Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
34,9385
Dolar
Arrow
32,5064
İngiliz Sterlini
Arrow
40,8451
Altın
Arrow
2441,0000
BIST
Arrow
10.087

Çin modeli Türkiye’ye uyar mı?

Çin; ekonomik gelişmesi, üretim kapasitesi, yatırım hacmi ve bunlara koşut olarak artan politik, diplomatik ağırlığıyla, yıllardır Türkiye’nin ve dünyanın gündeminde. Son olarak Türk ekonomisinde yaşanan bunalımla birlikte, “Çin modeli” tartışıldı ülkemizde. Kimileri, küresel salgın hastalık sonrası, Avrupa’nın Çin’e yatırım yapmaktan vazgeçeceğini, bunun yerine yatırımlarını Türkiye’ye kaydıracağını öne sürdüler. Kimileri de bunun mümkün olmadığını vurguladılar. Çin’in tek kozunun ucuz emek olmadığına, sadece ihracata odaklanmayıp aynı zamanda iç pazarını da büyüttüğüne, orta sınıfı geliştirdiğine, refahını, alım gücünü artırdığına dikkat çektiler. Türkiye’nin, coğrafi açıdan Avrupa’ya yakın olsa bile, bu konumunu nakliyede avantaja çevirse bile, üretim kapasitesi ve üretim maliyetleri açısından Çin’le kıyaslanamayacağına işaret ettiler.  

Peki, nedir Çin modeli? Türkiye, Çin modelini uygulayabilir mi? Türkiye ve Çin, ölçek olarak kıyaslanabilir mi? Tüm bu sorulara gerçekçi yanıtlar vermek için, öncelikle Çin’i tanımakta yarar var. 

Çin; resmi adıyla Çin Halk Cumhuriyeti, 1949 yılında kuruldu. Yüzölçümü 9.6 milyon kilometrekare, nüfusu 1.4 milyar. Hindistan’ın ardından, dünyanın en kalabalık ikinci nüfusuna sahip. 17.6 trilyon doları bulan ekonomik büyüklüğüyle ABD’nin ardından ikinci. Satın alma gücü paritesi üzerinden yapılan hesaplarda ise dünyanın en büyük ekonomisi. Kişi başına düşen milli gelir, 12.700 dolar.  

Çin; 1978 yılından beri ekonomide reformları tempolu, istikrarlı, iddialı şekilde hayata geçiriyor. 2008 yılındaki küresel ekonomik bunalıma dek, çeyrek yüzyıl boyunca her yıl ortalama yüzde 10 büyüdü. Dünyanın fabrikası olarak anılır oldu. Dünyanın en büyük enerji tüketicisi olan Çin’in, 2030 yılında dünyanın en büyük ekonomisi olması bekleniyor. 

ÇİN’İN ÜRETİM KAPASİTESİ

Çin’in ekonomik büyüklüğünü daha iyi anlamak ve Çin modelini daha sağlıklı tartışmak için bazı verileri paylaşalım. 

Çin; 161 bin kilometrelik otoyol uzunluğuyla dünyada ilk sırada. 146 bin kilometrelik demiryolu ağı var. Sivil havalimanı sayısı 241. Kargo hacmi sıralamasında, dünyadaki ilk 10 limandan 8’i; konteyner hacmi sıralamasında dünyadaki ilk 10 limandan 7’si Çin’de. Dünyadaki kuru yük konteynerlerinin yüzde 96’sı, soğutmalı konteynerlerin tamamı Çin’de üretiliyor. Çin; konteyner üretiminde çeyrek yüzyılı aşkın süredir ilk sırada. 

Ulaşımda olduğu gibi, teknolojide, bilişimde, iletişimde de iddialı Çin. Yapay zekâ araştırmalarında ABD’nin ardından ikinci. Çin’i takip eden ülkeler, Güney Kore, Kanada ve Almanya. Dünyada her iki 5 G telefondan biri Çin’de satılıyor. Çin; makine endüstrisinde de Almanya’yı geçip ihracat lideri oldu. Çin’in öncülük ettiği ve 2013 yılında gündeme getirdiği Kuşak ve Yol Projesi hızla ilerliyor. Projeye katılan ülke ve uluslararası kuruluşların sayısı artıyor. 

ÇİN’İN DÖVİZ REZERVİ VE TİCARET HACMİ 

Çin’in elindeki döviz rezervleri 3.2 trilyon doları aştı. Ticaret hacmi büyüyen Çin; ABD’dekiler dahil, pek çok büyük şirket için üretim üssü olarak görülüyor. ABD’de satılan akıllı telefonların yüzde 70’i de Çin’de üretiliyor. 

