Hepsi birden bire demokrasi havarisi kesildi.
Gören de sanacak ki, ömürleri demokrasi, hak, hukuk mücadelesiyle geçti.
Türkiye'de bir zamanlar kör topal, ağır aksak da olsa işleyen demokrasiyi, laikliği, insan haklarını, hukuk devletini, yargı bağımsızlığını berhava eden; toplumu kutuplaştırıp besledikleri ve beslendikleri cehaletle iktidarlarını sürdüren; her fırsatta dünya üzerindeki otoriter, totaliter rejimlere öykünen kendileri değilmiş gibi, afilli cümlelerle yurdum insanına hep bir ağızdan nağme yapmaya başladılar.
Mesela, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş geçenlerde yeni anayasanın artık zorunlu hale geldiğini dile getirdi, Türkiye'nin darbe izlerini taşıyan mevcut anayasadan kurtulma vaktinin geldiğini söyledi.
AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da Irak'tan dönerken “Dünyada birçok alanda değişimden söz ediliyor. Sosyolojiler, teknolojiler, iklimler ve daha birçok zemin çok hızlı değişiyor. Buna ayak uydurmak için de Türkiye'nin eskinin darbe ruhunu özünde barındıran anayasa metninden kurtulup yenilikçi ve özgürlükçü bir anayasaya kavuşma zamanı gelmiştir” dedi.
Bu açıklamaların hiçbir anlamı olmadığını cümle alem biliyor.
Külliye gazetecileri seslerini çıkarmamıştır ama biz buradan soralım.
Mesela bütün dünya iklim değişikliğinden muzdaripken, kitlesel göçlerle ülkelerin sosyolojileri farklılaşıyorken, yapay zeka alıp başını gitmişken, hangi ülke veya ülkeler bunları bahane edip yeni bir anayasa yapmanın peşine düşüyor?
Aslında bütün dertleri, Tayyip'in ömür boyu iktidarda kalacağı, kendisinden sonra ailesinin ve yakın çevresinin yargı bağışıklığı kazanacağı; ülkenin siyasi birliğini, üniter yapısını ortadan kaldıracak, çok kimlikli, çok hukuklu, dinsel referansları güçlü, koyu İslami tonda, laikliğin olmadığı yeni bir rejimin anayasasını yapmak!
Kafalarındakinin ne sosyolojiyle ne teknolojiyle alakası var ne de iklimle...
Bunu görmemek için ya kör ya da külliyen saf olmak gerekiyor.
Yerel seçimden çıkan sonuç, bundan sonra ne yaparlarsa yapsınlar artık iktidara tutunamayacaklarını gösterince yeniden “sivil anayasa” meselesine sarıldılar.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi diye yurdum insanına yedirdikleri tek adam rejiminin bile kendilerini kurtarmayacağının farkındalar.
Altını kalın kalemle çizelim.
2000'li yılların başında Atlantik ötesinde kurgulanan siyasal İslam projesi iflas etti.
Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki bu patolojik dönem öyle ya da böyle artık sona yaklaşıyor.
Numan Kurtulmuş da bunu çok iyi biliyor.
O yüzden anayasa değişikliğini millete “zorunluluk” olarak yedirmeye kalkıyor.
Ağzındaki baklayı çıkarmak yerine, bugüne kadar 19 kez değiştirilmiş olduğunu görmezden gelerek mevcut anayasanın “darbe izleri taşıdığı” bahanesine sığınıyor.
22 yılda ülkeye verdikleri zararın geri dönülmez bir noktaya ulaşmaması için Türkiye'deki bütün muhalif kesimler, iktidarın anayasa değişikliği tiyatrosuna “amasız”, “fakatsız”, “lakinsiz” ve güçlü şekilde karşı çıkmalı.
Özellikle de CHP'nin...
CHP, yerel seçimlerde, halkın verdiği destekle yelkenlerini şişirdi ama 31 Mart'ın hemen sonrasında hiç vakit kaybetmeden yurdum insanını verdiği oya pişman etmek için elinden geleni de yapmaya başladı.
Nedendir bilinmez, CHP'de Genel Başkanlık koltuğuna oturduğundan beri - üzerindeki anlamsız telaşı atamayan, ergenler gibi davranan, sürekli olarak kendisini birilerine kanıtlama çabası içindeymiş gibi görüntü veren - Özgür Özel, bir türlü zihnini berraklaştıramıyor.
Anayasa değişikliği gibi Türkiye'nin bekasını yakından ilgilendiren bir meselenin parti kurullarınca kapsamlı biçimde ele alınmadığı, ortak akıl üzerinden CHP'nin temel ilkeleri çerçevesinde rasyonel bir yaklaşım belirlenmediği çok belli.
