Tayyip, 28 Temmuz'da partisinin Rize il teşkilatında çıktı dedi ki:
“Biz çok güçlü olmalıyız, bu İsrail Filistin’e bu akara makarayı yapamasın. Biz nasıl Karabağ’a girdiysek, nasıl biz Libya’ya girdiysek bunun benzerini aynen onlara da yaparız. Yapmamak için hiçbir şey yok”
Aynen bunları söyledi.
Elbette, tutup İsrail'e savaş açacak değildi.
Ama laf olsun diye de konuşmamıştı.
Bütün derdi, yerel seçimde yaşadığı hezimeti unutturmak, muhtemel bir Anayasa değişikliği referandumu öncesinde tabanını ve sağ seçmeni tahkim etmek, arkasında hizalamaktı.
Ama bu “ofansif” yaklaşım istediği sonucu vermedi.
Yurdum insanı günden güne fakirleşirken, açlıkla, yoklukla boğuşurken, karnını nasıl doyuracağını düşünürken zat-ı alilerinin bu cümlelerine pek takılan çıkmadı.
İflah olmaz İsrail alerjisinden muzdarip sağ seçmen bile “cihat” hamasetini tabiri caiz ise çok sallamadı.
Hatta sosyal medyanın meseleleri gırgıra bağlamakta pek mahir hesapları, Süleyman Şah türbesi ve Mavi Marmara üzerinden dalgasını bir güzel geçti.
Tayyip de öyle olmaz, böyle olur diyerek strateji değiştirdi.
“Ofansif” yaklaşım yerine bu kez “defansif” bir yaklaşım benimsedi.
Mehmetçiği huruç harekâtıyla İsrail'e gönderme işi prim yapmayınca ortaya “memleketin bekası” meselesini attı. Bunun yurdum insanını çok daha güçlü şekilde tahkim edeceğini iyi biliyordu.
Bu strateji 2002'den beri öyle ya da böyle hep lehine sonuç vermişti.
Eğer, kendi kütlesi başta olmak üzere sağ seçmeni ve haşmetmeaplarının arkasında hizalanmak için fırsat kollayan sözüm ona “milliyetçi” tayfayı, memleketin bir beka meselesiyle karşı karşıya olduğuna inandırırsa istediği sonucu alabilirdi.
O yüzden bu kez çıktı dedi ki:
“Vaadedilmiş topraklar hezeyanıyla hareket eden İsrail yönetiminin, tamamen dini bir fanatizm ile Filistin ve Lübnan’dan sonra gözünü dikeceği yer, açık söylüyorum, bizim vatan topraklarımız olacaktır”
Yetinmedi, şu anda bütün hesabın bunun üzerine olduğunu söyledi. Lübnan sınırı ile Türkiye topraklarının araç mesafesi yakınlığını örnek verdikten sonra altın vuruşu şu cümlelerle yaptı.
“Netanyahu hükümeti, Anadolu’yu da içine alan bir ham hayal kurmakta”
Ez cümle, “bir gece ansızın gelebiliriz” diye açık açık İsrail'e tehditler savurmasının üzerinden sadece iki ay geçtikten sonra tornistan ederek “bir gece ansızın gelebilirler” mealinde cümlelerle yüreklere bir güzel korku saldı.
Tabii ki, bu söylediklerinin ne akılla ne mantıkla ne reel politikle ne de rasyonel askeri ve siyasi stratejiyle alakası vardı.
Kimse çıkıp, “Yahu, İsrail Türkiye'ye niye saldıracak” diye sorma zahmetine bile katlanmadı.
“Arz-ı Mevud” diyerek dört bin yıllık teolojik bir bahane buldular.
Besleme haber kanalları bu fırsatı kaçırmadı, ellerine oklavayı alan cedaylar, saraydan gelen talimatla Arz-ı Mevud haritası üzerinde İsrail'in Türkiye'ye nasıl saldıracağını, Netanyahu'nun Anadolu'yu işgal planlarını uzun uzun anlatmaya koyuldular.