ABD’nin izlediği Çin karşıtı politikalara ve küresel salgın hastalığa rağmen, ABD ve müttefiklerinin özel sektörü, Çin’le ticari ilişkileri önemsiyor. Öyle ki ABD’li şirketlerin üçte ikisi, Avrupalı şirketlerin yüzde 60’ı, Japon şirketlerinin yüzde 37’si Çin’deki işlerini büyütmekten yana. Çin; bölgesel ticarette de iddialı. Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) ile Çin arasındaki ticaret, 30 yılda 85 kat artmış, Çin örgütün en büyük ticaret ortağı olmuş. Karşılıklı yatırım, 310 milyar doları geçmiş. Çin; ABD ve Avrupa’nın en büyük dış ticaret ortakları listesinde bulunuyor. 

Çin ile Avrupa arasındaki ticari ilişkilerin geliştiğinin diğer göstergesi, yük treni seferlerindeki artış. Çin ile Avrupa arasındaki demiryolu trafiğinin 2011’de başladığı düşünülürse, kısa zamanda çok yol alındığı görülüyor. Çin’in doğrudan dış yatırımında da artış gözleniyor. Çin’in dış ticaretinde Kuşak ve Yol projesinin payı artıyor, Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ülkeleriyle arasındaki ticaret büyüyor, kısaca BRICS olarak anılan ülkelerle ilişkileri gelişiyor. Çin ve Rusya’nın, dış ticarette ulusal para birimlerini öne çıkarması, bu yönde ikili antlaşmalar imzalaması da gelişen dünyada destek görüyor. Ticaret gelişiyor. Afrika’ya, Asya’ya yapılan yatırımlar artıyor. 

Çin para birimi Yuan (Renminbi de denir), Dünya Bankası Finansal Telekomünikasyon Birliği (SWIFT) verilerine göre; küresel ödemelerdeki payını artırıp, ilk beşe girdi. Yuan’ın önünde ABD Doları, Avro, İngiliz Sterlini ve Japon Yeni var. 

ÇİN MODELİ VE ÖLÇEK FARKI  

ABD; Çin’in ekonomik, politik, diplomatik, bilimsel, teknolojik gelişmesine karşı, Soğuk Savaş söylemleriyle, sıkça yaptığı üzere müttefiklerini tehdit ediyor. Ama artık bu yöntem işe yaramıyor. 70 ülkede, 4 binden fazla üniversitede Çince dersinin müfredata girmesini, Çin dışında 25 milyon insanın Çince öğrenmesini engelleyemiyor. Çin’in enerji tedarikini baltalamak istiyor. Başaramıyor. Çin; rüzgâr enerjisi, güneş enerjisi ve hidroelektrik enerjisi üretiminde dünya lideri olurken, ABD kış koşullarında enerji altyapısının ne kadar zayıf olduğunu görüyor. Çin ABD ve Avrupa’ya en çok üniversite öğrencisi yollayan ülkelerden olurken, Çin’de doktora öğrencisi sayısı da 3 milyonu geçiyor. 

Dünyadaki ülkelerin yüzde 80’inde Çin sermayesi var. Çin’in yurt dışı yatırımlarının yüzde 80’i hizmet sektöründe. Çin’in öncülük ettiği Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşması da (RCEP) 1 Ocak 2022’de yürürlüğe girdi. 2012 yılında ASEAN (Güneydoğu Asya Uluslar Birliği) tarafından başlatılan RCEP, 15 üye ülkenin katılımıyla, dünyanın en büyük serbest ticaret bölgesi oldu. RCEP üyesi 15 devletin toplam nüfusu 2,27 milyar; GSYİH'si 26 trilyon dolar; toplam ihracatı 5,2 trilyon dolar. 

Yukarıdaki bilgileri, istatistikleri sıralamamızın nedeni, Çin modelinin kendine özgü dinamikleri olduğunu, bu modelin Çin’in nüfusuyla, üretim kapasitesiyle, sanayi altyapısıyla, yönetim biçimiyle, toplumsal yapısıyla doğrudan ilgili olduğunu anlatmak. Bu nedenle Çin modelini almak, benimsemek, uygulamak kolay değil. 

Türkiye’nin yapması gereken, kendi ekonomik, politik, toplumsal gereksinimlerine ve koşullarına uygun bir modeli, Türk modelini hayata geçirmek. Onu da erken Cumhuriyet döneminde, Gazi Mustafa Kemal Atatürk döneminde başarmıştı Türkiye. Devletçilik, halkçılık, kamuculuk, planlı kalkınma, üretim seferberliği, ithal ikamesi, yerli malı kullanımının özendirilmesi, tasarruf bilinci, Türk modelinin temel unsurlarıydı. Bugün de yapılması gereken, kendi tarihimizden feyz alan, kendi gerçeklerimize uyan kendi modelimizi, günümüzün koşullarına, ihtiyaçlarına göre güncelleyerek yeniden hayata geçirmek.