Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
43,6151
Dolar
Arrow
38,7768
İngiliz Sterlini
Arrow
51,9468
Altın
Arrow
4027,0000
BIST
Arrow
9.564

Amerika yol haritasını 2007'de çizmiş

Her ne kadar iktidar, "pazarlık yok" dese de meselenin Tayyip Erdoğan'ı ömrünün sonuna kadar o koltukta oturmasını sağlayacak bir anayasa değişikliğine kadar uzanacağı artık çok belli.

Abdullah Öcalan, İmralı'ya giden DEM'cilere "Kardeşlik hukuku üzerinde bir yeni sözleşmeye ihtiyaç var. Yaptığımız şeyler büyük bir paradigma değişikliğini ifade ediyor" mesajını verip yeni "start" çizgisine işaret etti.

Becerebilirlerse yeni anayasa, beceremezlerse mevcut anayasada Kürtçüleri tatmin edecek köklü değişiklikler yapılacak.

Önümüzde kritik bir süreç, bu sürecin arkasında ise ABD var.

Kimsenin kuşkusu olmasın!

Üstelik, yol haritasını 18 yıl önce çizip Türkiye'de iktidarın önüne koymuşlar.

Gelin, hafızalarımızı tazelemek için arşivleri karıştırmaya devam edelim.

Geçen hafta bugünkü yemeğin 2009'da pişirilmeye başlandığını yazmıştık. 

Meseleyi daha iyi anlayıp anlamlandırabilmek için bundan 2 yıl öncesine gidelim.

Tarihler, 15 Ekim 2007'yi gösterirken, Amerikan Dış Politikası Ulusal Komitesi Direktör Yardımcısı David Phillips tarafından hazırlanan "PKK'nın Silahsızlandırılması, Dağıtılması ve Yeniden Topluma Entegre Edilmesi" başlıklı bir rapor ortaya çıktı.

Bu rapor, Kürt açılımına dair bir yol haritasıydı.

İktidar için bir nevi ev ödeviydi.

Aslında daha öncesinde Ankara'ya iletilmişti ama gizli saklı olmasının bir anlam ifade etmeyeceğini düşündüklerinden, 2007 yılı bitmeden kamuoyuna açıklamayı tercih etmişlerdi.

O dönem, Tayyip Erdoğan "Kürt açılımının" faturasının ağır olacağını bildiği için frene bastı ama şimdi böyle bir korkusu yok.

Bu aşamadan sonra artık geri dönüşünün olmadığının ve Amerika'yı arkasına aldığı sürece iktidarını koruyabileceğinin farkında.

O yüzden bugün de söz konusu yol haritası üzerinden ilerlediğini söylemek mümkün.

Raporun giriş bölümünde, "Barzani ve Talabani PKK ile 12 aylık bir ateşkes oluşturulmasında etkinliklerini kullanmalılar. Bu Türkiye ile PKK arasında eldeki kâğıtların açılmasına yol açacak ve Türkiye'nin reformları gerçekleştirmesini sağlayacak bir soğutma dönemi yaratır" deniliyordu.

Ancak şimdi Iraklı Kürtlerin arabuluculuğuna ihtiyaç hissetmiyor. DEM'ciler ile işini çok rahat yürütüyor.

David Phillips'in getirdiği önerilerin başında anayasa değişikliği vardı:

"Türkiye'nin sivil anayasasının taslağının yapılması devam eden bir süreç. Bu arada, özellikle Türklüğü kötülemeyi ve devlet kurumlarını eleştirmeyi suç kabul eden Ceza Yasası'nın 301. maddesinin kaldırılması başta olmak üzere, yasal reformlar devam etmeli. Konuşma özgürlüğünü kısıtlayan ve Kürtleri hedef alan Ceza Yasası'nın 215, 217 ve 220. maddeleri ile çok geniş bir terörizm tanımı yapan Anti-Terör Yasası'nda da reform yapılmalı. Çok katı, hesap vermeyen ve derinden muhafazakâr olan yargının da dönüştürülmesi için önlemler alınmalı. Devletin sahip olduğu medyada Kürtçenin kullanılmasını içerecek şekilde kültürel haklar da genişletilmeli. Kamu eğitimi ve kamu hizmetleri de iyileştirilmeli. Dini özgürlüklere kısıtlamalar ve azınlık haklarının da üstlerinden yeniden geçilmesi gerekiyor"

David Phillips sadece anayasa değişikliği istemekle kalmamıştı.

