Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,9216
Dolar
Arrow
34,0763
İngiliz Sterlini
Arrow
45,0830
Altın
Arrow
2804,0000
BIST
Arrow
9.774

Hamas'ın kumarı

"Batı'nın Arap Baharı'yla, İhvan'ı Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da iktidara taşıma projesi iflas edince Hamas'ın da kullanım süresi dolmuş oldu"  tespitini yaptıktan sonra, "Hamas, İsrail'e saldırıp kendisinin toptan imha edilmesine kadar gidecek böyle bir sürecin önünü neden açtı" sorusunun cevabı için bugüne randevu vermiştik.

https://12punto.com.tr/yazarlar/bahadir-selim-dilek/puro-bazen-sadece-purodur-1969

Öncelikle belirtelim ki Hamas, son kullanım tarihinin dolduğunun farkındaydı.

Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da İhvancı iktidarların teker teker yıkılmasından birkaç yıl sonra, 2017'de yayınladığı yeni strateji belgesinde, kuruluş sözleşmesinde bağlılık bildirdiği İhvan'ın adını bile anmamış, bir anlamda Batı'ya "Beni diğerleri gibi gözden çıkarmayın" mesajı vermek istemişti.

Ortadoğu'daki gelişmeleri yakından takip edenler, Hamas'ın bir süreden bu yana bölgede zemin kaybettiğini ve bir çıkış yolu aradığını görüyorlardı.

İsrail'in Filistin meselesinde herhangi bir taviz vermeden başta Suudi Arabistan olmak üzere Arap ülkeleriyle yakınlaşmaya başlaması, alarm zillerinin çalmasına neden olmuştu.

Çin'in devreye girmesiyle iki ezeli düşman, İran ve Suudi Arabistan'ın masaya oturup anlaşmaya varması Ortadoğu'da dengelerin değişeceğini, yeni bir stratejik denklem kurulacağını gösteriyordu.

İran ile Suudi Arabistan'ın barıştığı, İsrail'in bütün Arap ülkeleri ile yakınlaştığı bir Ortadoğu'da Filistin meselesi rafa kalkmasa bile geri plana atılacaktı.

Bu tablo içinde Hamas'ın yer alamayacağı açıktı!

Her ne kadar Netanyahu gibi dinci, ırkçı ve popülist bir isim ülkeyi yönetiyor olsa da İsrail, Arap ülkeleri karşısında konumunu güçlendiriyor siyasi ve diplomatik açıdan öne çıkıyordu.

Üstelik, Batı Şeria'da ve Gazze'de işler yolunda gitmiyordu.

Netanhayu hükümetinin İsrailli yerleşimcileri Filistinlilerin topraklarına silah zoruyla yerleştirmesinin yanı sıra ekonomik zorluklar, yolsuzluklar, demokrasinin askıya alınmasıyla her geçen gün artan baskılar, insanları canından bezdirmişti.

İşte böyle bir tablo içinde Hamas, bedelinin insan canıyla ödeneceği bir siyasi kumar oynadı.

Burada kısa bir parantez açıp, uluslararası ilişkilerde duygusallığın çok fazla bir anlam ifade etmediğine, asıl, temel belirleyici unsurun ülkelerin kendi buz gibi çıkarları olduğuna, ülkelerin tamamen kendi çıkarlarını maksimize etmek için çaba gösterdiğine, liderlerin hamaseti, duygusallığı iç siyasette kendi tabanlarını tahkim etmek için kullandığına bir kez daha vurgu yapalım ve devam edelim.

Hamas, ya çok büyük ve sarsıcı bir saldırı düzenleyip İsrail'in gözü kararmış biçimde misilleme yapmasını bekleyecek, bunun üzerinden uluslararası toplumun harekete geçmesini sağlayacak; kamuoyu hassasiyetini dikkate almak zorunda kalacak olan Batılı ülkelerin devreye girmesiyle İsrail ile masaya oturacaktı; böylece hem meşruiyet kazanacak, hem de güvenliğini uluslararası bir anlaşmaya bağlamış olacaktı.

