Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.549

Yasakçı zihniyetten, özgürlük ve demokrasi beklenir mi?

Elbette beklenmez, beklenmemeli de...

Tayyip, ömür boyu ülkenin iplerini elinde tutacağı, kendisinden sonra ailesinin ve yakın çevresinin yargı bağışıklığı kazanacağı, İslami tonu ağır basan, kimlik siyaseti üzerine şekillendirilmiş bir rejim için CHP'yi kafa kola almaya çalışırken, üstelik bunu allayıp pullayıp demokratik, sivil ve özgürlükçü bir anayasa istiyoruz diyerek yurdum insanına yedirmenin derdine düşmüşken dün çömlek patladı.

1 Mayıs İşçi Bayramı, yeni anayasa için demokrasi havariliğine soyunmuş olan iktidarın üzerine tabiri caiz ise güzelce limon sıktı.

Oysa tam, 1980 darbesinin gölgesini taşımayacak, ne kadar özgürlükçü, ne kadar demokrat, ne kadar sivil bir anayasa istediklerini anlatmak için kollarını sıvamışlardı!

Ancak siyasal İslamcılığın yasakçı zihniyeti bir anda ortaya çıkıverdi.

Tayyip, İstanbul'da 1 Mayıs kutlamaları için Taksim'e izin vermeyince, maskeleri düştü.

Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş'un anayasa turunda siyasi partileri ikna etmek için ezberlemiş olduğu cümleler de kocaman bir yalan oldu.

Aslında bu yasağın ve ardındaki motivasyonun psikopatolojisi gerçekten izaha muhtaç.

Alt alta sıralayalım...

İçişleri Bakanlığı Saray'dan gelen talimatla Taksim'e çıkmak isteyen grupları engellemek amacıyla tam 42 bin polisi görevlendirdi.

Sanki büyük bir halk ayaklanması yaşanıyormuş ya da ülke büyük bir terör saldırısı altındaymış gibi...

İstanbul'da adı konulmamış bir “sıkı yönetim” ilan edildi.

Polis göstericilere karşı plastik mermi kullandı.

Taksim Meydanı'na ilerlemeye çalışan 217 kişi gözaltına altına alındı.

Engellenenler sadece göstericiler ve Taksim'e yürümek isteyenler değildi.

Yasaktan, CHP lideri Özgür Özel ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu da nasibini aldı.

Polisin gelişmeleri takip eden gazetecilere yönelik "Basını süpürün" talimatı canlı yayında ekranlara yansıdı.

İstanbul'da yaşananlar ve bunun sonucunda ortaya çıkan görüntüler iktidarın bu meseleye bakışını anlatmaya, zihninin arka planındakileri göstermeye yetmiyormuş gibi Tayyip'in Başdanışmanı Oktay Saral sosyal medyada sahneye çıktı.

Yaptığı paylaşımla Saraçhane'den Taksim Meydanı'na yürümek isteyenleri hedef aldı.

“Size ve sizin gibi hukuk ve kural tanımazlara demokrasi çok fazla… Ya devlet başa ya kuzgun leşe!" diyerek, demokrasi ve özgürlüklere ne kadar önem verdiğini satırlara döktü.

Tayyip, polis, İstanbul'da göstericilerin tepesine binerken, sanki bunun talimatını veren kendisi değilmiş gibi evlere şenlik bir mesajı yayınladı.

“Ülkemizle birlikte tüm dünyada kutlanan 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü tebrik ediyorum. Helal rızık peşinde koşan tüm işçi ve emekçi kardeşlerime selam ve sevgilerimi gönderiyorum” dedi.

Mesajındaki din, iman sosunu dikkatlerden kaçmadı.

Peki, iktidar neden yeni anayasa yapmak için büyük bir gayretle yürüttükleri siyasi manevraları bile boşa çıkaracak böyle yasakçı bir yaklaşım benimsedi.

Ya da bundan geri adım atmama ısrarını sürdürdü?

Zihinlerinin arka planında ciddi bir korku yattığını söylemek yanlış olmayacaktır.

Anlaşılan o ki, 2013'teki Gezi protestolarından kalan bu büyük korku, iktidarın yasakçı zihniyetini güçlü şekilde beslemeye devam ediyor.

Siyaseten iktidarda olsalar da artık halk desteğini kaybettiklerinin farkındalar.

Bugüne kadar hileyle hurdayla kazandıkları seçimler çok fazla sorgulanmadı.

Ancak, rüzgar artık tersine dönmüş durumda.

Mızrak çuvala sığmıyor.

31 Mart'taki yerel seçimin sonuçlarıyla bunun ete kemiğe bürünmüş olmasının yarattığı tedirginlik sadece otoriter rejimlerde görülen tedbirlere başvurmalarına neden oluyor.

Ya, 1 Mayıs kutlamaları toplu bir kalkışmaya dönüşürse...

Ya, bu gösterilerle birlikte muhalif kitle daha fazla tahkim olursa...

Ya, AKP'nin iktidar gücünü kaybettiği anlaşılırsa...

Taksim'i yasaklamanın, özellikle muhalefete karşı bir güç gösterisi olduğunu düşünüyorlar. Devlet gücü bizim elimizde, ona göre ayağınızı denk alın demeye getiriyorlar.

Demokrasiyle, hukukla, insan haklarıyla, özgürlüklerle ilişkilerinin olmadığı zaten ortada.

Yeni anayasa meselesini dillerine pelesenk etmişken Anayasa Mahkemesi'nin Taksim'e ilişkin aldığı kararı bile yok saymaları zaten gerçek yüzlerini gösteriyordu.

Bütün bunları, Tayyip ile anayasa pazarlığı yapmak için telaşa düşenlerin çok iyi anlaması ve anlamlandırması gerekiyor diyerek yazımıza noktayı koyalım.