Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
38,2288
Dolar
Arrow
36,3010
İngiliz Sterlini
Arrow
46,1227
Altın
Arrow
3428,0000
BIST
Arrow
9.602

Paradigma değişiyor: Temel kavramlara dönüş

Sovyetler çöktü. Sonrası malum. İnsan hakları ve demokrasi bayrağı göndere çekildi. Atlantik ittifakına yan bakan veya tam anlamıyla teslim olmayan herkese bu bayrağa sarılmış saldırılar yapıldı. 

İnsan Hakları ve demokrasi kavramları o denli kutsandı ki boş gösterene dönüştü. Hemen her şey ''insan hakları'' kapsamına sokulabildi. Her şey ''demokrasi'' üzerinden tanımlandı. Serbest piyasa ve en nihayetinde küreselleşme uğruna her politika ''insan hakları'' ve ''demokrasi'' terimleriyle cilalandı. Emperyalizmin insan haklarını kendine nasıl kalkan kıldığını Prof. Dr. Ali Murat Özdemir'den dinleyebilirsiniz: https://www.youtube.com/watch?v=WCgP9-Lzg3E

Filozof Kuçuradi hakikat cephesinden defalarca uyardı: ''Mülkiyet hakkı bir insan hakkı değildir.'' Buradan mülkiyet hakkı, önemsizdir veya gereksizdir anlamı çıkmaz elbette. Ne var ki, mülkiyet hakkının insan haklarıyla cilalanmasına izin vermemek gerek. 

Öte yandan, insan hakkı kavramının da sorgusuz sualsiz kabul edilmesi ilginç. Zira insan hakları ve demokrasi insan aklının, insanlığın belirli bir çağda, belirli sorunlar karşısında ürettiği kurumlardır. Doğal hukuk ekolünün tartışmasız kabulüdür doğal haklar. Ne var ki, adı üstünde ''kabul''dür. Hakları somut ihtiyaç, güç ve imkanlar üzerinden ele alan görüşler de var. Bu görüşler ne yazık ki layıkınca yer bulamıyor akademide, medyada. 

Her çağın başka ihtiyaçları, başka sorunları vardır. Sözgelimi, Türkiye halkının acil sorunları vardır: Barınma, iç barış, hukuka ve devlete güvenme, güvenli yaşama vb. Küresel ölçekteyse, küresel iklim felaketine ve pandemi gibi tehditlere karşı ortak, kamucu ve küresel politikalara ihtiyaç vardır. Hal böyleyken, çözümü ayan beyan ortada sorunları çözmek için ''geleneğe'', ''geleneksel kurumlara'' veya ''kalabalıklara'' başvurma zorunluluğu artık insanlığın ayağına dolanıyor. İşte paradigma biraz da  bu yüzden değişiyor. Herkese zorla maske taktırmanız gerektiğinde, küresel iklim felaketine karşı hükümetleri belirli politikalara zorlamanız gerektiğinde bildiğimiz dünyanın kurumları ihtiyaçlarımıza cevap vermiyor. Bu ihtiyaçlar hepimizin ihtiyaçları. Gelgelelim, bazı ihtiyaçlar konusunda mutabakat sağlamak zor. Belirli bir sınıfın veya toplumsal grupların acil ihtiyaçları söz konusu olduğunda da eski kurumlar işe yaramıyor. Sözgelimi, ülkemizdeki sığınmacı sorunu veya barınma sorunu konusunda. Bu konularda, uluslararası hukuk, hakim anlayışlar, geleneksel çözümler ve kalabalıkların oyuna başvurma işe yaramıyor. Oysa basbayağı acil önlemlere ihtiyaç var. Değerli hocam Prof. Dr. Duran Bülbül'ün ''Sosyal konut hayal mi?'' başlıklı yazısı okumanızı öneririm: https://12punto.com.tr/yazarlar/duran-bulbul/sosyal-konut-hayal-mi-72987

Paradigma değişiyor. Toplumu oluşturan hemen her katman, her grup bakımından mevcut anlayışlar, kurumlar, çözümler yararsız artık. Yeni bir paradigma kuruluyor, kurulacak. Bu paradigmanın biçimlenmesi güç ilişkilerine, teknolojik imkanlara ve toplumların zihin dünyasına bağlı. Fakat öyle bir çağdayız ki bunların hepsi birden çok hızlı değişiyor. Aşırı özelleşme ve bağımsız üretim merkezlerinin üretim çılgınlığı sonucu, tüm bu konularda baş döndürücü hızla gelişmeler yaşanıyor. O nedenle, paradigma değişimi, belirli merkezlerin kurgusuna sığmayacak. Güç ilişkileri ve imkanlar değiştikçe kurgular da değişecek. Halihazırda değişiyor. Göreceğiz. 20. yüzyıla kadar bir şekilde ayakta kalan yapılar hızla dönüşüme uğrayacak. 

Bu güçlü ve ani değişim, beşeri bilimlerin ve siyasetin tüm kavramlarını en temelden yeniden sorgulamamızı gerekli kılıyor. En temel kabullerimizi bile sorgulama vakti. Artık tekinsiz sulardayız.