İki yüzyıldır siyasal karar alıcılar hata yaptığında, keyfi davrandığında ''demokrasi''ye sığındık. Genel kabulümüz: Katılım artarsa, hatalı düşünceler ortaya çıkar, hatalardan dönülür. Hem zaten ''katılım artarsa, kişisel çıkarlar yerine kamusal çıkarlar belirir''di bize göre.
Katılımın arttırılması hem bu iyimser düşünceler nedeniyle hem de işgücüne, cepheye katılım için ''rıza üretiminde'' gerekli görülürdü. Bu konuda pek bir ihtilaf da söz konusu değildi. Tartışma daha ziyade kimin katılacağı konusunda düğümlenirdi.
Bir süredir insan davranışları, topluluk davranışları her zamankinden daha kolay ve isabetle öngörülebiliyor. Bunu bir ölçüde davranışsal iktisada ve sosyal psikolojiye borçluyuz (yoksa ''yüzünden mi'' demeli?)
Gelgelelim, büyük verinin toplanma, sınıflandırılma ve yorumlanma süreçlerinin iyileştirilmesi, yapay zekanın geliştirilmesi sonucu kompleks sistemlerin modellenmesi ve bu modellerle betimlenebilen süreçlerin öngörülmesi mümkün kılındı. Artık, büyük veriyi işleyebilenlerin, kompleks sistemlere dair modellemeler üzerinden hesaplama yapabilenlerin öngörüde bulunma ve kalabalıkları yönlendirme gücü eşsiz ölçüde büyüdü.
Eskiden gizli servisler sahte yayınlar yapar, karşıt kampın yazarlarını satın alır veya onlar üzerinde baskı kurar, bu sayede kamuoyu yaratmaya çalışırdı. Artık bunlar için yeni teknolojiler var: Bot hesaplar, Büyük Dil Modelleri, deepfake teknolojileri...
Kitlelerin kendilerinin bile sahip oldukları düşünceleri anlamak, yorumlamak için insan topluluklarının davranış örüntülerini yorumlayabilecek yöntemler, teknolojiler var. Anahtar sözcükler üzerinden milyonlarca insanın iletişimini gizlice dinleyip çözebilecek takip teknolojileri var. Sosyal medya sayesinde insanların beğenilerini anlayıp onlara benzer içerikler göstere göstere en sonunda adım adım beğenmeleri arzu edilen içeriklerle onları buluşturabilmek mümkün.
Kısacası, kamuoyunu yaratmak, rıza üretmek artık çok daha hızlı, etkin bir şekilde ve az insanla mümkün. Peki, o zaman kalabalıkların katılımına ihtiyaç var mı? Hem kalabalıklar ne katacak ki?
İşin daha da tehlikeli boyutlarına değinmek gerek. Burada masaya yatırdığımız dönüşüm sadece rıza üretimiyle sınırlı değil. Rıza üretimi ve katılım, cepheye ve işgücüne katılımı arttırmayı amaçlıyordu. Bir yandan, cephe de işgücü de insansızlaşabilir. Sözünü ettiğim paradigmanın değişimi, insansızlaşma, toplumsuzlaşma ve en nihayetinde insaniyetten çıkma biçiminde de yorumlanabilir.
Şimdilik orada değiliz. Ne var ki, rıza üretimi ve kamuoyu yaratımı için ister gerçek anlamda ister göstermelik anlamda politik katılıma ihtiyaç kalmadığının farkında mıyız? Sanırım, değiliz. Olsaydık ufak da olsa bir paniklemek fena olmazdı.
Çok Okunanlar

'Deliler Delisi' Muhammed Yakut'un hayatını kaybettiği iddia edildi

İzmir Büyükşehir Belediyesi operasyonlarını kimin başlattığını açıkladı

Türkiye'de en çok güvenilen kurum belli oldu

Ümit Özdağ'dan çarpıcı Kuzey Irak iddiası

Erdoğan 'Sadece İstanbul değil' mesajı vermişti, ardından operasyon geldi

Sinan Ateş suikastı davasında sürpriz birleştirme kararı

Cumhurbaşkanı Erdoğan bu yetkiyi kullanabilecek

Naci Görür'den kritik uyarı geldi!

'Muhalife uyku da haram'

AKP'li isimlerin İmamoğlu korkusu