Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.549

Geçmişten kaçmak mı daha kolaydır, yoksa onunla yüzleşmek mi?

Tüm anıları silip yeni bir yaşam inşa etmek mi cesaret ister, yoksa bütün acıları bağrına basıp yola devam etmek mi?

Uzaktan çok havalı gözükse de ama yazar olmak çok zor ve yıpratıcı bir süreç aslında…

Okumaya vakti olan, okuduğunu anlayan, en azından okudukları arasında kıyas yapabilen, nitelik-nicelik farkındalığı olan, yazılana değer veren okur bulmanın zorluğunun yanı sıra, okumak için o kitaplara bütçe ve zaman ayırabilecek şartları sağlamak da çok zor…

Türkiye elinde 60 bin liralık telefon, altında 2 milyonluk araba olan insanların belki ömürleri boyunca bir kitap okumadığı bir ülkeye dönüştü. Havalı bir mekanda yediği makarnaya 650 lira veren ama 100-150 lirayı kitap almak için vermeyen bir kitlenin çoğunluk olduğu bir ülke…

Sürekli aklını, zihninin sınırlarını zorlamaya adadığın, gözlem yapmaktan kendi keyiflerinden feragat ettiğin, çalışmaktan beden sağlığını kaybetmekle yüz yüze kaldığın bir iş olan yazarlık ise tüm değerleri kaybolan bir mesleğe dönüşüyor. Hele şimdi yapay zekanın da kitap yazabildiği bir dünyada belki de son kuşak temsilcileriz.

Uzun zaman harcayarak üzerinde çalıştığımız eserlerimizi size sunmadan önce editlemek, içine siner bir hale getirmek de ayrıca uzun zaman alıyor. Hazır ediyorsun, kitabını basacak bir yayın evi buluyorsun ama iş bununla da bitmiyor. Böyle yazınca çok kolaymış gibi görünebilen bu meşakkatli süreç asıl bundan sonra daha da zorlaşıyor.

Kağıda, mürekkebe, elektriğe gelen zamlardan çok etkilenen yayın sektörünü, yazdığın kitabın, o ay çıkacak yüzlerce kitap arasında fark edilmesi için yapacağı tanıtım çalışmalarını yapamaz hale gelen yayınevlerini suçlamak da çok zor.

Eskiden keyifle takip ettiğimiz kültür-sanat ekleri de neredeyse kayboldu. Yeni yazarlara pek alan açmadıkları gibi haberi yapsalar bile kaç kişiye ulaşabildikleri tartışılır durumda.

E malum kimse okuyacak gazete de bulamıyor, hepimiz dijitale döndük. Orası da reklamdan geçilmiyor. İyi ki 12 punto’yu kurduk…Haberleri tertemiz,reklamsız  takip edebiliyoruz artık.

Dönelim kitap konusuna…

Sadık okurlarımız, bizi destekleyen booktuber’lar ve bookstagrammer’lar olmasa ne yaparız bilmiyorum.

Sosyal medyalarımızdaki bir avuç insana ulaşmaya çalışmaktan başka çaremiz yok.

Halbuki her yayınlanan kitap yazar için yeni doğmuş bir bebek… Özen gösterilmesi, ilgilenilmesi, aileye tanıştırılması gerekiyor. 

İlgilenilmeyen bebeklere ne olur? 

Gelişemezler.

Yazarın kendi kitabını tanıtmaya çalışması çok acınılası bir durum aslında. Yazarın bunlarla uğraşmaması gerek ki aklını yeni eserlerine verebilsin. Ama sistem bunu imkansız  hale getirdi.

Ez cümle, yaklaşık bir ay önce yeni kitabım Issız Koy okurlarıyla buluşmak için raflarda yerini aldı. Zor yollardan geçti, süslendi, püslendi, ve sizlerle tanışmaya hazır.

Bir radyo programı hariç yazarı arayan soran yok, destekleyelim diyen yok, hadi ropörtaj yapalım diyen de yok. Bendeniz de insanları taciz eden, kapı aşındıran, çıkarım için birilerine yanaşacak biri değilim. Olmuyor yani… yapana sözüm yok ama benim bünyeme uymuyor işte.

A durun yanlış söyledim. Gazete bile sayamayacağım bir yerden biri instagramdan mesaj attı. Şöyle;

“Aylin Hanım merhaba, ben bilmem kim hanımın sekreteriyim, kitap tanıttığımız bir köşemiz var. Bilmem kim hanım sizin kitabınızı haber yapmak istiyor. Kitabınızdan bahsederiz ama bize 1300 lira yollarsanız,” dediler. 

Sonra baktım başka bir yazar arkadaşımdan 2500 istemişler, bir diğerinden 4000… Ne çıkarsa bahtıma…Bir kitabı haber yapmak için para istemek tuhaf geldi. Vermedim elbette.

Zaten kitap yazmaktan ne kazandığımızı soracak olursanız ar eder cevaplayamam, o kadar az…

Bir de kitap kulübü olduklarını iddia eden birileri ulaştı. 50 kişiyiz, bize kitap yollayın okuyalım dediler. Beni yayınevi sandılar zira… değilim. Yazar yayınevi değildir, elinin altında da her daim 50 kitap olması zaten mümkün değildir. Yazara 10-15 tane kitap gelir(anlaşmana bağlı olarak), onu da annene, babana, kardeşine, birkaç arkadaşına imzalar verirsin, biter.

Aklımın almadığı işler.

Neyse..

Bana ayrılan bu kıymetli köşeyi kendi kitabımı duyurmak ve sizinle dertleşmek için meşgul etmekten çok hoşlandığım söylenemez ama durum maalesef budur.

Merak edenler için arka kapak yazısını aşağıya bırakıyorum.

Jeannette… Annesinin ani kaybına duyduğu üzüntü, annesini aslında hiç tanımadığını fark edişiyle boğulan bir kadın. Bulduğu her ipucunun peşine düşüyor, annesine sarılır gibi geride bıraktığı kelimelere sarılıyor.

Victor… Büyük aşkından sonra en yakın arkadaşını da kaybeden bir adam. Bir yandan dostunun sırlarını, mahremiyetini korumaya çalışırken bir yandan da Jeannette’i varmak istediği yere ulaştırmaya çalışıyor. 

Ve Grace… Artık ölümün rengine teslim olmuş güzel Grace. Şimdi kızıyla birlikte başka bir dünyadan geziyor gençliğinin satırları arasında. 

Birbirlerinin yaşadığından habersiz bir şekilde sadece hayallere tutunarak inşa edilen iki farklı hayat… Üzerinden yıllar geçse de birbirlerinin bakışlarını unutmayan iki çift göz… 

Geçmişten kaçmak mı daha kolaydır, yoksa onunla yüzleşmek mi? 

Tüm anıları silip yeni bir yaşam inşa etmek mi cesaret ister, yoksa bütün acıları bağrına basıp yola devam etmek mi?

Aylin İşcan Yener , Ahmet ve Acı Çekirdek kitaplarından sonra ‘Gözlerin Gözlerime Değince ‘romanında, bu defa tanıdık bir geçmişin izlerini sürüyor ve her bir sayfasında başka bir duyguyla hemhâl olacağınız, farklı hayatların derin acılarıyla karşı karşıya kalacağınız romanın her sayfasında hem şaşırtan hem hüzünlendiren bir hikâye çıkıyor.

Issız Koy Alfa Yayınlarının çatısı altındaki Mona Kitap’tan çıktı.

Yazarından hepinize sevgiler…