Dahası, böyle bir anlaşmanın ardından Filistin'in yeniden yapılandırılması gündeme gelecek, Gazze'ye milyar dolarlar akacaktı.

Ya da İsrail, uluslararası toplumun hassasiyetini ve Batılı ülkelerin telkinlerini hiçe sayacak, gözünü karartacak, Hamas'ın ve Gazze'nin üzerinden silindir gibi geçecekti.

Hamas, bu riski göze aldı.

7 Ekim'de Gazze'den yapılan ve sivilleri de hedef alan saldırının ardından İsrail'in insan haklarını, savaş hukukunu, uluslararası anlaşmaları, sözleşmeleri göz ardı ederek ağır bir şekilde cevap vereceği üç aşağı beş yukarı tahmin ediliyordu.

Öyle de oldu!

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın Lübnan'da “Bu savaştan daha büyük savaşlar çıkabileceği gibi tarihi bir barış da çıkabilir. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, burada tarihi bir barış üretmenin mümkün olduğuna inanmakta ve bunun için gerekli çalışmaları yapmaktadır”  yönündeki sözleri de Türkiye'nin Hamas'ın bu stratejisinin farkında olduğunu gösteriyor.

Ortadoğu bir kez daha kan gölüne döndü.

Diğer yandan İsrail, korkunç savaş makinasının bütün marifetlerini sahada acımasızca sergiliyor olsa da psikolojik üstünlüğün Hamas'ta olduğu tespitini yapalım.

Mesela, bir süre öncesine kadar rafa kalkmış olan “iki devletli çözüm” yeniden gündemde, 

Kudüs'ün statüsü yeniden konuşuluyor.

Bölge ülkelerinde yoğun diplomasi trafiği yaşanıyor.

Sadece bunlar bile dikkate değer gelişmeler.

7 Ekim'den bu yana İsrail'in yapmakta olduğu misillemenin hakkaniyet ölçüsünü çoktan aştığı, bunun Gazze'de bir katliama dönüştüğü, çoluk çocuk demeden Filistinlilerin ateş altına alındığı bir tablo doğal olarak uluslararası toplumun vicdanını ağır biçimde yaralamış durumda.

Bunun en son örneği ABD Başkanı Biden'ın ziyareti öncesinde Gazze'de El Ehli Baptist Hastanesi'ne yönelik saldırı oldu. 

Dünya kamuoyu, yaşanan bu vahşet karşısında ayağa kalktı. 

Saldırı sonrasında İsrail, sorumluluk almayıp önce Hamas'ı sonra İslami Cihad'ı işaret etmiş olsa bile bu çok fazla dikkate alınmadı.

İsrail'in geçmişteki sabıka dosyası fazlasıyla kabarık.

Gazze'deki Filistin Sağlık Bakanı Yardımcısı Yusuf Ebu er-Riş'in bombalanan hastanede cenazelerin arasında düzenlemiş olduğu basın toplantısı, dünyanın tüylerinin diken diken olmasına yetti.

Hamas, İsrail'e karşı yürüttüğü psikolojik savaşta mevzisini tahkim etmek, uluslararası toplumu hızla harekete geçirmek, Batılı ülkelerin İsrail'e bir an önce “dur” demesini sağlamak için böyle bir saldırı yapılmasını bekliyordu; demeyelim ama işlenen bu insanlık suçunun sonuçlarından da sonuna kadar yararlanmak isteyeceğini belirtelim.

Maalesef, Ortadoğu'nun acımasız gerçeği bu!

Siyaset öyle ya da böyle insan kanı üzerinden yapılıyor.

Günün sonunda "Hamas, bu kumarı kazanır mı, evdeki hesabı çarşıya uyar mı, İsrail üzerindeki baskı bir ateşkes ya da barış süreci getirir mi?", cevap bekleyen soru çok ama Ortadoğu'da din ve mezhep üzerinden oynanan oyunlar, yapılan hesaplar bitmediği sürece barış ve refah dolu günler çok uzak görünüyor. 

Son olarak Biden'ın ziyareti sonrasında İsrail-ABD ekseninde sürpriz gelişmeler yaşanabilir diyerek yazımıza noktayı koyalım.