Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.549

Dilek İmamoğlu...

Açık söyleyeceğim, 31 Mart'ta yerel seçim sonuçları CHP'nin lehine tezahür ettiğinde, ilk olarak kimin ne zaman ve ne kadar saçmalayacağını düşünmeye başladım.

Türkiye'nin son 35 yılında, seçim başarılarını hazmedemeyen, zafer sarhoşluğunun etkisiyle abuk subuk konuşan, şımarıkça davranan çok sayıda siyasetçiye tanık oldum.

Özgür Özel'in kurultayı alıp CHP Genel Başkanlığı koltuğuna oturduktan sonraki “buldumcuk” hallerini düşününce, kendi kendime “eyvah” dedim;

“İnsanları verdikleri oylara pişman etmeseler bari”

Bir hafta sonra dökülmeye başladılar.

Beni yanıltmadıkları için son derece üzgünüm.

Özgür Özel'i sonraya bırakıp, İstanbul'daki Tayyip'i üçüncü kez dize getiren Ekrem İmamoğlu’nun değerli zevcesi Dilek İmamoğlu’na bakalım.

Kendisi, okumuş, etmiş, kültürlü; karşıdan baktığınızda tam bir cumhuriyet kadını.

Üstelik, doktorası var. Geçen sene ‘’Y kuşağı liderlik beklentileri, otokratik ve demokratik liderlik tarzının bütünleşmeye kalkınmaya etkisi’’ konulu teziyle cübbesini giymişti.

Hafta başında T24’ten Cansu Çamlıbel’e bir röportaj verdi.

Emine Erdoğan’ın kendisinin davetlerine dönüp dönmediğine dair bir soruyu cevaplarken demiş ki, “İlk Kadınlar Günü etkinliğimizde mektup geldi. Çok da güzel bir teşekkür mektubu aldım Emine hanımdan. Onun dışında herhangi bir iletişimimiz olmadı. Ama bundan sonra tabii ki olur. Neden olmasın? Yine biz teklifimizi götürürüz. Birlikte olmak isterim. Emine hanımla birlikte projeler yapalım isterim. Çünkü kendisi de sonuçta ülkenin tanıdığı, çok değerli bir insan. Ve çok da güzel projeler de yapıyor. Kız çocukları için, kadınlar için projeler yapmak isterim kendisiyle”

Hadi diyelim, kendisinin bütün bu niteliklerine karşı sadece İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının eşi olduğunu, siyasi bir sıfatı bulunmadığını görmezden geldik.

Ama soralım, neden?

Yani, kadınlar ve kız çocukları konusunda Türkiye'de işbirliği yapılacak, birlikte proje üretilip uygulanacak o kadar çok kurum, kuruluş, dernek, vakıf, insan varken niye Emine Erdoğan...

Size ve sizin gibilere düşman gözüyle bakan, yeri geldiğinde, “kadın mıdır, kız mıdır” diye aşağılayan, daha ergenliğe bile girmemiş kız çocuklarının başını örtmesi için uğraşan, özgür kadınlardan nefret eden bir zihniyeti meşru kabul edip, sevgi pıtırcığı tadında nağme yapmanın ne anlamı var!

Dilek İmamoğlu, Emine hanımın kocasının, sadece bir cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Türkiye'yi İstanbul Sözleşmesi'nden çıkardığını bilmiyor mu? Kadına yönelik şiddetin AKP döneminde tavan yaptığının farkında değil mi?

Siyasal İslamcıları, Emine Erdoğan gibi semboller üzerinden sevimli göstermeye çalışmanın mantığı nedir?

Kaldı ki, kadına ikinci sınıf insan muamelesini reva gören, kız çocuklarının okutulmasına karşı çıkan, Taliban'ı kendisine yakın bulan bir zihniyet ile ne gibi bir proje geliştirilebilir!

Röportajından, Ekrem beyin zevcesinin, siyasette de kendisine bir misyon biçtiği anlaşılıyor.

