Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
48,1615
Dolar
Arrow
41,1780
İngiliz Sterlini
Arrow
55,6235
Altın
Arrow
4755,0000
BIST
Arrow
11.288

Kavşak

Biz bu filmi Ergenekon, Balyoz kumpasları döneminde görmüştük.

O vakit, önce CIA'nin operasyon aparatları, Taraf ve Zaman gazeteleri , saçma sapan, aslı astarı olmayan suçlamalarla ortaya çıkar sonrasında düğmeye basılırdı.

Tutuklamalar başlar, kopyala yapıştır tarzı, kimin elinden çıktığı belli olmayan binlerce sayfalık iddianameler hazırlanırdı.

Şimdi de üç aşağı beş yukarı aynısını yaşıyoruz.

Cemaatin yayın organlarının yerini Yeni Şafak, Ak troller, Cem Küçük filan aldı, Zekeriya Öz'ün yerini de Akın Gürlek.

Hakkını teslim edelim, elindeki kuvvetin farkında. İmamoğlu iddianamesini daha mahkemeye sunmadan basın mensuplarına dağıttı.

Bir baktık ortalık toz duman olmuş.

CHP'liler iki gündür tabiri caiz ise feryat figan. Sanki, iddianamenin hukuka uygunu, daha makul ve mantıklısı çıkacakmış da çıkmamış gibi...

Lafı uzatmayalım, bir süredir Ankara kulislerinde konuşulan o senaryo artık ete kemiğe bürünüyor.

İmamoğlu iddianamesi, sadece bir belediye başkanı hakkında hazırlanan dosya değil. Bu, CHP’yi, CHP kimliğini yeniden şekillendirme, ana muhalefeti iktidarın istediği şekle sokma operasyonudur.

Yargı eliyle yürüyen bir siyasi mühendisliktir!

Meselenin yolsuzlukla filan alakalı olmadığını zaten cümle alem biliyor.

Perde arkasında işleyen mekanizma çok daha derin.

Bu dava için CHP’yi meşgul etme, muhalefet kapasitesini sınırlama, enerjisini içeriye yönlendirme ve bir tür “kontrollü tasfiye” sürecine sokma planı diyebiliriz.

19 Mart'tan sonra İmamoğlu’nun tutuklanmasından CHP'li belediyelere yönelik operasyonlara, tehdit ve şantajla muhalefetin elindeki belediyelerin AKP'ye geçmesinden “mutlak butlan” meselelerine kadar hepsi bu planın bir parçasıydı.

Burada duralım ve soralım.

İmamoğlu iddianamesi “altın vuruş” mu?

Pek öyle olmadığı anlaşılıyor.

Doğrudan tasfiye değil; daha sofistike bir yöntem, süreç içinde kıvama getirme hareketi, demek daha doğru olacaktır.

İmamoğlu’nun bütün enerjisini savunma metinlerine, mahkeme takvimlerine hapsetmek; kampanyalar, halk buluşmaları, milli retorik üretmek yerine kendisini duruşma salonunda savunmak için uğraşan bir siyasetçi profili oluşturmak.

Dosyanın ortaya çıkarıldığı vakit son derece manidar.

Kaseti biraz geri saralım.

Yerel seçim sonrasında belediyede dengenin oturduğu, CHP’nin moral üstünlüğünü yakaladığı bir anda ortaya çıktı.

Tabii ki tesadüf değil.

Çünkü amaç, partinin ivmesini kırmak, “iktidar alternatifi” olarak yurdum insanında beliren psikolojiyi bozmaktı. Klasik siyasi yasaklar üzerinden yürümüyorlar, en azından şimdilik. İmamoğlu'nu yargı süreçleriyle dizginlemeye çalışıyorlar.

Tayyip Erdoğan öyle ya da böyle 2028'de veya daha öncesinde yapılacak bir erken seçime kadar CHP'nin süngüsünü tamamen düşürmenin hesabında. Şimdiye kadar işi tıkırında gitti.

Ama hesaplar sadece erken seçime dair değil.

