Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
35,8790
Dolar
Arrow
32,9500
İngiliz Sterlini
Arrow
42,5402
Altın
Arrow
2506,0000
BIST
Arrow
10.891

Tayyip, 2028'e kadar bekler mi?

31 Mart'taki yerel seçim, son 22 yılda ülkenin üzerine adeta kabus gibi çöken siyasal İslamcı zihniyetin sonunun öyle ya da böyle yaklaşmakta olduğunu gösteriyor.

Türkiye'nin bu ortaçağ kalıntısı, postmodern mafyatik düzenden, bu siyasi anomaliden artık kurtulması gerekiyor.

Sonuçlara, duygusallığa kapılmadan serinkanlılıkla bakalım.

Ortada, CHP açısından büyük bir başarı var ama bu, muhtemel bir genel seçimde iktidar olmayı garantileyecek kadar seçmenden destek aldığı anlamına gelmiyor.

Türkiye genelinde CHP’nin AKP ile oy farkı sadece 939 bin küsur.

Cumhur İttifakının toplam oyu olarak düşünürseniz, aradaki fark CHP aleyhine 4 milyona çıkıyor. Yani siyasi denge, 14-28 Mayıs seçimlerinden bu yana çok fazla değişmedi.

O zaman, İstanbul, Ankara olmak üzere büyük şehirlerin önemli bölümünden, Millet İttifakı birinci çıkmıştı.

Bu illerin belediyelerini şimdi CHP aldı.

Yani, son genel seçimle yerel seçim arasında dramatik düzeyde bir oy kayması yaşandığı söylenemez.

Ama Bursa ve Balıkesir'in kazanılması CHP açısından çok önemli.

Bu tespiti yapalım!

AKP'nin yandaşlarına dağıttığı rantta Bursa, İstanbul'dan sonra ikinci sırada geliyordu.

31 Mart'ta Bursa'yı kaybetmiş olması, para musluklarından birinin daha kesilmesi demek.

2019'da CHP Balıkesir'i İyi Parti'ye emanet etmiş, ama Millet İttifakı lehine bir sonuç ortaya çıkmamıştı.

Ahmet Akın’ın şimdi Yücel Yılmaz karşısında seçimi farkla kazanması anlamlı.

Şunu anlıyoruz ki, eğer 2019'da Meral Akşener'in kaprislerine kurban edilmeseydi, Balıkesir daha önce CHP'ye geçmiş olacaktı.

Seçim sonuçlarına yakın gözlüğü ile baktığımızda Millet İttifakı’nın bileşenlerinden bir bölümünün yerel seçimde CHP lehine stratejik oy kullanmış olduğu anlaşılıyor.

Geçen sene yurtdışı oyları ve kırsal kesimin desteği, Tayyip'in iktidarını korumasına yetmişti.

Gurbetçiler bu kez, ellerindeki Avroları her geçen gün kıymetlendirip Türkiye'ye geldiklerinde kral gibi yaşamalarını sağlayan Reis'lerinin imdadına yetişemedi.

Peki, 1 Nisan itibarıyla ortaya çıkan siyasi tablo 2028'den önce bir erken genel seçimi zorlayabilir mi?

Önümüzdeki dönem bu sorunun muhtemel cevaplarını tartışacağız.

Tayyip’in dört yıl seçim yok mesajı vermiş olması hiç önemli değil. 

Bugüne kadar hep krizlerden beslenerek geldi.

İktidarını ve kendince meşruiyetini koruması için mutlaka ve mutlaka yurdum insanını kutuplaştırması gerektiğini biliyor.

Din, iman, Allah, kitap diyerek, milliyetçi damarı kaşıyarak seçmeni arkasında kolayca hizalayabiliyor.

Ülkeyi germeden geçireceği dört yılda, ekonomik krizin giderek daha fazla vurduğu, neredeyse açlık sınırında yaşayan tabanının tamamen çözülmesi riski ortaya çıkacaktır.

Bunu göze alamaz.

Her ne kadar, İstanbul hırsı sonuç vermemiş olsa da Tayyip'in siyasi algoritması tamamen seçim kazanmaya yönelik olduğu için 2028'e kadar şapkasından sınırsız sayıda tavşan çıkarma ihtimali bulunuyor.

Yeter ki, bu garabet rejim varlığını sürdürsün ve kendisi de ömür boyu o koltukta otursun.

Sırf İstanbul'u kaybettiği için nasıl hırslanmış olduğunu tahmin etmek hiç zor değil.