Emine Erdoğan'la birlikte çalışıp siyasetteki gerilimin yumuşatılmasına katkı sağlamak istiyormuş:

“Sadece bir proje bile gerçekleştirsek beraber, onun bile Türkiye’deki bu gerilimli ortamı yumuşatacağını düşünüyorum. Bizim birlikteliğimiz, iletişimimiz tabii ki inanılmaz derecede iyi gelir Türkiye’ye. Zaten bu ülkedeki barışın, sükûnetin, sevgi dilinin ve birbirimizden farklı olmadığımız mesajının 86 milyonda karşılık bulması için ilk önce kadınların bunu başarması gerekiyor. Bunun yolu kadınlardan geçiyor. O yüzden kadınların daha çok ön planda olmasını istiyorum ben. Biz bunu Emine hanımla başarabiliriz. Noktayı koyuyorum burada”

Yine soralım; bu gerilimi yumuşatmak sizin göreviniz mi? 

Bu görevi size kim tevcih etti!

Dilek İmamoğlu, eğer sosyal medyaya bakıyorsa, kendisine yönelik tepkinin hiç azımsanmayacak ölçüde olduğunu görebilir.

Gelelim Özgür Özel'e...

Nedendir bilinmez bu CHP'lilerde sürekli bir iktidar medyasına, iktidar medyasının besleme gazetecilerine yaranma çabası var.

Özgür Özel'in kurultaydan hemen sonra Buket Aydın gibi kerameti kendinden menkul bir spikere nasıl nağme yaptığı, ilgiye muhtaç çocuk edasıyla telefon edip “Bak ben CHP Genel Başkanı” oldum diyerek “afferim” beklediği herkesin malumu.

Şimdi de gitmiş, iktidarın tetikçisi Sabah gazetesine konuşmuş.

Sosyal medyaya yansıdığı şekliyle Yavuz Donat'a, “ezber bozan ifadeler!” kullanmış.

Yeni dönemde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan randevu isteyeceğini söylemiş, eskisi gibi “ben senin yanına gelmem” siyasetinden uzak duracaklarını belirtmiş.

Sonra da "Bayram günü Sayın Cumhurbaşkanı'nı arayacağım. Bayramını tebrik edeceğim. Sonrasında kendilerine bazı şeyler söyleyeceğim. Fakat... Nezaketten ve makamlara saygıdan asla ve asla taviz vermeyeceğiz" demiş.

Kendisi, böyle bir seçim zaferinden sonra durduk neden Tayyip'e yaranma çabası içine girdi, bilmiyoruz.

CHP'ye ağzına geleni söyleyen, Atatürk'e ve İnönü'ye iki ayyaş diyen, cumhuriyetin kurucu felsefesini, “cehape zihniyeti” diye aşağılayan, ülkenin ana muhalefet partisini terör örgütü olarak gösteren bir zihniyete karşı bu ezik yaklaşımın ne gibi bir gerekçesi olabilir?

Mesele, makamın kutsiyetiyse, Tayyip bunu ortadan kaldıralı çok oldu.

Artık, makam dendiğinde Tayyip'in kendisi anlaşılıyor.

Özgür Özel, kapısına gidip el pençe divan duracağı adamın, Türkiye'de demokrasiyi, laikliği, insan haklarını, hukukun üstünlüğünü ortadan kaldırdığını; ekonomiyi bitirdiğini, ülkeyi ona buna peşkeş çektiğini bilmiyor mu?

Eğer bilmiyorsa, CHP Genel Başkanlığı koltuğunu biran önce bıraksın.

Bilip de gitmek istiyorsa yazıklar olsun!

Gönül, bu bayram günü daha güzel yazılar yazmak isterdi ama ne yazık ki ülkenin şartları buna pek elvermiyor.

Her şeye rağmen, mutlu, huzurlu ve sağlık dolu bir bayram geçirmeniz dileğiyle yazımıza noktayı koyalım.