Dünyada ve Türkiye’de “kötü haberden kaçınma” eğilimi artıyor. Kötü haberden kaçınma, sadece bireysel psikolojiyle açıklanamayacak kadar yapısal bir sorun; özellikle de ekonomi politiğin içini sessizce oyan bir eğilim. Ekonomik ve siyasi krizler, savaş, deprem, yangın, yoksulluk, yolsuzluk, sahtecilik, toplumsal çürüme… Bütün bu başlıklar artık sadece bilgi değil, aynı zamanda duygu üreticileri ve toplumda “gerçeklik yorgunluğu” oluşuyor. Birey, haberle birlikte yalnızca bilgiye değil, kaygıya da maruz kalıyor. Bu yüzden ekran değiştiriyor, sessize alıyor, kaydırıyor. İnsan zihni sürekli tehdit algısıyla baş edemez. Ama sorun burada bitmiyor. Bu psikolojik savunma refleksi, algoritmaların teşvikiyle sistematik hale geliyor. Siyasi iktidar ise siyasi maliyetten kaçmak için bilgiyi şekillendiriyor, zamanlıyor ya da susturuyor. Siyasi iktidarın “kötü haberleri” vermeme eğilimi, yalnızca iletişim hatası değil, yapısal bir manipülasyon biçimi ve tercih. Gerçeklerin gizlenmesi, iktidarın meşruiyetini koruma stratejisidir. Kötü haberin kamuoyundan saklanması, bilgi ve haberleri “ortak kamusal değer” olmaktan çıkararak stratejik bir iktidar aracına dönüştürür.
Reuters Enstitüsü’nün 2024 Dijital Haber Raporu, Türkiye’de habere ilgisizlik oranının %57’ye ulaştığını gösterdi. Türkiye’de sosyal medya kullanıcılarının %72’si haber içeriklerini "bilinçli olarak görmezden geldiğini" belirtiyor. Instagram kullanıcılarının %63’ü, haber akışlarını kısıtlamak ya da sessize almak için “kişiselleştirme” araçlarını aktif olarak kullanıyor TikTok’ta Türkiye’den 18–24 yaş arası kullanıcıların haber içeriklerine verdiği ortalama etkileşim oranı, eğlence içeriklerinin yalnızca %9’u kadar. Twitter (X), 2023 seçim sürecinde Türkiye’den günde ortalama 2,5 milyon politik etiket içeren tweet'e sahne oldu, ancak etkileşimlerin %70’i sadece 10 etiket etrafında döndü.
GERÇEKLİK KAYBOLMAZ, KAYDIRILIR DA
Artık haber sansürü yalnızca siyasi iktidardan da gelmiyor. Bugünün dünyasında, haberi görmemek, çoğu zaman haberin bastırılmasından daha etkili. Sosyal medya, bu “görmeme” halini hem kolaylaştırıyor, hem de “kötü haberleri” görünmez hale getiriyor. Bu noktada, kötü haberden kaçınma eğilimi ile sosyal medyanın ticari ve teknolojik mantığı el ele veriyor.
Gerçeklik yorucu hale geldikçe sistem onu görünmezleştiriyor. Biri bilinçli bastırıyor, diğeri sessizce filtreliyor. Sonuçta ortaya, “her şey yolundaymış” gibi hisseden ama derin bir istikrarsızlık ve sorunlar içinde yaşayan bir toplum çıkıyor.
Instagram ve TikTok gibi platformlar, kullanıcıların etkileşim verdiği içerikleri analiz ederek onlara rahatlatıcı, eğlenceli ve duygu yüklü içerikleri önceliklendiriyor. Başka bir deyişle algoritmalar, yalnızca neyi izlediğimizi değil, neyi umursadığımızı da şekillendiriyor. Yani siz farkında olmasanız bile “kötü haberi” göstermeyen bir sistem içindesiniz. Örneğin 2024 yılında yapılan bir çalışmada, Türkiye’de kullanıcıların %72’si sosyal medyada “haber görmek istemediğini” belirtmiş. Bu tercih, algoritmalar tarafından hızla algılanıyor ve akışlar sessizce değiştiriliyor.
Ne oluyor peki? Ekonomik krizin, işsizliğin, toplumsal adaletsizliğin içindeyiz ama zamanımızı 15 saniyelik yemek videoları, kişisel gelişim motivasyonları veya hayatın anlamını anlatan reels’larla geçiriyoruz. Ekranı sürekli oyalayıcı içeriklere kaydırıyoruz. Ekonomik ve siyasi kriz gibi ağır meselelerin “meme”leştirilerek etkisizleştirilmesi şeklinde bir eğilim doğuyor. Toplumsal krizler ve sorunlar, etkileşim odaklı magazinleştiriliyor. Bir sosyal medya davranışı olarak “çok fazla kötü haber olduğu” gerekçesiyle artık haber okumaktan ya da izlemekten bilinçli biçimde uzak durulması toplumun kolektif tepki üretme yetisini de erozyona uğratıyor.
Sonuç olarak sosyal medya algoritmaları, kötü haberle baş etmek için bireyin geliştirdiği duygusal kaçınma mekanizmalarıyla mükemmel şekilde uyumlu çalışıyor. Algoritmalar “ne istiyorsan onu gösteririm” diyor, biz de gerçeklikten ne kadar kaçarsak o kadar rahat ediyoruz. Ama unutmayalım: Görmediğimiz şey yok olmuyor. Sessize aldığımız sesler, sonunda halkın yalnızlaştığı, çözümden çok propagandaya maruz kaldığı bir sosyo-ekonomik düzleme işaret eder. Geciken tepkilere, derinleşen krizlere ve toplumsal çürümeye. Oysa “yönetilemediğimiz zamanlarda” en değerli kaynak gerçektir. Ama o gerçek, üstünü örttüğünüzde yalnızca sessizleşmez. Tersine, bastırılan her gerçek, geciken her tepki, krizleri ve toplumsal sorunları daha karmaşık, daha kalıcı hale getirir. Ne birey haberden kaçınca, ne sistem ve sosyal medya kötü haberi gizleyince, sorun ortadan kalkar. Örneğin, olmayan diplomalar, sahte diplomalar, iptal edilen diplomalar, rüşvetle alınan diplomalarla; gerçek diplomalarıyla işsiz kalanlar ve mülakatta elenenler evet, kötü haberdir. Uzun yıllardır görünmeze alınan ve görmezden gelinen, yıkıcı toplumsal sonuçları olan gerçeklerdir. Kısacası “kötü haber” yoktur, sömürüye dayanan düzeninin “toplumsal kötü gerçekleri” vardır.
Çok Okunanlar

Abdülhamit'in sahte diplomalı torunu bakın ne yapmış...

'Kurban seçildim... Akar, Güler ve Ünal işi bana yıktılar'

Eski koca bıçak ve tabancayla restoran basıp dehşet saçtı

Osimhen'i geçecek transferde sıcak gelişme

Volkan Uçak sahte diplomayı kaç paraya aldı?

Ağustos ayının ilk anketinden Erdoğan'ı düşündürecek sonuç

Bungalovdaki gizli kamera skandalında sanıklar ilk kez hakim karşısında

Sahte diplomalı Volkan Uçak'ın üniversitesi de sahte çıktı

Cumhuriyet'e gerçekten sahip çıkmak! Turan Karakaş'a derin saygı ve özlemle....

Eski eşinden kocasına meydan dayağı