Milli kaynaklarımız konusunda çok ''duyarlıyız''. Madenlerimiz, işletmelerimiz, limanlarımız vb. konusunda arada ufak da olsa ses çıkartıyoruz. Ne var ki, en büyük varlığımız olan beşeri sermayemizi hiç umursamıyoruz.
1930'larda öyle miydi? Hıfzısıhha Kanunu'nu yapmış devrimci cumhuriyet, salgın hastalıklar başta olmak üzere halk sağlığını tehdit eden hemen her tehlikeye karşı önlemler almak konusunda devleti sorumlu tutmuştu. Bu alanda dünyaya parmak ısırtacak başarılar yaşandı ülkemizde.
Hıfzısıhha Kanunu'nun özellikle salgın hastalıklarla mücadelesi ilerici pek çok insanın hafızasında korunuyor. Gelgelelim, ülkemizin en büyük kaynağı olan insan malzemesini hızla yıkan, sağlık sistemine yük getiren, maliyesini bozan hatalı/yanlış beslenmenin ve adeta gıda terörünün farkında değiliz.
Kanunu hatırlatayım. Kanunun 1. maddesinde şöyle deniyor: ''Memleketin sıhhi şartlarını ıslah ve milletin sıhhatine zarar veren bütün hastalıklar veya sair muzır amillerle mücadele etmek ve müstakbel neslin sıhhatli olarak yetişmesini temin ve halkı tıbbi ve içtimai muavenete mazhar eylemek umumi Devlet hizmetlerindendir.''
Demek ki devlet halk sağlığını tehdit eden eylemlerle mücadele etmek ve gelecek kuşakların sağlıklı yetişmesini sağlamakla yükümlü kılınmış. Bu yükümlülük yerine getiriliyor mu?
Daha yakından bakalım, mesela kanunun 187. maddesi: ''Gıda maddelerini yanlış unvan ve vasıflarla veya halkın aldan masını mucip olabilecek alametlerle ticarete çıkarmak, satmak üzere nezdinde bulundurmak ve satmak memnudur.''
Halkı aldatmak gıda sektöründe sıradan bir olay artık. Diyet ürünler, ''sağlıklı'' atıştırmalıklar, vitamin eklenmiş içecekler, ''ilave şekersiz'' gıdalar, gıda destekleri ve alelade aktarlarda satılanlar... Tüm bunlar herkesin dikkat kesildiği ilaç sektöründen çok daha denetimsiz bir şekilde hazırlanmış, paketlenmiş ve raflara konmuş ürünlerdir. Üstelik bunların reklamları da kolaylıkla yapılabilmektedir. Dahası, hemen her markette doğrudan ''gelecek kuşakların'' iştahını kabartacak, onları aileleriyle karşı karşıya getirecek denli yoğun bir talep yaratacak ustalıkla sunulmaktadır bu ürünler.
Ülkemizde adettendir felaketin ardından uzman kesiliriz. Zamana yayılan hatalarımızın sonucu olan olaya da ağır sıfatlar takarız. Örnek mi? ''Enflasyon canavarı'', ''trafik canavarı'', ''faiz lobisi'', ''market terörü''... Uzmanlıklarımızsa muhtelif. Felaketin ardından tüm televizyon programı konukları kısa bir süreliğine yedek kulübesine çekilip yerlerini yerbilimciler, iktisatçılar vb. geçer. Felaketin türüne göre mevsimlik uzman oluruz. Gıda terörü konusunda uzmanlara kulak kesilmek için felaketin gerçekleşmesini beklemeyelim. Zira felaketin içindeyiz. Tüm sonuçlarını görmeyi beklemek tam bir çılgınlık.
Tüm bu felaketler esasında ''geliyorum'' der. Gıda terörü de anbean eylemde bulunmasına karşın etkilerini uzun dönemde gördüğümüz için şimdilik çok konu olmaz. Oysa bu terörün sonucu olan metabolik sendromun etkilerini hemen her yerde görebiliriz. Kapitalizmin ekran yüzlerini kıstas aldığımızdan çoğunlukla görsel/estetik sonuçlarla ilgileniyoruz. En çok dikkatimizi çeken olgu obezite. Oysa kalp damar hastalıkları, çeşitli kanserler, tip 2 ve bugün ''tip 3 diyabet'' de denilen Alzheimer hastalığı beslenmeyle yakından ilgili. Görünen o ki metabolik sendroma ek olarak bağırsak florasının da değişmesiyle bazı psikolojik rahatsızlıklar da beslenme düzeniyle yakından ilgili. Peki, insan tüm bu sorunları bile isteye mi yaratır? Hiç kuşkusuz, aldatılmıştır, iradesi sakatlanmıştır. Bu aldatılmaya, iradenin sakatlanmasına karşı kanun ve hukuk gereği birincil sorumluluk iradeyi sakatlayan şirketler, ikincil olarak devlet ve ilgili kurumlar ama üçüncü sorumluluk hiç kuşkusuz bu konunun farkında olan uzmanlar, aydınlardır. Burada sorumluluğu baştan savmak mümkün değildir artık.
Gıda terörünün ekolojik etkilerine değinmiyorum bile. Lütfen biraz ciddiyet. Bu konuda serzenişte bulunmanın da ötesine geçmeliyiz. Bu olay, ''iktidara gelince çözeriz'' türünden laflarla geçiştirilemez. Mevcut imkanları akıllıca seferber ederek gıda terörüne, bu konuda kötü niyetlilere karşı mücadele etmeli, bu terörün potansiyel mağdurlarını bilinçlendirmeliyiz.
Devam edeceğiz!
Çok Okunanlar
Gelinim Mutfakta kim elendi? 10 bileziği kim aldı? 22 Kasım 2024 puan durumu
Fenerbahçe En-Nesyri için Al-Nassr'den gelen rekor bonservisi reddetti
22 Kasım 2024 burç yorumları
Netenyahu'yu tutuklayacak ülkeler belli oldu!
BEDAŞ 22 Kasım'da İstanbul'da elektrik kesintisi yaşanacak mahalleleri açıkladı
Lüks araba markası Jaguar logosunu neden değiştirdi? Yeni logosu ne oldu?
Bakan Yusuf Tekin'den Teğmen Ebru Eroğlu ve diğer teğmenleri kurtaracak karar!
21 Kasım 2024 reyting sonuçları: Perşembe günü hangi yapım birinci oldu?
Mauro Icardi’nin Greeicy ile kulis paylaşımı Nara’yı çileden çıkardı
İsmi Fenerbahçe ile anılıyordu: Al Nassr'da flaş Talisca gelişmesi