Muhtemel bir erken seçime, CHP'nin yerel seçimde kazandığı psikolojik üstünlüğü ortadan kaldırarak gitmek isteyeceğinin altını kalın kalemle çizelim.

AKP'nin başarısızlığını unutturmak, kendisini yine ön plana çıkarmak için güvenlik siyaseti üzerinden yurdum insanını tahkim edecek, CHP'yi biat etmeye zorlayacak riskli adımlar atması pek muhtemel.

Gözünü kolayca karartacağından kimsenin kuşkusu olmamalı.

Büyük şehirleri kaybetmesinin kendisini iktidardan edebileceğinin farkında. Üstelik eski enerjisi yok, sağlığı pek iyi değil.

Her ne kadar son genel seçimle yerel seçim arasında Türkiye genelinde verilen oylar açısından CHP lehine önemli bir fark ortaya çıkmamış olsa da bunun kartopu etkisiyle büyüyebileceğini biliyor.

CHP'nin elindeki belediyeleri iktidara gelmek için basamak olarak kullanması, Tayyip için adeta bir kabus senaryosu.

Sözüm ona terörle mücadele ediyorum diyerek ülkeyi topyekûn bir savaşa sokmayı bile göze alabilir. Nasıl olsa terör örgütü Suriye'nin kuzeyinde hazır kıta olarak bekliyor. 

Türkiye'ye yönelik üç beş taciz atışı, birkaç kanlı eylem, Tayyip'e istediği fırsatı kolayca verir.

2015 yılındaki genel seçimde meclis çoğunluğunu kaybettikten sonra Türkiye'de yaşanılanlar hala hafızalarda.

Seçimin ardından Van'da yaşananlar bunun işaret fişeği olabilir!

Dış siyasetteki sıkışmışlık nedeniyle içeride frene basar mı, bir şey söylemek zor.

Tayyip'in gücünü yitirerek iktidardan düşmesi ihtimalinin batılı ülkelerin hoşuna gitmediği aşikar. Türkiye'de ulusçu reflekslerin gelişmesi, ABD'nin ve Avrupa Birliği’nin işine gelmiyor.

Ayrıca, muhtemel bir erken seçim, Cumhurbaşkanlığı için kendisine bir dönemin daha kapısını açmış olacak.

Buna da vurgu yapmış olalım.

Peki, gelelim on puanlık uzman sualine...

31 Mart'ta ortaya çıkan bu siyasi tabloyu sadece başta emekliler olmak üzere ekonomik krizin vurduğu kitlelerin AKP'ye kırmızı kart göstermesiyle, ülkeyi sessiz sedasız işgal eden sığınmacılara duyulan tepkiyle, sonradan görme azgın İslamcı azınlığa karşı büyüyen nefretle, giderek hızlanan sosyal ve ahlaki çöküş ile açıklamak mümkün mü?

Elbette, bunların etkisi çok ama özellikle büyük kentlerde yaşayan yurdum insanının önemli bölümünün siyasal İslamcıların bu arkaik zihniyetinden sıtkı sıyrılmış durumda.

Yüzlerce güdümlü gazeteci, binlerce besleme trol, milyarlarca bütçe ve sınırsız devlet imkanları kendisine başarı getirmedi.

Çünkü, insanlar, özgür olmak, özgürce nefes almak, özgürce yaşamak, müzik dinlemek, konsere gitmek,  hiçbir baskı hissetmeden iki duble rakı içmek istiyor.

Sürekli birilerinin nefret dolu sözlerine, çirkin yüz ifadelerine, tehditkar cümlelerine, parmak sallamalarına maruz kalmak istemiyor.

Siyasal İslamcılar, son 22 yılda bu ülkenin umutlarını öldürdü.

Türkiye'den kaçmak isteyenlerin rotası sadece Avrupa ve Amerika değil. Hayat standardı Türkiye'den çok daha alt seviyede olan Güneydoğu Asya ülkelerine gelip buralarda yeni bir hayat kurmak isteyenlerin sayısı azımsanmayacak ölçüde.

Ez cümle, Türkiye bir dönüm noktasına geldi.

CHP'nin önünde tarihi bir sorumluluk var. Bu başarısını heba etmeden muhtemel bir genel seçime yönelik şimdiden çalışmaya başlaması ve adımlarını hiçbir stratejik hata yapmadan atması gerekiyor diyerek yazımıza noktayı koyalım.