Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.550

Aydınların Birliği: Linç vs. İntihal

Müjde! Aydınlarımız birleşti. 130 kişilik bir imza listesi gördüm. Gözlerime inanamadım. Helal olsun dedim. İşte bu!

O kadar heyecanlandım ki neye karşı birleştiklerini okumayı unutmuşum. O da nesi? Tam o sırada internetim kesilmiş. Malum... Türkiye'de tüketici hakları yeterince iyi işlemiyor. Telefonumun çektiği bir yere gidene kadar aklımdan geçirdim: Acaba neye karşı birleşmişlerdi bu güzelim aydınlar? Faşizme karşı mı? Yoksa Rus yayılmacılığına mı? Yoksa Ukrayna'daki Nazilere karşı mı? Yoksa Yemen'deki savaşa mı? Yoksa Can Atalay için mi imza atmışlardı? Ama bunları yapmamışlardır dedim. Ne de olsa orada herkes aynı düşünüyor imzaya gerek yok. Acaba dedim Menzil'in ordudaki varlığına karşı tehlikenin farkına mı varmışlardı? Ama bunu yapmazlardı. Ne de olsa düşünce özgürlüğü vardı. 

Acaba NATO'nun genişlemesine mi karşılar? Sonuçta hem bizim NATO'daki ağırlığımız azalıyor hem de komşularımız olası bir savaş sahası haline geliyor. Yok bu da olmamalı, isimler arasında hiç ulusalcı yoktu. Acaba dedim tamamıyla bihaber olduğum bir felaket mi yaşandı? Adnan Oktar örgütü, FETÖ, PKK veya bunların garip bir alaşımı bir işler mi karıştırdı? Yoksa dedim İliç'te yaşanan doğa katliamına karşı mı ses verdiler? Salda Gölü? Musilaj mı oldu yoksa yeniden? Yoksa deprem sonrası tutulmayan sözlerle mi ilgili durum? 

Birden aklıma geldi. Yayınevlerinin editörlerine, çevirmenlerine verdikleri trajikomik ücretler aklıma geldi. Herhalde bu konuya parmak basmıştırlar yazarlarımız dedim. Toplumun en ücra köşelerine dek yayılan uyuşturucu geldi aklıma. Buna da parmak basmış olabilir aydınlarımız diye düşündüm. 

Türlü düşüncelere gark olmuşken birden internete bağlandım. Haberi okudum. Tekrar okudum. Gözlerime inanamadım. Bu kadar yazar bir olmuş intihali savunuyorlar. Acaba dedim iktidar yanlısı birileri bizim solculardan birisine bir iftira atmış da bu yazarlarımız onu mu savunuyor. Öyleyse helal olsun dedim. Haberde hızla aşağı indim. Yazarın adı ''Mine Kırıkkanat''. Ulusalcı, Atatürkçü, Kemalist, devletçi... Yani onların gözünde en kötü olan neyse o. Bu sırada Adnan Oktar'la, FETÖ'yle, AKP'yle mücadele etmiş olması da onu kurtarmıyor. Zira mücadele hep yanlış zamanda. Adnan Oktar sevimliyken, FETÖ muteberken, AKP demokratken karşı çıkmış Mine Kırıkkanat. Mine Hanım kendisini layıkıyla anlatabilecek vasıfta. Ondan rol çalmayayım. 

Siyasal görüşü, tavrı, geçmişte destekledikleri, karşı çıktıkları kim olursa olsun fikri çalınan kişiyi savunmak gerekir. Fikri çalan kişiyi ''lanetlemek'' şart değilse de biraz mesafe koymak gerekir sanıyorum. Belki çok muteber, çok insancıl, çok harika bir insandır. Alıntı nasıl yapılır bilmiyor olabilir. Ama bahsettiğimiz kişi Elif Şafak, konuşmasıyla, duruşuyla bilgisinden, becerisinden şüphe edilmeyecek birisi. 

