Emperyalizm destekli PKK terör örgütünün ve onun siyasi uzantısı olan DEM Parti’nin Türkiye Cumhuriyeti’ne ve Türk Milletine karşı tutumu aralıksız sürüyor. Kamuoyunda ikinci açılım süreci olarak tanımlanan “terörsüz Türkiye” söyleminin yarattığı iklimin de etkisiyle, gerek terör örgütü lideri, bebek katili açıklama ve mektuplarında gerekse DEM Parti yöneticileri açıklamalarında, basın toplantılarında Lozan Antlaşması’na, 1924 Anayasasına karşı cephe alıyorlar.
Biliyoruz, 1924 Anayasasına karşıtlık, Cumhuriyet öncesi döneme özlemin kanıtıdır. Lozan karşıtlığı ise Sevr yandaşlığıdır. O nedenle bu konularda zihinlerin berrak olması gerekir. İdeolojik berraklık, politik tutarlılık ve kavramsal bilinç olmadan, ne siyasette başarı mümkündür ne de emperyalizmle mücadele edilebilir.
Anımsatalım, Lozan Müzakereleri; 17 Kasım 1922’de Sultan Vahdettin’in, İngilizlerin Malaya adlı zırhlısıyla Malta adasına kaçmasından üç gün sonra, 20 Kasım 1922’de başlamıştır. Müzakerelere katılan devletler şunlardır: İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan, Sırp – Hırvat – Sloven Krallığı, Japonya, Boğazlarla ilgili görüşmelere de Karadeniz’e kıyıdaş devletler olarak Sovyetler Birliği, Romanya ve Bulgaristan.
ABD; Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’ne karşı savaşmadığından, Lozan Konferansı’na gözlemci olarak katılmıştır. 1917 yılında Almanya’ya savaş açarak, savaşa dahil olan ABD; müttefiki olan İngiltere’nin yoğun baskılarına ve ABD kamuoyundaki sert tartışmalara karşın, Almanya’nın müttefiki olan Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etmemiştir.
Lozan’da en çetin müzakereler, Türkiye ve İngiltere arasında geçmiştir. En zorlu müzakere konuları kapitülasyonlar ve emperyalizmin Türk topraklarında kurmak istediği Ermenistan’dır. Zaten İtilaf Devletleri; akıllarındaki Şark Meselesini, yani Doğu Sorununu, bir türlü kendi istedikleri gibi çözemedikleri, yani Türkleri Anadolu’dan Orta Asya’ya göndermeyi başaramadıkları için öfkelidirler. O nedenle Doğu Sorunu, o günden bu yana hep kafalarındadır. Bu durum Lozan’daki konferansın resmi adına da yansımıştır: Lausanne Conference on Near Eastern Affairs, yani Lozan Yakın Doğu İşleri Konferansı.
Lozan’ı daha iyi anlamak için, şu birkaç savaşı anımsamak gerekir: 1854 yılında Osmanlı Devleti’nin ilk dış borcu aldığı 1853 – 1856 Kırım Savaşı. 1877 – 1878 Osmanlı - Rus Savaşı (93Harbi). 1911 – 1912 Trablusgarp Savaşı. 1912 – 1913 Balkan Savaşları. 1914 – 1918 Birinci Dünya Savaşı. 1919 – 1923 Kurtuluş Savaşı.
Yineleyelim, Lozan’da sadece Birinci Dünya Savaşı’nın, devamında Kurtuluş Savaşı’nın hesabı görülmemiştir, yüzyılların hesabı görülmüştür. Gazi Mustafa Kemal Paşa da, İsmet Paşa’ya, konferansa giderken verdiği 3 sayfa 14 maddelik talimat listesinde, bu durumu saptamıştır. Özellikle milli sınırlar, kapitülasyonlar, Ermeni yurdu ve Türk Boğazlarına ilişkin maddelerdir bunlar.
İZMİR'DEN LOZAN'A VERİLEN MESAJ
Hatırlatalım, yaygın biçimde İzmir İktisat Kongresi olarak bilinen Türkiye İktisat Kongresi, 17 Şubat – 4 Mart 1923 tarihlerinde toplanmıştır. Kongre, Lozan müzakerelerine ara verildiği döneme denk getirilmiştir. Batıya da mesaj verilmek istenmiştir. Mustafa Kemal Paşa, kongrenin açılışında, askeri ve siyasi zaferlerin ne kadar büyük olursa olsunlar, mutlaka iktisadi zaferlerle tamamlanıp, taçlandırılması gerektiğini belirtirmiş, Türkiye İktisat Kongresi’nin Erzurum Kongresi kadar önemli olduğunu vurgulamıştır. Anımsatmak gerekir ki, Erzurum Kongresi (23 Temmuz – 7 Ağustos 1919) öncesinde, Anadolu’da irili ufaklı 30’u aşkın kongre toplanmıştır, bunların bir bölümü de Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkmasından öncedir.
