Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
48,1615
Dolar
Arrow
41,1780
İngiliz Sterlini
Arrow
55,6235
Altın
Arrow
4755,0000
BIST
Arrow
11.288

Memleketin kaderi kimin elinde?

Toplum Çalışmaları Enstitüsü dikkat çekici bir araştırma yapmış.

Memleket, tarihinin en ağır ekonomik, politik ve hatta sosyal buhranını yaşıyor olmasına rağmen AKP iktidarını ayakta tutan, hiçbir şart altında desteğini çekmeyen yüzde 30'luk seçmen kitlesinin röntgenini çekmiş.

Sonuçları son derece önemli.

Mesela, AKP'nin oyunun neredeyse üçte ikisinin doğrudan çalışmayan kesimden geldiği ortaya çıkmış.

En başta ev kadınları var.

“Yarın seçim olsa hangi partiye oy verirsiniz?” sorusuna ev kadınlarının yarısı “AKP” cevabını vermiş.

Bu, iktidarın aldığı oyun yüzde 15’i demek.

Sıkı durun, ikinci sırada emekliler geliyor.

Hani, iktidarın zengini daha zengin, yoksulu daha yoksul yapan ekonomi politikaları nedeniyle son yıllarda kahir ekseriyeti açlık sınırının altında yaşamak mecburiyetinde kalan kesim.

Buna rağmen her beş emekliden birisi AKP'yi destekliyormuş.

İktidarın aldığı oyların yüzde 4'ü buradan geliyormuş.

Gerçekten şaka gibi...

Üçüncü sırada ise öğrenciler bulunuyor.

İlginçtir, toplumun değişime en yatkın olması gereken kesimi olan öğrencilerin dörtte birinin politik tercihi AKP'den yanaymış.

Bu oranları topladığımızda AKP’nin Türkiye genelinde yalnızca bu üç gruptan aldığı oy yüzde 20’yi buluyor.

Yani, iktidarın yıllardır itinayla kendisine muhtaç hale getirdiği kesim.

Anketlere göre AKP'ye olan desteğin yüzde 30 civarında olduğunu düşünürsek, geri kalan yüzde 10'luk kesimin, iktidar sayesinde memleketin kaymağını yiyen azgın İslamcı azınlık olduğunu söylememiz mümkün.

Ev kadınlarının iktidarın peşine takılması politik belki daha çok psikopolitik açıdan kuvvetle izaha muhtaç ama bu araştırmanın asıl üzerinde konuşulması gereken sonucu, emeklilerin oy verme davranışına dair ortaya çıkan oran!

Açık yüreklilikle yazalım.

Eğer emekliler, AKP'den desteğini çekerse iktidar yüzde 25'lik kritik eşiğin sınırına geleceğinden büyük bir çözülme yaşayacaktır.

Yani iktidarı değiştirmenin anahtarı emeklilerin elinde!

Bunun ne kadar farkındalar ya da gerçekten böyle bir dertleri var mı, bir şey söylemek zor.

Türkiye’de iç politika, yıllardır kör bir döngüye sıkışmış durumda.

İktidar emeklileri, pazarda üç domatesi, iki salatalığı, beş mandalinayı tane hesabıyla seçen, eczanede ilacının kutusunu evirip çevirip “Bu ay almasam da olur” diyen, markette ürün fiyatlarındaki artışı sessizce izleyen, kasabın vitrinindeki pirzolaya, bonfileye karşıdan bakarken yutkunmaktan bademcikleri şişen, çoluk çocuk yaz tatilinin ya da ayda bir dışarıda yemeği çıkmanın hayalini bile kuramayacak hale düşmüş kitleye dönüştürdü.

Bugün emeklinin cebinde para yok.

Torununa harçlık veremiyor.

Pazar poşeti boş, evin kombisi kapalı, ocaktaki tencere bir öğün hesap edilerek kaynıyor.

Kitabi olarak politik sadakat, ancak insanların temel ihtiyaçlarını karşılayan bir düzen içinde sürdürülebilir, diyeceğiz ama ne hikmetse her seçimde bu tabloyu yaratan zihniyete mührü basan da yine aynı emekli!

Memleketin en büyük sosyopolitik çıkmazı budur:

Bir cümle ile özetleyelim; çarşıda, pazarda, markette öfkeleri yüksek ama sandık sadakati daha yüksek.

Anlayan beri gelsin.

Ocak ayında zam dönemi geldi diye emekliler şimdi yavaş yavaş ses vermeye başladı.

Sosyal medyada, derneklerde ve çeşitli platformlarda “Emekliye İnsanca Yaşam” başlığıyla imza kampanyaları yapılıyor. “En düşük emekli maaşı açlık sınırının altına düşemez” talebi, emekliler arasında da toplumda da ciddi destek buluyor.

Elbette bunlar, mevcut iktidarın karşısında bir tehdit değil henüz; ama emeklilerin politik tercihlerinde kırılmanın işareti olabilir mi, bilmiyoruz.

Çünkü, iktidar, yıllardır aynı taktiği uyguluyor:

Bir yandan emekliyi yoksulluğa mahkum ediyor; diğer yandan “sadakat” kapısını kilitli tutuyor.

Bayram parası, toplu sözleşme artışı...

Seçim öncesi ikramiye…

Seçim sonrası zam...

İzleyen altı ay boyunca enflasyonun erittiği maaş…

Bu döngü öyle normalleşmiş ki, milyonlarca emekli gerçek bir iyileşmeye değil, geçici rahatlamalara razı olmuş durumda.

Bu tablo değişir mi?

Yıllardır, “kaderci bir sadakat” duygusuyla hareket eden kesim, yani yıllardır toplumun en mağdur ama en sessiz kitlesi olan emekliler, ilk kez “Hakkım yoksa, sadakatim de yok” deme noktasına gelir mi?

Zurnanın zırt dediği yer burası.

O vakit, Türkiye'nin kaderi değişecektir kimsenin şüphesi olmasın.

Tabi iktidar, emekli gündeminin büyümesini istemiyor. Büyürse maaş politikasının çöküşünün görünür hale geleceğini çok iyi biliyor.

CHP, Tandoğan'da emekli mitingi düzenleyip son derece önemli bir adım attı.

Bu miting imza kampanyalarına moral desteği sağladı.

Ancak, CHP’nin sahada anlattığı her şey, emeklinin zaten bildiği gerçekler. CHP’nin emekliye “rakam değil, model” sunması çok daha önemli. Yani, emeklinin öfkesini manipüle etmek yerine ona somut bir gelecek vadetmesi gerekiyor.

On puanlık uzman suali ile yazıyı bağlayalım, seçim sandığı önüne geldiği vakit emekliler bu kez kendilerini sürünmeye mahkum eden politikaları ve bunu kendilerine reva gören zihniyeti ödüllendirmeye devam edecekler mi? Yoksa ilk kez, “Bu düzen değişmeli” diyecek cesareti gösterecekler mi?

Cevap ne olursa olsun, Türkiye’nin siyasal dengelerini belirleyecek olan tam da budur, diyerek yazımıza noktayı koyalım.