Haberin ayrıntılarını inceledim. Kaynakları okumaya çalıştım. Uzmanı değilim. Kimsenin günahını almak istemem. Ama Mine Kırıkkanat'ın elindeki imkanlarla rakibini haksız yere mahkum ettirecek durumu olduğunu sanmıyorum. Kim haklı olursa olsun, yukarıda saydığım onca konuda hemfikir olup da imzayla karşı koymayan aydınlarımızın Elif Şafak'tan yana olup Mine Kırıkkanat'a karşı bu beyhude ve acınası çabaya girişmeleri beni şaşırttı. Demek kendi adlarını, şöhretlerini, emeklerini ve geçmiş mücadelelerini bizim umursadığımız kadar umursamıyorlar. 

Görebildiğim kadarıyla bu türden kamplaşmaların temelinde Türkiye'de adalete ve hukuka güvensizlikle belirsizlikler karşısında bir olma birlik olma arzusu yatıyor. Elif Şafak vakasına dair bilirkişi raporunda edebiyat ölçütlerine uymayan ifadeler olduğu görülüyor. Ne var ki, bu durum tek başına intihal iddiasına halel getirmez. Benzer şekilde, intihal lehine birinci derece mahkemesi kararı olması da intihalin kesinkes olduğu anlamına gelmez. Elif Şafak'a toplumun bir kesiminde düşmanlık olduğu da muhakkak. Bu düşmanlığın sosyal medyada yayılmasına karşı lince karşı çıkmak ayrı ''intihal yoktur'' demek ayrı. Aydınlarımızın yazdığı ve imzaladığı metin ve bu metnin dolaşıma giriş şekli lince karşı çıkmakla kalmayıp ''intihal'' iddiaları konusunda da taraftar tutar bir görünüme sahip.

İntihali savunmaya değdi mi aydınlar? Şöyle yazmışsınız: “Elif Şafak’ın Bit Palas adlı yapıtı hakkında Mine G. Kırıkkanat tarafından açılan intihal davasının birinci derece mahkemede karara bağlanması üzerine, bazı çevreler sosyal medyada Elif Şafak‘ı hedef alan bir linç kampanyası başlattı. Paylaşımların içeriği ve üslubu, dertlerinin edebiyat olmadığını düşündürüyor. Bizler, edebiyatçılar olarak, bu linç kampanyasını hayret ve endişe ile izliyoruz.

Özensiz ve üstünkörü yargılara dayalı, fanatik taraftar zihniyetiyle belirlenen linç kültürünün, zaten son derece sınırlı fikir ve ifade özgürlüklerimiz üzerinde yeni bir baskı oluşturduğu kanaatindeyiz. Bunun ötesinde, edebiyatla ilgili konuların edebiyat dışı kıstaslarla ve yargılarla gündeme taşınmasının, özünde hepimizin yaratma özgürlüğünü hedef aldığını düşünüyoruz.

Edebiyat Dışı Ölçütlerle Karara Bağlanmasını Doğru Bulmuyoruz

Yazarlar arası bu tür ihtilaf ve davaların, edebiyatın değerleriyle bağdaşır ciddi ve serinkanlı bir yaklaşımla, uluslararası standartlarda etik ve hukuki süreçler temelinde incelenmesi gerektiğine inanıyoruz. Edebiyatla ilgili tartışmaların, edebiyat dışı ölçütlerle karara bağlanmasını doğru bulmuyoruz. Hukuki sürecin devam eden aşamalarında, ihtilaf konusunun edebiyatçılardan oluşan bir bilirkişiler heyeti tarafından ele alınmasını ve karar aşamasında bu heyetin edebi ölçütlerle yapacağı değerlendirmenin temel alınmasını talep ediyoruz.

Davanın içeriğinden bağımsız olarak, bütün edebiyatçılara ve yazar dostlarımıza çağrımız şudur: Hiçbir edebiyatçının -iktidarın da sıklıkla kullandığı- bu tarz yöntemlerle linç edilmesine izin vermeyelim. Edebiyatın temel değerlerine sadık kalalım.”

Herhangi bir kişinin, adi suçlu bile olsa, linç edilmesi bir insanlık ayıbıdır. Ne var ki, siyasal kamplaşmalar gerekçesiyle hukuka konu ihtilaflarda tutum almak hukuku da bu tutumu alanların saygınlığını da tehlikeye atar.