Oysa bunun Anadolu topraklarıyla ilgisi olmadığını görmek için Diyanet Ansiklopedisine bakmak bile kâfi olacaktı.
Ansiklopedinin “Arz-ı Mevud” maddesinde “Söz konusu Hor dağının Güney Anadolu’daki Toros dağları olduğu da ileri sürülmüştür (Ancien Testament, s. 326); fakat genel kanaat, bunun Lübnan dağı (Cebelilübnan) olduğu yönündedir. Esasen Ahd-i Atîk’in hiçbir yerinde arz-ı mev‘ûdun kuzey sınırı Lübnan bölgesini aşmamaktadır” deniliyordu.
Ama burada asıl dikkat çeken CHP'de oturduğu koltuğu bir türlü dolduramayan, her fırsatta Tayyip'in kanatları altına girip ılıklaşmaya meraklı Özgür Özel'in yine tuzluğu alıp koşması oldu.
Bunun içeriye yönelik bir “tahkimat harekatı” olduğunu bilmiyormuş gibi gitti Meclis'te gizli oturum istedi.
AKP bu fırsatı kaçırmadı.
Bugün vekiller toplanıp İsrail, Türkiye'ye saldırır mı, Anadolu topraklarını işgal eder mi, biz kendimizi nasıl savunuruz filan diye tartışacaklar.
Ne yazık ki ana muhalefet bu meselede son derece basiretsiz bir siyaset izliyor.
Mesela, CHP'lilerin 1 Ekim'den sonra iktidarın İsrail ile ticareti Filistin üzerinden gizli saklı yürüttüğünü gündeme taşıması ve hatta beş vakit bunun üzerinde siyaseten tepinmesi gerekiyordu.
Çünkü İsrail'in “savaş” dediği katliamlarına devam edebilmesi buna bağlı. İhtiyaç duyduğu petrolün yüzde 60'ını, çimentonun yüzde 90'ını, demiri, çeliği Türkiye gönderiyor. Giden Azeri petrolü ama Türkiye varil başına 0.8 dolar komisyon alıyor.
Ama Özgür Özel'in derdi Tayyip'e yaranmak ve kocaman bir aferin almak olunca, burada da iktidarın dümen suyuna girmeyi tercih etti.
Hadi bütün bunların hepsini geçelim, on puanlık uzman sualini soralım.
Eğer gerçekten böyle bir niyeti olduğuna, Anadolu topraklarını ele geçirme planları yaptığına, üç vakte kadar Türkiye'ye saldıracağına inanıyor idiysen, peki neden o zaman İsrail'in Ortadoğu'daki gücünü dengeleyen, sınırlayan Libya'nın parça pinçik olmasına, Irak'taki Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesine, Suriye'nin iç savaşa sürüklenmesine destek verdin?
Bunlar gibi makul ve mantıklı sorulara cevap aramak yerine, kuru hamasetin etkisiyle yurdum insanı yine gider Tayyip’in arkasında hazır ola geçer mi diye soralım; cevabını okuyucumuzun ferasetine bırakmadan önce bunun aslında bir beka meselesi değil bir zekâ meselesi olduğunun altını kalın kalemle çizip yazımıza noktayı koyalım.
Çok Okunanlar
Gelinim Mutfakta kim elendi? 10 bileziği kim aldı? 22 Kasım 2024 puan durumu
Netenyahu'yu tutuklayacak ülkeler belli oldu!
Lüks araba markası Jaguar logosunu neden değiştirdi? Yeni logosu ne oldu?
BEDAŞ açıkladı... İstanbul'da elektrik kesintisi
Mauro Icardi’nin Greeicy ile kulis paylaşımı Nara’yı çileden çıkardı
23 Kasım 2024 günlük burç yorumu
İsmi Fenerbahçe ile anılıyordu: Al Nassr'da flaş Talisca gelişmesi
Ağır hasarlı araçlar trafikten çekilecek
Samsun’da intihar eden Kavaklı ile aynı mülakata giren genç 12punto’ya konuştu
Bankalardan promosyon yarışı