birlikte  Ankara’yı bir “Direniş Merkezi” yapmayı kararlaştırmıştı.

Kurtuluş Savaşı ateşini başlattığında Anadolu’yu buradan yönetecekti.

Bu karar doğrultusunda, 20. Kolordu karargâhının Ankara’ya kaydırılmasını sağladı. Ve bu kolordunun başına da Atatürk’ün güvendiği sınıf arkadaşı Ali Fuat (Cebesoy) Paşa’nın getirilmesini sağladı.

Zaten Mondros esaret Antlaşması imzalanmış, elde avuçta eksik askerle bir  Erzurum’daki Kazım Karabekir Paşa’nın bulunduğu 15‘inci Kolordu, bir de Ulukışla civarına çekilmiş, 20’nci Kolordu kalmıştı.

Atatürk Ali Fuat Paşa’nın komuta ettiği 15’nci Kolordu ile Orta Anadolu’ya hakim olmuş, Ankara’yı güvenli bir hâle getirmişti. Böylece işgal devletleri ile işbirlikçi Padişah ve Damat Ferit Paşa Hükümeti’nin Anadolu’ya olan etkisini kesti. Ankara, millî hareketin daha ilk günlerinde güvenilir bir merkezi oldu ve Mustafa Kemal’in arkasında durdu. 

Kolordusu ile Ankara’ya yerleşen Ali Fuat Paşa da Afyon yöresine kadar güvenlikten sorumluydu. 

Atatürk, Milli Mücadeleye başladığından beridir kafasında yerleşik fikir olan Başkentin Ankara’ya taşınma konusunu hemen gerçekleştiremedi. Çünkü bu çok sakıncalıydı. Buna Kazım Karabekir Paşa bile karşı çıkmıştı.

Teşkilat-ı Esasiye’ye bile yazamadı Ankara adını.  İstanbul varken, Ankara’nın başken olmasını kimse istemiyordu. Evet, İstanbul 1453’ten beridir Başkentliğe ev sahipliği yapmıştı ama, “Doksan üç Harbi” de dedikleri 1877-78 Türk-Rus Savaşı ile birlikte Ruslar Yeşilköy’e kadar gelmişti.

Ve bir de anıt dikmişlerdi. .

Enver Paşa 1’nci Ordu ile Bulgarları 1913’te zor durdurmuştu Bakırköy önlerinde.

1919’a gelindiğinde Çanakkale geçilmiş, Karadeniz güvensiz deniz olmuş ve karadan Yunan taburları İstanbul’a gelip otellerde yerleşmiş, denizden de İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunan başta olmak üzere altmış küsur parça düşman zırhlısı demir atmıştı boğaza.

Hatta içlerinde Japon gemisi bile vardı.

Başkent resmen işgal altındaydı. 

Başkent demek, bir ülkenin yönetim merkezi, aklı, beyniydi. Aklı beyni alınan, tehlikelere açık hale gelen başkenti alınmış bir devlet asla ve asla yönetilemezdi.

Mustafa Kemal elbette bunu biliyordu ama, Başken değiştirmek o kadar da kolay değildi. Bunu da biliyordu. Milli Mücadeleye atıldığında kimseyi incitmeden, kırmadan hareket etti. Kanunî olmasa da, şimdilik Ankara’yı siyasi başkent yapacaktı.

Mustafa Kemal Paşa 1919 yılının son günlerinde Ankara’ya geldi, çalışmalara başladı. Meclisi Ankara’da açtı. Devlet kadrolarını Ankara Ziraat Mektebinde oluşturdu. Orduyu Ankara’da kurdu. Tüm savaşlarını buradan yönetti. Yedi düvele karşı diplomasiyi Ankara’dan yönetti.

İkametgah ve karargah yeri; Çankaya Köşkü’ydü.

I ve II İnönü savaşlarını kazandı. Kan Deryası denilen Sakarya Savaşını kazandı. Afyon ovasının kızıl kana boyandığı Başkomutanlık Meydan Savaşına buradan hazırlandı. 

Kaybetseydi, Ankara’nın ortasında asılacaktı. Ama kazandı. Tüm ülkeyi, Anadolu’yu kurtardı. 

Tüm savaşları kazandıktan ve düşmanı İzmir’de denize döktükten sonra Atatürk, Ankara’nın başkent olduğunu Anayasa’ya yazabilirdi artık. Cumhuriyet ilan edilip, 1924 Anayasasına son şeklini verdiğinde Ankara’nın Başkent olduğunu eklemeyi unutmadı. “Türkiye Devleti’nin resmî dili Türkçe’dir; başkenti Ankara şehridir.” dedi.

Anayasa işi savaşlara, deklarasyonlara, on yıllara, yüz yıllara sığan bir iş. Atatürk öldükten sonra Ankara’nın Başkent olduğu 1945 Anayasası’nda da deklare edildi. 1961 Anayasasında da vardı, 1982 tarihli Anayasada da vardı.

Ankara’nın başkent olduğu tüm bu Anayasalarımızın değişmez ve değiştirilmesi teklif bile edilemez bir maddesiydi.

Yeni Anayasa yapanların hiç biri buna teşebbüs etmedi. Değiştirmeye yeltenmedi. Aklından bile geçirmedi. Zaten Anayasanın ilk üç maddesi savaş ve devrimle yazılmıştı, onu anacak başka bir savaş ve başka bir devrim kazıyabilirdi.

Bu, bu kadar netti. 

Hani Anayasamızın dördüncü maddesini değiştirmek isteyen ahmaklar var ya, o ahmağa Bilal’e anlatır gibi anlatalım. Anayasanın dördüncü maddesinde, ilk üç maddesinin değiştirilmeyeceğini veya değiştirilmesi için teklif dahi edilmeyeceği yazar.

Ve Anayasamızın üçüncü maddesinde ise Ankara’nın başkent olduğunu yazar.

Değiştirmek isteyen ahmaklara söyleyelim o zaman, Ankara bir zaferin kalesi ve devrimin karargahıdır. I ve II İnönü, Sakarya ve Meydan Savaşlarına beşiklik etmiş bir karargahtır orası.

Atatürk kurtuluş ateşini yakmıştır, bir savaş başlatmıştır ve bir zafer kazanarak Ankara’yı başkent yapmıştır.

Mürekkeple değil, kanla yazılmıştır o maddeler.

Anayasa’nın 3’ncü maddesinde belirtilen Ankara’nın değişmez başkentliğini değiştirmek için senin de bir savaş başlatman lazım.

Öyle önüne 3-5 kişi toplayıp ekranlara, mikrofonlara konuşmaya benzemez bu iş. 

Ha başlattın mı savaşı, yiyorsa eğer bu savaşı da kazanmaz lazım.

İşte bu tarihi gerçeği de o ahmak aklına, kazıman lazım.