Çünkü, Ankara kulislerinde iktidarın 2026’ya dair yeni bir planı olduğu konuşuluyor. Cumhurbaşkanlığı sisteminin “revizyonu” mevzubahis.

Bu da yeni ittifak modelleri, yeni siyasal mimari arayışları demek. O yüzden ortadaki senaryoda “uyumlu” bir muhalefet partisi Tayyip Erdoğan için altın değerinde.

İşte CHP’nin bugünkü dönüşümü, o denklem için hazırlık.

Gelelim zurnanın zırt dediği yere.

Çünkü bu noktada Özgür Özel faktörü ortaya çıkıyor.

Sağda solda hançereleri yırtılana kadar bağırıp çağırıyor, çat burada, çat kapı arkasında, sürekli mitingden mitinge koşturuyor ama doğrusu tam da Tayyip Erdoğan'ın dişine göre bir rakip.

Üstelik arkasında Karadeniz kliği de yok. Yani, bundan iyisi Şam'da kayısı...

Ez cümle, ortada sistemin içinde kalarak gerilimi kontrollü yürüten, yurdum insanının gazını şarkılarla, türkülerle, sloganlarla alan bir lider profili var.

Aslında İmamoğlu meşgul edilirken, sessiz sedasız Özgür Özel’in önü açılıyor. Bu bir tesadüf değil, bilinçli bir siyasal dizayn. İktidar, İmamoğlu’nu yargı gündemine sıkıştırarak CHP içindeki güç dengesini yeniden kuruyor. Özgür Özel’i öne çıkarıyor, ama aynı zamanda sınırlarını da çiziyor.

Tabiatıyla CHP’nin başında öngörülebilir bir lider olması iktidar için tercih sebebi. İmamoğlu gibi öngörülemez figürlerin, kurguladıkları oyunu bozma riski var.

Yani mesele sadece İmamoğlu değil, CHP’nin önümüzdeki süreçte nasıl bir muhalefet partisi olacağı.

23 yıllık iktidar pratiğinden biliyoruz ki, Tayyip Erdoğan muhalefeti doğrudan yok etmek yerine onu kendi sınırlarına çekmeyi tercih ediyor. Bu yöntem daha az maliyetli, daha kalıcı.

CHP’nin bugünkü durumuna bakınca tablo net:

Kılıçdaroğlu döneminin “denge arayışı” yerini Özgür Özel döneminin “yeni normaline” bırakmış durumda.

Bu yeni normal, aslında eski oyunun devamı: Muhalefet var ama etkisiz, eleştirel ama sistem içi.

İşte İmamoğlu dosyası, tam da bu çizginin korunması için açıldı. Yargı dosyaları, medya kampanyaları, bürokratik engeller filan, cümlesi tek bir stratejinin parçası:

CHP’yi siyasi parantez içinde tutmak.

İktidar, bu parantezde partinin ne kadar büyüyebileceğini, ne kadar muhalefet edebileceğini önceden belirliyor. Biz ona “yumuşak tasfiye” diyelim. Yani partiyi kapatmıyorsun, ama kendi sınırlarını aşmasına da izin vermiyorsun.

Bu süreç sadece CHP’nin geleceğini değil, Türkiye’de muhalefet fikrinin geleceğini de belirleyecek.

Yazıyı bağlarken altını kalın kalemle çizelim. CHP yol ayrımına geldi. İktidarın siyasi mühendisliğine teslim olup tasfiye sürecine boyun mu eğecek yoksa, gerçek bir iktidar alternatifi olarak dönüşüm mü yaşayacak?

Tasfiye ile dönüşüm arasındaki farkı, CHP’nin kendi refleksi belirleyecek. İmamoğlu bu süreci kişisel değil, siyasal bir mesele olarak okursa; Özgür Özel de CHP'yi statükonun içinde değil, Cumhuriyet'in kurucu paradigması çerçevesinde konumlandırırsa bu iddianame, bir yargı darbesi değil, yeni bir başlangıç belgesi olabilir, diyerek yazımıza noktayı koyalım.