Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
38,2565
Dolar
Arrow
36,4520
İngiliz Sterlini
Arrow
46,2449
Altın
Arrow
3417,0000
BIST
Arrow
9.573

Her muhalif bir gün mutlaka yüzleşecek!

Ümit Özdağ, Ekrem İmamoğlu'nun üç kez kendisini Silivri'de ziyaret etmek üzere başvurmasına rağmen izin verilmediğini açıkladı.

Bunun üzerinde dikkatle durmak gerekiyor.

Çünkü muhtemel bir çarpan etkisi, işlerini bozabilir. İktidar bunun farkında.

Ümit Özdağ ile tutuklanmasından yaklaşık bir ay önce uzunca bir röportaj yapmıştım.

Ağırlıklı olarak Suriye meselesini değerlendirmiş, bazı perde arkası bilgiler vermiş yakın geleceğe dair öngörülerini dile getirmişti.

Mesela, 2025'in haziran ayında bir baskın seçim beklediğini söylemiş, öncesinde iktidarın Öcalan'ın yapacağı açıklamaya hem Türkiye için hem Suriye için bel bağladığını vurgulamış, “Öcalan'ı serbest bırakırken, bazı taleplerini karşılamak zorundalar. Bu talepleri ancak nasıl karşılayabilir? Anayasa değişikliği yaparak... Özetle Anayasa değişikliği ihtiyacı, Suriye'deki gelişmelerle ve PKK'nın silah bırakması ve kendisini lağvetmesiyle yakından ilgili” demişti.

Ama asıl kritik cümlesi, “Biz Zafer Partisi olarak parlamentoda olmadığımız için bütün Türkiye'yi parlamentoya dönüştürmek zorunluluğu ile karşı karşıya kalacağız” olmuştu.

Bu cümleyi tek başına değil de açılım meselesini eleştirirken dile getirdiği “Sürecin şu noktasına, bu noktasına değil, biz sürecin kendisine karşıyız ve açıkça da söyledik, bu süreci baltalayacağız" sözleri ile birlikte düşünmek gerekiyor.

İktidarı harekete geçirenin de bu iki kritik cümle olduğunu söyleyebiliriz.

Eğer, Zafer Partisi son aylarda yakaladığı ivme ile devam etseydi, iktidarın Kürtçüler ile hemhal olması da son derece güçleşecekti. Ümit Özdağ, milliyetçi camiada dikkate alınmasının yanısıra sığınmacı meselesinde olduğu gibi yurdum insanının bam teline basmayı iyi beceriyordu.

Türkiye'nin bütününün bir parlamentoya dönüşmesi demek, aynı zamanda memleket çapında kuvvetli bir sivil direnişin organize edilmesi anlamına gelecekti.

Bunu tek başına yapabilir miydi ya da ne kadarını yapabilirdi, orası tartışılır ama iktidarı gerçekten korkuttuğu ortada.

AKP mahfillerini iyi bilen bir iki kişiye sorma şansım oldu.

“En başta Gezi'yi de ciddiye almamıştık” diye lafa girdiler sonrasında mealen Tayyip Erdoğan'ın işini bu kez şansa bırakmak istemediğini, o yüzden bu ve benzeri hassas meselelerin önünü büyümeden aldığını söylediler.

Ekrem İmamoğlu'nun ziyaretine izin çıkmamasına bu zaviyeden bakalım.

Ümit Özdağ'ın tutuklanmasının üzerinden bir aydan fazla bir vakit geçti.

Gündem değirmeninin taşı öyle hızlı dönüyor ki, mesele neredeyse gündemin tozlu rafları arasına kalktı. İlk günkü gibi haber kanallarında ya da sosyal medyada öne çıkmaz oldu.

Ancak burada altının kalın kalemle çizilmesi gereken çok önemli bir nokta var.

İktidar, kendisi gibi düşünmeyenlere ya da kendisine yönelik siyasi tehdit gördüğü artık kim varsa, “düşman ceza hukuku” uyguluyor.

Peki, nedir bu düşman ceza hukuku?

Hukuk kitaplarında yazılanlara göre bir güvenlik kaygısıyla, tehlikenin önlenmesi amacıyla, temel hukuk ve devlet düzenine karşı gelen insanları temel haklara sahip bir yurttaş olarak değil, aynı şekilde ezilmesi, yok edilmesi gereken bir düşman gibi görerek temel haklardan yoksun bir şekilde ceza hukukunun konusu haline getirme anlayışı olarak ortaya çıkmış...

Siyasi kimliğini, milliyetçi camiadaki geçmişini, akademisyenliğini bir kenara koyalım ama iktidar Ümit Özdağ'ı temel haklara sahip bir yurttaş olarak değil, kendisini ortadan kaldırmaya niyet etmiş bir düşman olarak görüyor!

Üstelik, ilkesel olarak ve yüksek sesle karşı çıkılmamasını, sorgulanmamasını fırsat bilerek, bunu normalleştiriyor.

Şimdiye kadar hukukçulardan da öyle kuvvetli bir karşı duruş gelmedi.

Bir süre sonra bakacağız ki, iktidara gözünün üstünde kaşın var diyen herkes, düşman ceza hukuku ile karşı karşıya kalacak.

Ümit Özdağ, cezaevine girdikten sonra bu meseleyi birkaç kez gündeme taşıdı ama sonrasında pek ilgilenen çıkmadı. Oysa, içinde bulunduğumuz ahval ve şerait içinde muhalefetin bunu, sürekli gündemde tutması, yurdum insanında bir farkındalık yaratması gerekiyordu.

CHP, henüz tarihi bile belli olmayan bir seçim için aday belirmeye telaşına düşünce, iktidara karşı olan herkesi ilgilendiren bu meseleyi gündemde tutamadı.

Ekrem İmamoğlu ile Mahsur Yavaş'ın, Ümit Özdağ'ın annesine yaptıkları ziyaret önemli ama yeterli değil.

Çok daha kuvvetli bir direnç noktası oluşturmaları için önlerinde büyük bir fırsat var.

Bunun heba edilmemesi lazım.

Gerçek ve yakın tehdit ortada duruyorken günü birlik siyasi manevralarla idareyi maslahat yapmanın kimseye faydası olmaz diyerek yazımıza noktayı koyalım.