Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.471

Cumhuriyet ve tam bağımsızlık

Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılında, Türkiye’nin çevresinde yaşanan savaşlar, iç savaşlar, silahlı çatışmalar, emperyalizmin bölgemize yönelik çullanışları, bağımsızlığı kazanmanın ve korumanın ne kadar zor olduğunu gösteriyor. Üstelik bağımsızlık, tam bağımsızlık için siyasi, iktisadi ve adli anlamda tam bağımsızlığın gerektiğini çok iyi bilen Gazi Mustafa Kemal Atatürk; bu konuya Nutuk'ta da dikkat çekmiştir.

Osmanlı Devleti’nin maliyeden adalete dek yabancılara tanıdığı ayrıcalıkların, devletin tasfiyesini hazırladığını ve hızlandırdığını vurgulamıştır. Bu konuya, Lozan müzakereleri öncesinde önemle dikkat çekmiştir. O nedenle Lozan’da en sert, en çetin tartışmalar, kapitülasyonların kaldırılması söz konusu olduğunda yapılmıştır.

Bu bağlamda İsmet Paşa’nın şu sözü önemlidir ve günceldir:

“İstiklal Savaşı’nın amaçlarından biri, asırlık kapitülasyon belasından memleketi kurtarmak idi... Gençliğimden beri kapitülasyonların yalnız iktisadi hükümlerinden dolayı elimiz kolumuz bağlı bilirdik. İşin içine girdikten sonra anladım ki, asıl ehemmiyet verdikleri, kapitülasyonun adli kısmıdır”. 

Konuyu daha da açalım. 

19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’a çıkarak Kurtuluş Savaşı’nı başlatan Mustafa Kemal Paşa, savaşa batıdan değil, doğudan başlamıştır. Gazi’nin bu tercihi, stratejik bir tercihtir. Atatürk; savaşı Anadolu için, Anadolu’nun içinde, Anadolu’yla birlikte yapmıştır. Öncü kadroları da Anadolu halkı arasında aramıştır.

Çünkü Mustafa Kemal Paşa; asıl tehlikenin Batı’dan, Avrupa’dan geldiğini yıllar önce görmüştür. Osmanlı Devleti’ni tasfiye eden dış gücün, yani Batı emperyalizminin, asıl büyük düşman olduğunu saptamıştır. O nedenle kendi sözleriyle, gerektiğinde, “sine-i millette ferd-i mücahit” olarak savaşmaya karar vermiştir.

Kendisi, ülkenin kurtuluşu için ölümü göze alırken ve ülkesinin geleceğini de Anadolu halkına emanet ederken, vatanın askeri olarak savunulmasının da, yalnız ve ancak Anadolu’da mümkün olduğunu saptamıştır. Anadolu askeri, siyasi ve ideolojik olarak Kurtuluş Savaşı’nın sıklet merkezidir.

Tarihsel bir tunç yasasıdır; savaşı, hele de işgalci, sömürgeci, emperyalist düşmana karşı savaşı halkın arasında, halkla birlikte, halk için ve halkı kazanarak yürütmek, zaferin anahtarıdır. Dünyada Meclis yönetim ve denetiminde Kurtuluş Savaşı yapan ilk önder olan Mustafa Kemal Paşa, bu gerçeği en iyi bilen devrimcilerin başında gelir. Savaşı; mütareke İstanbul’uyla değil Anadolu’yla, mütareke aydınları ve basınıyla değil, Anadolu halkı ve basınıyla birlikte vermiştir. Atatürk; tarihin şu tunç yasasını çok iyi bilmektedir: “Halkıyla bütünleşen büyür”.

Mustafa Kemal; Amasya Tamimi ile yurda ve dünyaya, vatanın silahla savunulacağını duyurmuştur. Yurdun düşman tarafından işgal edildiği bir süreçte, vatan savunmasının mitinglerle, toplantılarla, gösterilerle değil, silahla mümkün olduğunu söylemiştir. Gazi’nin bu tutumu da bir diğer tunç yasasına dayanır: “Silahla kurulan, silahla yıkılır”.

Kısacası, “Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir” diyen Atatürk’ün resmi görevlerinden istifa ederek, unvanlarından ayrılarak savaşını sürdürmesi, bağımsız yaşamak isteyen, milletine güvenen ve halkının desteğini alan bir liderin tercihidir ve çok önemli derslerle doludur.