Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
46,8469
Dolar
Arrow
40,5798
İngiliz Sterlini
Arrow
54,2381
Altın
Arrow
4339,0000
BIST
Arrow
10.642

'Vay anasını sayın seyirciler...'

Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu ortalığı fena karıştırdı.

İktidarın şantajına boyun eğmeye pek bir gönüllüymüş ki, fırsatını bulduğu anda topukları yağladı. Hiç düşünmeden kapağı AKP'ye attı. CHP’ye verilen oyları, seçmenin iradesini ve bir kentin onurunu iktidara alenen peşkeş çekti.

Bu sadece bir partiden diğerine “transfer” değil; bir dönemin, bir zihniyetin, hatta bir siyasi anlayışın çöküşüdür.

Ahlaksızlık, ilkesizlik, erdemsizlik, korkaklık...

Artık nasıl tarif ederseniz ama bu Türkiye'nin siyasi tarihine “kara bir leke” olarak geçti.

Tayyip Erdoğan’ın rozet takmasıyla birlikte başlayan tartışmalar, aslında çok daha öncesine dayanıyor. Çerçioğlu hakkında yıllardır çeşitli iddialar dolaşıyordu. Ergun Poyraz’ın yazdığı Kırık Topuklu Kirli Kontes kitabı, Mine Kırıkkanat’ın kaleme aldığı eleştirel yazılar…

Tüm bunlar kamuoyunun bilgisi dahilindeydi. Yani kimse, “bilmiyorduk” diyemez.

Hal böyle iken nasıl olmuştu da yeniden aday gösterilmişti?

CHP Aydın Milletvekili Bülent Tezcan’ın açıklamaları bu soruya kısmen yanıt veriyor:

Çerçioğlu, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığına aday olmak istemiş. Aydın’ı kimin kazanacağı sorulunca da Kuşadası Belediye Başkanı Ömer Günel’in adını vermiş. Ancak İzmir tercihini başka bir adaydan yana kullanınca, Çerçioğlu yeniden Aydın’a aday olmuş. Bu süreçte Günel’le arası bozulmuş, hatta partisini değil alttan alta İYİ Parti adayını desteklemiş. Billboardlar, projeler, hatta ortak işletilen plajlarda dahi engellemeler başlamış.

İngiltere’ye 8-0 kaybettiğimiz o malum maçta son gol sonrası Abidin Aydoğdu'nun dediği gibi:

“Vay anasını sayın seyirciler…”

İşte tam olarak öyle bir ruh hâlindeyiz.

Yerel seçimden önce neler olmuş da bizim haberimiz yokmuş.

CHP'liler şimdi vaziyeti kurtarmak için on takla atıyor ama mızrak çuvala sığmıyor.

Hangi bahaneyi ortaya koyarlarsa koysunlar, bu Türkiye'deki siyasetin geldiği noktayı göstermesi açısından önemli.

Üstelik, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik operasyonlarda itirafçı iş insanı Aziz İhsan Aktaş ile yürüttüğü işbirliği parti içinde huzursuzluk yaratmış. Ama parti yönetimi arkasında durmaya devam etmiş.

Bülent Tezcan'ın şu cümlesinin altını çizelim:

“Kimse bu kadar uzun süre aynı görevde tutulmamalı, en büyük hata buydu. Ayrıca iddiaları duyduğumuzda sadece sormakla yetinmek yerine araştırma yapmalıydık. Eğer doğruysa, o zaman partiden atmalıydık”

Şimdi adama sorarlar, sizi tutan mı oldu diye?

Bütün bunları bildiğiniz halde neden göz yumdunuz?

O koltukta oturmasından ne gibi çıkarınız vardı da hiç itiraz etmediniz?

Tanımadığınız biri değildi, CHP'ye dün girmemişti.

Baykal'ın Genel Başkanlığı sırasında milletvekili seçilmiş sonrasında Kılıçdaroğlu döneminde yıldızı giderek parlamıştı. Parti meclisi üyeliği, milletvekilliği ve belediye başkanlığı yapmıştı.

Bunca yıl CHP'nin içinde önemli görevler üstlenmişken partinin rahle-i tedrisinden geçmemiş olabilir miydi?

Yoksa, CHP'nin ilkelerini, parti programını, felsefesini ya bir türlü benimseyememişti ya da bu zaman zarfında güzelce rol yapmıştı da fırsatını bulduğu anda Cumhuriyetin kurucu paradigmasından kelimenin tam anlamıyla nefret eden siyasal İslamcı zihniyetin kucağına kendisini atıvermişti?

Açıkça söyleyelim.

Mesele sadece Çerçioğlu'nun bugün sergilediği siyasi ahlaksızlık ve iktidar karşısındaki acziyeti değildir.

Meselenin kökleri çok daha derinde.

CHP on yıllardır ideolojik bir çözülme ve savrulma yaşamaktadır. İlkelerini, felsefesini bir kenara bırakmıştır, ne yazık ki altı ok lafta kalmıştır.

Partinin yönetim kadrosu 90'ların başından bu yana - ki buna şimdiki Genel Başkan Özgür Özel de dahildir -  ideolojik berraklıktan, tutarlılıktan giderek uzaklaşmıştır. Siyasi ilkeleri giderek belirsizleşmiştir.

Kemal Kılıçdaroğlu döneminde ise bu savrulma zirve yapmış, tabiri caiz ise partinin sadece adı kalmıştır.

CHP, CHP'li olmayanların eline geçmiş, kimlik siyasetinin sarmalında sarsaklaşmış; etnikçi, mezhepçi bir yapıya bürünmüştür.

İdeolojisine, ilkelerine, davasına sahip çıkanlar, yani gerçek CHP'liler dışlanmıştır.

Genel Merkeze, “İktidar AKP'de kalsın, belediyelerin rantı bana yeter” zihniyeti hakim olmuştur.

Tüm bunlar bir kişiden ibaret değil; bir dönemin tablosudur.

İşte Çerçioğlu tam olarak bu dönemin ürünüdür.

Yaşanan rezaletin sorumlusu sadece Çerçioğlu değil, kendisini bu makamlara getirenler, hiç sorup sorgulamadan önünü açanlar, her şeyi bildikleri halde o koltukta oturmasına izin verenlerdir.

Kimsenin kuşkusu olmasın partinin içinde bu hastalıklı dönemin ürünü çok sayıda siyasetçi vardır.  Bunların tamamı ayıklanmadan ve CHP gerçek anlamda kurucu ayarlarına dönmeden iktidar alternatifi olamaz.

Geri kalan ne varsa, yurdum insanını kandırmaktan öte bir işe yaramaz.

Yoksa sittin sene CHP iktidara gelecek diye bekleriz.

Acı ama gerçek...

Üzgünüm Leyla!