Hadi sözün tamamını söyleyelim: Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz / Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.
Mesele güven vermektir. Güven verebilmek için lafa bakılmalı. Ama kimin lafına? Lafına bakacağınızın bir kredisi olmalı.
Birkaç gündür tartışıyoruz. Paris'te açılan İstanbul Evi mi New York'taki Türk Evi mi daha müsrif yahut daha iyi diye.
Masrafa bakarsak ikisi de birbirinden beter. Harcamanın bir boyutu reklam. Dahası, güven vermek. Amaç, insanları Türkiye'ye, İstanbul'a çekmek. Bunun neresi kötü? Amaç gayet güzel de harcamanın boyutu önemli. Üstelik fırsat maliyetini düşününce... İnsan alternatifleri düşünmeden edemiyor.
Türk Evi ile hükümet Türkiye ekonomisine, Türkiye'de güvenli yaşama, demokrasiye dair olumlu bir hava oluşturabiliyor mu? ABD'deki Türk algısını etkileyebiliyor muyuz? Üstelik Türkiye'nin halihazırda Yunus Emre Enstitüleri, elçilikleri var.
İstanbul Evi ise doğru bir zamanlamayla yapılmış akılcı bir hamle. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin elçilikleri, yurtdışı enstitüleri yok. Bu bakımdan İstanbul Evi bir ihtiyaç gibi görünüyor. Dahası, olimpiyatlarda bu çıkışı yapmak ve Olimpiyatları İstanbul'a getirmeye çalışmak gayet yerinde.
Ne var ki, belediye ile devlet birlikte çalışıyor olsa çok daha etkili olacağımız kesin. Ama nerede? Birleşemiyoruz.
Doğru Tanıtım Doğruyu Yapana Destek Vermekle Olur
Olimpiyatları Türkiye'ye mi getirmek istiyoruz? Dünya'da Türkiye ve Türk algısının iyileşmesini mi istiyoruz? Aslında yapmamız gereken apaçık ortada. Bakınız Yusuf Dikeç. Bir sporcumuz onca reklam kampanyasından daha fazla duyurdu ülkemizi. Filenin Sultanları yeri göğü sarstı. Milli yüzücümüz Kerem Tunçelli 16 yaşında hayli çetin bir yarış olan 1500 metrede kulaçlarıyla bizleri kıvandırdı. Yabancı spikerler bu sporcularımızdan hayranlıkla söz etti.
İki tarafın da iddialarını okudukça çıldırmamak elden değil. Onca para birer binaya, birer kültür merkezine... Oysa, kültürü inşa eden, sanatı üreten, sporu yaşayan insanlara yeterince para harcanmıyor.
Türkiye ve Türk algısını yüceltmek mi istiyoruz? İnsanlar Türkiye'ye gelsin mi istiyoruz? Bunun ilacı büyük paralar akıtmak değil. Doğru düzenlemeler yapmak ve özgürlüğün önünü açmak gerek.
Türkiye'de amatör spor yapan bir sporcunun dertlerinden ne kadar haberdarız? Nice yüzücülerimiz, atletlerimiz liselere giriş sınavı, üniversiteye giriş sınavı gibi saçmalıklar yüzünden sporu bıraktı. Okulla sporu birlikte yürütmek, mahallesinde tesis eksikliği nedeniyle hayatını yollara heba etmek... İşte bunlar çözmemiz gereken sorunlar.
Milli sporcularımıza sahip çıkılmadığından bahsediyor yorumcular. Haklılar. Ne var ki, milli olmayan sporculara, sporumuza sahip çıkılmazsa milli sporcularımızın kalitesi de yukarı çıkmaz. Dolayısıyla, mesele daha büyük. Sporun ve sporcunun önü açılmalı. Spor, hem estetik hem sağlık açısından hem toplumsal barış açısından büyük bir imkan.
Etiketle, ambalajla uğraşmayalım. Milletimize, emekçilerimize, sanatçılarımıza, sporcularımıza sahip çıkalım. Onların önünü açalım. Bu topraklardaki cevherin üstüne toprak atmazsak o cevher parlar ve bizi layıkıyla tanıtır.
Olimpiyatların İstanbul'a gelmesini mi istiyoruz? O halde gençlerimizin spor yapabileceği yerler kuralım. Bu satırların yazarı çok değil bundan 20 yıl önce sporu bu yüzden bıraktı. Havuza antrenmana gidebilmek için iki araç değiştirip 2 saatini yola harcamak zorunda kalan bir tıp fakültesi öğrencisi tükendi. Spora başlayıp sürdüremeyenler bir yana... Spora başlayamayanlar, o imkana sahip olamayanlar ülkemizde yüzbinlerce.
Laf ebeliğini, birbirine laf yetiştirmeyi, masraf yarıştırmayı bırakıp biraz ciddi olalım. Spor yapmak istiyor muyuz? Sporumuz yücelsin istiyor muyuz? O zaman yapmamız gerekenler belli. Sporu, sporcuyu, sanatı, sanatçıyı rahat bırakalım. Ülkemiz keşfedilecek mücevher dolu.
Sporla okulu birlikte götürmenin yolu birkaç ufak düzenlemeden geçiyor yalnızca. Sporcuları toplayacağımız eğitim kompleksleri bu işi rahatlıkla çözer. Para mı? Efendim neye para bulmuyoruz.
Spor kompleksleri çok mu pahalı? O kompleksler olmadığındaki harcamalar az mı? Kötü alışkanlıklar, uyuşturucu, çete kavgaları, dijital uyuşma... Bunların toplumsal maliyetini biliyor muyuz? Söyleriz Mehmet Bey'e... Vergi ödemeyen birkaç şirkete ''çerez parası'' kadar vergi cezası verse bu sorunu kökten çözecek parayı buluruz. Hadi pamuk eller şirketlerin cebine!
Çok Okunanlar
Gelinim Mutfakta kim elendi? 10 bileziği kim aldı? 22 Kasım 2024 puan durumu
22 Kasım 2024 burç yorumları
Fenerbahçe En-Nesyri için Al-Nassr'den gelen rekor bonservisi reddetti
BEDAŞ 22 Kasım'da İstanbul'da elektrik kesintisi yaşanacak mahalleleri açıkladı
Netenyahu'yu tutuklayacak ülkeler belli oldu!
Lüks araba markası Jaguar logosunu neden değiştirdi? Yeni logosu ne oldu?
Bakan Yusuf Tekin'den Teğmen Ebru Eroğlu ve diğer teğmenleri kurtaracak karar!
21 Kasım 2024 reyting sonuçları: Perşembe günü hangi yapım birinci oldu?
Mauro Icardi’nin Greeicy ile kulis paylaşımı Nara’yı çileden çıkardı
İsmi Fenerbahçe ile anılıyordu: Al Nassr'da flaş Talisca gelişmesi