Devamlı topun gelişine vuruyor. Sürekli konuşulmak istiyor. İlginin üzerinde olması hoşuna gidiyor. O yüzden, kısa ve öz biçimde kristalize olmuş yaklaşımlar yerine spekülatif açıklamalarla yürüyor.
Ne yazık ki, meseleyi sündürdükçe sündürüyor; basının kendisini manşetlere taşıması için elinden geleni yapıyor.
Çıktı dedi ki;
“Sayın Cumhurbaşkanı'yla önümüzdeki hafta görüşmeyi planlıyoruz, kendilerinden randevu talep edeceğiz. Anayasa ile ilgili birtakım talepler ileteceğini söyledi. Tabii ki TBMM müzakere zeminidir, her zaman liderler birbirleriyle konuşur. Meclis Başkanı da bir ziyaret yapacağını söyledi. Birisinin 'anayasayı değiştirelim' demesi için değiştireceğiniz anayasayı sonra ne yapacaksınız. Uymak için değiştireceksiniz değil mi? Geçen sefer değiştirilen anayasaya neden uymuyorsunuz? Bir anayasa, uymamak için değiştirilir mi? Eğer anayasayı değiştirecekseniz, önce uyduğunuzu görmemiz lazım. AİHM kararlarına uymamak, Anayasa Mahkemesi kararlarına uymamak, birinci derece mahkemesine Anayasa Mahkemesini ezdirmek, Meclis'e birinci derece mahkemelerinden, Anayasa Mahkemesi kararının hilafında buyruk yollamak ve bunu uygulattırmak hangi anayasaya uymak? Anayasa ayaklar altında. O yüzden ikimiz de gündemlerimizi konuşacağız, elbette müzakereler, görüşmeler olur liderler arasında ama bir şey uymamak için değiştirilmez. Bir şeyi değiştirmek istiyorsanız önce mevcuduna uyun da onu görelim."
Yukarıdaki cümleleri en az on kez okudum. Ama bu ifadelerden CHP'nin Tayyip'in istediği anayasa değişikliği konusunda nasıl bir yaklaşım içinde olduğunu, buna ilişkin nasıl bir siyaset izleyeceğini bir türlü çıkaramadım.
Eskilerin tabiriyle, anlayan beri gelsin...
Derli toplu, meramını güzelce anlatan on cümle kurmak yerine laf kalabalığı yapmış.
Mesela, Tayyip, Saray'da karşısında el pençe divan duran Özgür Özel'e, “Vallahi billahi, Kur'an el basayım ki bundan sonra anayasaya uyacağım” derse ne olacak?
Tamam, diyerek anayasa değişikliğine destek mi verecek?
Eğer ki, müzakere zemini olarak TBMM’yi görüyorsa ve Tayyip “Geldiğinde anayasa değişikliğini konuşacağım” dediği halde, niye hala inatla Saray'a gidip huzura çıkmak istiyor?
CHP, ilkesel olarak bu iktidarla yeni bir anayasa yapılmasına karşı mı değil mi?
Eğer karşıysa Özgür Özel, neden sürekli top çeviriyor da bunu açık bir dille ortaya koymuyor?
Karşı değilse, CHP'nin nasıl bir yol haritası var?
Ez cümle Özgür Özel, Tayyip'in kurduğu bu siyasi tuzağa doğru koşar adım gidiyor.
CHP'nin yakın tarihinden hiç mi hiç ders çıkarmamış.
Siyasi hırsına yenik düşüp Tayyip ile iş tutmak isteyen genel başkanların sonu pek hayırlı olmuyor diyerek yazımıza noktayı koyalım.
Çok Okunanlar
Arda Güler, 6 gollü maçta Real Madrid tarihine geçti!
Çilli Bom’un bestecisi Kenan Küçüközcan kimsesizler mezarlığına defnedildi
AKP'nin ittifak ortağı MHP'den asgari ücret ve emekli maaşı önerisi geldi
THY kara listeye aldı: Abdulkadir Özcan kimdir?
Petlas, Abdülkadir Özcan için kararını verdi
AKP'nin en düşük emekli maaşı için düşündüğü rakam kulislerden sızdı!
En hızlı fakirleşen ve zenginleşen illeri belli oldu
Athletic Bilbao maçındaki hatanın perde arkası ortaya çıktı!
Esad'ın Moskova'ya gitmeden önceki son çağrısı belli oldu
14 Aralık: Süper Lig'de bugün hangi maçlar var?