Tabii ki mesele sadece Ekrem İmamoğlu değil. Bunu cümle alem biliyor.
Yurdum insanında artık bıçak kemiğe dayanmış, bardak taşmak için bir damla bekler olmuştu.
Sokaklar bu yüzden hareketlendi.
Ama anlaşıldığı kadarıyla iktidarı en fazla rahatsız eden, panik yaşamasına neden olan 2 Nisan boykotuydu!
Çünkü, sokak meselesini bir şekilde kaba kuvvetle bastırabileceği, üç beş provokasyonla meşruiyetini ortadan kaldırabileceği; din, iman, Allah, kitap üzerinden yürürse belki sokaktaki gençleri değil ama analarını babalarını kafesleyebileceği hesabını yapıyordu.
Hele bir de Atlantik ötesinden aldığı rüzgarla yelkenlerini şişirse...
Ama iş tüketimi durdurmaya gelince, alarm zilleri çalmaya başladı.
Siyasal İslamcı zihniyet için Türkiye, dar-ül harp.
Yani, idare edilmesi gereken değil de fethedilmesi gereken bir memleket.
Nasıl yağmalarlarsa yağmalasınlar; yolsuzlukla, çalıp çırpmayla, üzerine çöktükleriyle artık ne varsa bu kendileri için helal.
O yüzden, AKP'yi yolsuzlukla, hırsızlıkla suçlamak, bugüne kadar "Müslüman seçmenin" indinde pek fazla bir anlam ifade etmedi.
Cami cemaatini ikna etmek zaten zor olmamıştı. Sıradan mütedeyyin seçmenin aklını çelmek için uygun fetva verecek hocalar da bulununca demokrasiden az buçuk nasibini almış ülkelerde bile seçmenin en hassas noktası olan bu mesele, bizde nasır gibi hissiz kaldı.
Şaka değil, mesela Anadolu şehirlerindeki kadınlar komşuluk münasebeti içinde gittikleri "okumalarda" bu fetvaları duya duya, AKP'nin çürüttüğü sistemi dinin bir gereği olarak algılamaya başladılar. Günah, haram, kul hakkı filan hikaye kaldı. Hele bir de kendi çoluğunu, çocuğunu bu sistemin içine sokup artık bekçi, polis, uzman çavuş filan yapınca, kocasına da münasip bir iki ihale uydurunca azılı AKP militanı kesildiler.
O yüzden, memlekette ne olursa olsun, Tayyip Erdoğan'a oy verecek yüzde 30 kemik kütle ortaya çıktı.
Ama 2 Nisan'dan beri işin renginde biraz biraz değişme emareleri var.
Beriki mahalle tüketimden gelen gücünün farkına daha yeni vardı.
Biraz geç de olsa jetonu düştü.
Bu, en az sandığa gitmek kadar önemli.
Memlekette demokrasinin fiilen askıya alındığı, ifade özgürlüğünün rafa kalktığı; insanların baskıcı, totaliter rejimi iliklerine kadar hissettiği bir dönemde muhteşem bir sivil itaatsizlik aracı olabileceğini gördü.
Sıradan bir alışveriş kararının kolektif bir eyleme dönüşmesi halinde iktidarı sallayabileceğini anladı.
Çünkü iktidarı ayakta tutan, 2002'den beri ele geçirdiği, çöktüğü, ne varsa, buradan akan sıcak paraydı.
Boykot çağrısıyla iktidar ve beslemeleri ayağa kalkınca yurdum insanı, "acaba mı" dedi, bu kadar bağırıyorlarsa demek ki doğru yoldayız.
Yaptığı alışverişle, çıktığı tatille, gittiği konserle, içtiği kahveyle, cep telefonunun, internetinin faturasıyla, ödediği doğalgaz parasıyla... liste çok uzun, İslamcı siyaseti bir güzel finanse ediyordu.
Yani, Tayyip Erdoğan kendisine karşı olan kitlenin cebinden öyle ya da böyle aldığı parayla iktidarını devam ettiriyordu.
Muhalefetin "beşli çete" dediği müteahhitler ballı ihalelerden kazandıkları yüz milyonlarca doların hepsini cebe mi atıyor!
Tabii ki değil! İktidarın kasasını dolduruyor.
Şimdi bu kaynağın tamamen kesilmese bile suyunun kurumaya yüz tutması ihtimali ortaya çıktı.
Bakanları, trolleri, sağdan soldan topladıkları ak tosunları kahvecilere, kitapçılara taşımaları bu yüzden.
Ne yaparsa yapsın, dijital platformları tamamen kontrol altına alamıyor. Özellikle sosyal medyadaki örgütlenme gözlerini korkutuyor.
"Hashtag aktivizmi" elbette bir yere kadar. Ancak doğru belirlenmiş bir boykot stratejisi ve sosyal medyanın katalizör etkisiyle iktidar üzerinde kayda değer bir baskının oluşabileceğini düşünebiliriz.
Bir de yurdum insanının iliğiyle kemiğiyle hissettiği ekonomik kriz var. Bunun çarpan etkisini göz ardı etmemek lazım.
Ama burada sorulması gereken asıl soru şu:
2002'den beri muhalefetin aklı neredeydi?
Böyle bir boykotu örgütlemek için neden Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanmasını bekledi.
Türkiye yıllardır hem ekonomik hem de sosyal olarak sağdan sola, soldan sağa savruluyorken, günden güne fakirleşiyorken, muhalefet neden kulağının üstüne yattı.
Kitlelerin tüketimden gelen gücünü farketmesi için çok daha önce düğmeye basabilirdi. Ama onun yerine, yumuşama, ılıklaşma filan diyerek iktidarın değirmenine su taşımayı tercih etti.
Enseyi karartmayalım.
Geç olsun da güç olmasın diyerek yazımıza noktayı koyalım.
Çok Okunanlar

Esra Erol’da ne oldu? Cuma Doğan ve Güldane Şahin olayı ne?

Hakan Çalhanoğlu ilk 11'de olacak mı? Inter- Bayern Münih maçı ne zaman?

BEDAŞ İstanbul'da bugün elektrik kesintisi yaşanacak ilçeleri sıraladı

Reyting sonuçları açıklandı! 14 Nisan Pazartesi en çok izlenen yapım ne oldu?

MHP'nin gazetesinden İmamoğlu mesajı

6 anket şirketinden iktidara kötü haber! İmamoğlu etkisi görüldü

Öyle bir isim AKP üyesi yapıldı ki!..

İnan Kıraç'ın Adli Tıp'ta verdiği yanıtlar ortaya çıktı!

Nisan ayı anketine göre CHP ile AKP arasındaki fark

Yaptığı kaza sonucu 17 yaşındaki genç hayatını kaybetmişti