İzmir’deki iktisat kongresinde işçi, sanayici, tüccar, çiftçi hepsi vardır. Mesleki temsil ilkesine dayanarak toplanmıştır. Dahası, İzmir önemli bir kenttir. Gelişmiş, denize kıyıdaş, canlı bir toplumsal yaşamı olan, batıya açılan şehir olarak anılan bir kenttir. Hem savaşın silahlı aşamasının bittiğini, Yunan ordularının bozguna uğradığını müjdeleyen kenttir hem o tarihte İstanbul gibi işgal altında değildir.
Kongre fikrini ilk önce İktisat Vekili Mahmut Esat Bozkurt önermiştir Atatürk’e 12 Kasım 1922 tarihinde. Kongrede 16 gün boyunca toplam 30 oturumda devletin iktisadi yönelimi ele alınmıştır. 1135 delege katılmış, 302 karar alınmıştır. Bu kararların özeti, kongreden sonra, Mustafa Kemal Paşa tarafından, 8 Nisan 1923 tarihinde, TBMM’de Dokuz Umde Beyannamesi olarak açıklanmıştır. Bu maddeler 9 Eylül 1923’te resmen kurulan Cumhuriyet Halk Fırkası’nın ilk parti programının temelini oluşturmuştur. Kongrede SSCB’den iki önemli temsilci, Aralov ve İbrahim Abilov da vardır.
EMPERYALİZMİN ATATÜRK'E OLAN KİNİ BİTMEZ
Emperyalizmi bir değil birçok kez yenen, hem muharebe meydanında, savaş alanında hem de siyasette ve diplomasi masasında yenen Gazi Mustafa Kemal Atatürk; bu nitelikleriyle ve dahası kurduğu Cumhuriyet’le tüm ezilen uluslara, mazlum milletlere örnek olduğundan, emperyalizmin Atatürk karşıtlığı bitmez.
Atatürk; barışı savunan bir askerdir. Barışı savunan devrimcidir, devlet adamıdır. Savaşı; milletin hayatı söz konusu olmadıkça cinayet olarak görmüş, yalnız ve ancak milletin hayatı, istikbali ve istiklali için savaşmayı gerekli, haklı ve meşru saymıştır. O nedenle öncelikle diplomasiyi benimsemiştir. Diplomasiyi etkili biçimde kullanmıştır. O dönemde kamu diplomasisi yoktur. Fakat Atatürk bunun da en güzel örneklerine imza atmıştır, Karadeniz vapurundan İzmir Enternasyonal Fuarına kadar.
Karakter özellikleriyle Atatürk; öncü ve cesurdur. Kararlı, çalışkan, azimli, sorumluluk almayı seven, görevine bağlı, dirençli, yetenekli, bilgili, anlatımıve ikna kabiliyeti güçlü, ne istediğini bilen, etkili, soğukkanlı, açık sözlü bir liderdir. Atatürk’le ilgili çalışmalar yapan, Atatürk’le asker, siyasetçi, diplomat, gazeteci olarak görüşen, görüşlerini paylaşan, anılarını yazan İngiliz, Fransız, Alman, ABD’li, Sovyet komutanların, gazetecilerin, diplomatların gözlemlerinde hep bu özellikler öne çıkmıştır.
Özetle Atatürk; tarihi bilen, yaşadığı dönemi, çağı çok iyi anlayan, geleceği yüksek isabetle gören bir liderdir. Zamanlama dehasıdır. Strateji ustasıdır. Çok zengin bir entelektüel birikimi, derinliği, altyapısı vardır. O nedenle düşünsel hazırlığı çok güçlüdür. Akılcı ve gerçekçidir. Hem eğitimi hem deneyimi, Atatürk’ü her zaman örgütçü ve örgütlü kılmıştır.
Çok Okunanlar

Flash Haber TV’nin yeni sahibi belli oldu!

Son anket sonuçlarını açıkladılar

Fatih Altaylı Silivri'den yeni mektup yolladı!

CHP Kurultay davasında gergin anlar!

Emekli ve Memura zam hesabı netleşiyor

İktidarın maksadı hasıl oldu!

Ümit Özdağ'dan çarpıcı Kuzey Irak iddiası

Cumhurbaşkanı Erdoğan bu yetkiyi kullanabilecek

Lozan karşıtlarının hedefi ne?

LEMAN Dergisi'nden tepki çeken karikatür ardından açıklama