Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
44,6686
Dolar
Arrow
39,2195
İngiliz Sterlini
Arrow
53,0487
Altın
Arrow
4173,0000
BIST
Arrow
9.486

Picasso, Türkiye ve tarihe geçecek bir fotoğraf

Guernica, Pablo Picasso tarafından 1937 yılında yapılan tablonun adıdır. Devrin İspanyol hükümeti Paris’te sergilenmek üzere ressamdan bir tablo yapmasını ister. İspanyol iç savaşının devam ettiği yıllardır; ülke kan gölüne dönmüştür. On binlerce insanın yaşamını kaybettiği bu savaşta bir o kadar insan da sakat kalır, mülteci durumuna düşer binlercesi. İşte Picasso tam bu dönemde fırçasını eline alır ve Guernica’ya can verir. Guernica, İspanya’daki bir şehrin adıdır aslında. Nazi Almanya’sına ait 28 bombardıman uçağı 26 Nisan 1937 yılında kente korkunç bir saldırı düzenler. Saldırı sırasında yüzlerce insan can verir yine yüzlercesi de yaralanır.  Tablo, saldırıdan geriye kalan insanları, insanlığı, yaşanan acıyı sorgular. Elbette bu sorgunun bir ucunda faşizm de vardır.

Sorgu deyince buradan devam edelim isterseniz. İkinci dünya savaşı yıllarıdır. Picasso, Nazi işgali altında olan Paris’te yaşar ve tam bu dönemde Nazi polisleri ressamı sorguya çeker. Sorguyu gerçekleştiren Nazi subayı, ressamın evindeki Guernica tablosunu görünce “bunu siz mi yaptınız” diye sorar. Picasso ise şu unutulmaz yanıtı verir: “Hayır, siz yaptınız, sizin eseriniz.”

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) operasyonları kapsamında son dalgada medyaya servis edilen görüntü ve fotoğrafları görünce aklıma bu tarihi anekdot geldi. Bahsi geçen fotoğrafların birinde sanıklar arka arkaya dizilmiş, kollarında polislerle bekletiliyor; “hareket edin” talimatı gelince yürümeye başlıyorlardı. Çok konuşuldu, çok tartışıldı bu fotoğraf. Darbe dönemlerini anımsatıyor denildi, hukukla, yargıyla bu fotoğraf açıklanamazdı, en nihayetinde sanıkları hedef alıyor, doğrudan onları “suçlu” gösteriyordu.  Zaten Adalet Bakanlığı da fotoğrafı sahiplenmedi, “bizim böyle bir talimat ya da uygulamamız yok” dedi. O zaman bu fotoğraf kimin eseriydi? Kayda geçen kare hukukla açıklanamıyorsa, bu topluma, kim ne yaşatmak istiyordu?

Bazı davaların, hukuk adı altında yürütülen operasyonların hukukla, yargıyla ilgili olmadığına çoktan tanıklık etti bu topraklar. Hatırlayın neredeyse on yıl süren Ergenekon davalarında onlarca sanık tutuklandı, yüzlerce yıl ceza aldı, müebbet ve hatta ağır müebbetle yargılandı sanıklar, en nihayetinde bunlardan dolayı ceza da aldılar. Yine o dönemde ağır hapis koşullarından dolayı yaşamını kaybedenler oldu, Ali Tatar dışarıda canına kıydı, kanser hastası Türkan Saylan’ın hasta yatağında evi arandı. İktidar ve cemaat gazeteleri, televizyonları dört bir elden davaya sahip çıktı, haber bültenleri savaş bülteni gibi sunuldu. Ergenekon adı verilen örgütün nasıl, hangi hain planlarla hareket ettiği anlatıldı. Bu arada bir konuşmasında davanın savcısı olduğunu söyledi Erdoğan; ne itirazlar duyuldu, ne tepkiler. 

Peki, ne oldu sonunda?

Ergenekon diye bir örgüt olmadığı ortaya çıktı. Anılan dava ve beraberinde yürütülen davaları büyük oranda o günlerin cemaati bugünün Fetö’sü diye bilinen örgüt mensupları yürütmüştü. Yani dillere pelesenk edilen “bağımsız ve tarafsız yargı” söylemi tuzla buz olmuştu. Yargıç diye gösterilenler örgüt üyesi olarak karşımıza çıktı; zaten 15 Temmuz sonrasında da çoğu kaçtı, hala da kayıplar. 

İBB ve benzeri davalara ve o davalar bağlamında basına servis edilen fotoğraf ve görüntülerin politik analizine geri dönersek, şunu açıkla ifade edebiliriz ki; iktidar burada da açıkça taraf olarak davaları sahipleniyor, iktidara yakın medya, savcı gibi ifadeleri bizimle paylaşırken, ülkenin Cumhurbaşkanı da dava bağlamında sürekli açıklamalarda bulunuyor, heybedeki turplarla başladığı ifadelerine yenilerini ekleyip duruyor. Bu durumun adaletle, hukukla bağdaşmadığını görmek için sanırım hukukçu olmaya gerek yok. Eser miktarda vicdan ve sorumluluk sahibi olanlar bu gerçeği görebilirler. İşin üzücü yanı şu ki; bazen o eser miktarı bile vücutlarından atıyor ya da atmak istiyor bazı insanlar. Acı ama hakikat bu.

Bu noktada başka bir hakikat daha var.

Onu da şöyle aktarayım isterseniz: İçinde bulunduğu gelenek ve aile yapısı gereği iktidar partisine yakın olan ve son döneme kadar AKP’ye oy verdiğini düşündüğüm bir arkadaşım son operasyonların yalnızca hukukla açıklamayacağını, benzer iddialarla karşı karşıya kalan iktidar partili belediyelere bu tür soruşturmalar açılmadığını söylemişti geçenlerde. Elbette kıymetli bir vicdanın sesiydi bu. Öte yandan muhalif ve güya “Cumhuriyetçi gelenekten” gelen kimi isimler kayda geçen haksızlıklara, zorbalıklara karşı sessiz kalmayı yeğlediler. Kimi, mevki makam, kimi de kendilerine sunulan kişisel rantlardan dolayı yaşananlara tepki göstermediler, hatta iktidarın yanında saf tutanlar oldu. Aslında bu yaşanan derin bir kopuş ve ayrışmaydı. Yaşanan bir tür çözülme, çürüme ve eser miktarda olması gereken değerlerin bünyeden atılmasıydı. Sonuçları olacaktır.

Picasso, Guernice tablosuyla ilgili Nazi subayına “tabloyu ben yaptım ama bu sizin eseriniz” demişti. Bugün de AKP’yi sahiplenen ona destek veren tüm kesimler hem tarihe geçen karelerden hem de yaşananlardan sorumlu olacaktır. Fotoğrafları onlar çekmemişti ama yaşananlar aynı zamanda onların eseriydi.