Yol haritasındaki adımların atılabilmesi için Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Amerika'nın istediği kıvama getirilmesi lazımdı.

Yoksa, AKP'nin hemen hiçbir ilerleme kaydedemeyeceğini biliyordu.

Bu nedenle raporda, "Türkiye'nin silahlı kuvvetleri, 'demokratik ordu' gibi hareket etmelidir" diyerek aba altından sopa gösterip, Ergenekon, Balyoz kumpaslarına destek vermişti.

Ondan sonra 15 Temmuz'a giden süreçte yaşanılanlar herkesin malumu!

Raporda af meselesini de gündeme taşımıştı:

"AKP iktidara geldiğinde ve Abdullah Gül Başbakan'ken, ulusalcılar ve ordu, hükümetin 'pişmanlık planı'nı engellemek için müdahale ettiler. Şimdi AKP'nin son seçim başarısından, PKK'nin silahsızlaşmasına ve dağıtılmasına ikna etmesine yardım edecek şekilde gizlice bir af anlaşması oluşturmak üzere faydalanmasının zamanıdır. Öncelik PKK'ye 2002'den sonra katılanlarda olmalıdır. Komuta sorumluluğu olmayan seviyeler bir sona gelmelidir. Interpol tarafından kırmızı bültenle aranan 134 kıdemli komutan af kapsamına alınmamalı, ancak Irak dahil, bulundukları ülkelerde sığınma hakkı için başvuruda bulunabilmelidirler. Kullanılan terminoloji kritik olacaktır; 'Genel af' ifadesi çok ihtilaflıdır. Yerine 'Topluma kazandırma', 'Topluma kazanma' ifadesi silahsızlanma, dağıtma ve entegrasyon için daha tatmin edicidir"

Rapor üzerindeki tartışmaların alevi daha sönmeden Tayyip Erdoğan 5 Kasım 2007'de Beyaz Saray'da Bush ile görüştü. 

Bu, 2003'te Süleymaniye'de yaşanan çuval skandalı sonrasındaki süreçte bir kırılma noktasıydı.

Washington'da istediği desteği almış, yelkenlerini Bush'un rüzgarıyla şişirmiş, Türkiye'ye döndükten sonra düğmeye basmıştı.

Ardından 2009 yılının yaz aylarında başlatılacak Kürt açılımının zeminini hazırlanacaktı.

Şimdi Bush'un koltuğunda Trump oturuyor. Bu, bizimkiler için Şam'da kayısı...

Seçildiğinde Zil takıp oynamadıkları kalmıştı. 

İslamcı Kürtçü bir federasyona giden yolda Trump nasıl olsa arkalarında! 

Ortadoğu'nun yakın tarihini hiç okumadıklarından sanıyorlar ki, Amerika'nın desteği olduğu sürece yollarına istedikleri gibi devam edebilecekler!

Oysa, kazın ayağı pek öyle değil.

Tiyatro oyununun son sahnesi geldiğinde, "acaba biz nerede yanlış yaptık?" diye kendilerine sorarlar mı?

Sorsalar bile o vakit iş işten geçmiş olacak!

Bugün, belki farkında değiller ama telafi etme eşiğini aşmış durumdalar.

On puanlık uzman sualini soralım; bundan sonra akıl galebe çalar mı, burada dururlar mı?

Cevabını, okuyucumuzun ferasetine bırakıp geçen haftaki yazıyı bağladığımız cümleyle bitirelim.

"DEM'cilerin desteği ile Anayasa'yı değiştirdikten sonra yerini garantiye aldı mı, sonra ister Türkiye batmış, ister çıkmış, hiç umurunda olmayacaktır"