Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,8412
Dolar
Arrow
33,9580
İngiliz Sterlini
Arrow
44,8874
Altın
Arrow
2747,0000
BIST
Arrow
9.771

Hayat Pahalı Emek Ucuz

Üniversite sınavına giren öğrenciler sık sık şikayet eder: ''12 yıllık eğitimin sonunda 180 dk ile sınanıyoruz''. Haklılar. 

Sayıları milyonları bulmadığı için ihmal edilen, isyanlarına kulak tıkanan bir başka grup var: Doçentliğe başvuran akademisyenler. Sayılarıyla ilgili bir fikir vermesi açısından söyleyelim: ''2023 Ekim döneminde 8234 aday Doçentlik Bilgi Sistemi üzerinden doçentlik başvurusu yapmıştır''. (uak.gov.tr)

Akademisyenler yüzlerce hatta kimi zaman binlerce sayfayı bulan çalışmalarından bir doçentlik dosyası hazırlayıp Üniversiteler Arası Kurula  doçent adayı olarak başvuruyorlar. 

Ülkemizdeki temel görevi, ne yazık ki, ders vermek olan profesörlerimiz ders vermekten, idari iş yapmaktan vakit yaratabilirlerse, bu binlerce sayfalık çalışmaları okuyup değerlendirme yazısı hazırlıyor. Başvuran için de değerlendiren için de büyük bir külfet. İşi layıkıyla yapmaya çalışanın vay haline. Binlerce sayfayı okumakla kalmayıp literatüre göz atmak, başvuru dosyasında geçen makaleleri değerlendirmek, bu çalışmaların yayınlandığı dergileri incelemek zorunda kalır profesörlerimiz. 

Hocalarımızın bunları yapmak için yeterince vakti yoktur. Ülkemizdeki uzmanlaşma eksikliğinin sonucu olarak, hocalarımız doğrudan uzmanı olmadıkları alanlardaki çalışmaları da değerlendirmek zorunda kalır. Nitekim bu başlı başına bir sorun. Doğrudan belirli bir alanda uzmanlaşmaya çalışan doçent adayının yüzlerce sayfalık çalışmasını, birçok doçent adayı dosyasının içinden bulup dikkatlice okuyacak kişinin bu alanın uzmanı olmaması da tam bir felaket. 

Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de profesör işini layıkıyla yapmayabiliyor. Çalışmaları okumadığı gibi, adeta okumadığının ispatı ifadelerle bezeli tek sayfalık, hatta 10-15 satırlık değerlendirme yazıları hazırlayabiliyorlar pekâlâ. 

Bir doçent adayı şöyle söylüyor: ''20'den fazla makalem var, hocanın değerlendirmesi 13 satır''. Bu liyakatsizlik ve özensizlikle, dahası plansızlıkla, doçent adaylarımıza eli yüzü düzgün bir değerlendirme raporu teslim etmek ne kadar zor!

Peçeteye istek şarkı yazar gibi çalışma değerlendirmeleri var. Benzetme için affediniz. Yüzlerce sayfalık çalışmaya dair üstünkörü değerlendirmeler, ''etik ihlal'' iddiaları... Meslektaşlarının uyarılarına rağmen cesaretini toplayabilen adaylar, soluğu avukatın yanında alıyor. Sonra dava açılıyor. Böyle özensiz raporları gören mahkemeler idari işlemi iptal ediyor. E sonra? Sonra birileri işini düzgün yapmadığı için, bu kişilerin beğenmediği kişiler doçent olabiliyor. 

Başvuran liyakat sahibi biri olduğunda, bu abuk sabuk değerlendirmeler nedeniyle doçent olamayan kişi, doçentliği sonradan kabul edilse bile onca zaman ve hak kaybına uğruyor. Bu tazmin ediliyor mu? Elbette hayır. Diyelim ki tazmin edildi. Kimden çıkıyor bu bedel? Hepimizden. O raporu yazan kişi ne özensizliği yüzünden bir soruşturma geçiriyor ne bu tazminatın ödenmesine katılıyor. Yaptığı yanına kar kalıyor. Geç de olsa doçentliğe kavuşan genç akademisyenimiz olayı unutmaya çalışıyor. Türkiye ucuz bir ülke. Emekçiyseniz, akademisyenseniz hayat pahalı siz ucuzsunuz, emeğiniz ucuz. Yazıklar olsun!