Hukukta hakim iki felsefi yaklaşım var: Pozitivist Hukuk Ekolü ve Doğal Hukuk Ekolü.
Türkiye'de hukuk, esasen Kıta Avrupası Hukuk Sisteminden doğduğu için Doğal Hukuk Ekolü baskın anlayıştır. Bu anlayışa göre, hukukun temelinde farazi bir sözleşme yer alır. Devletle halk arasında veya halkı oluşturan hayali bireyler arasında bir sözleşme kurulmuştur. Bu sözleşmeye göre devlet yurttaşlarını koruyacak, kollayacak, temel hak ve hürriyetleri koruyacak hatta birtakım sosyal güvenceler sunacak; buna karşılık, yurttaşlar devlete ve yasalara uyacak.
Bu sözleşmenin yerine getirilmediği durumlarda, devlet ceza hukukuna uygun olarak yaptırımlara başvuracak. Devlete karşı da direnme hakkı devreye girecek.
Devletle aramızdaki sözleşmeye göre, yurttaşlar eğitilecek ve bu eğitim sonunda işgücüne katılacaktır. Ne var ki, bu sözleşme artık geçersizdir. Ne yurttaşlar eğitilebiliyor ne de eğitilenler işgücüne katılabiliyor.
Bırakın eğitimi, öğretimi! Okullar asgari hijyen koşullarını bile sağlayamıyor. Bu koşulları yerine getirmek için katkı sunan belediyeler engelleniyor. Çocuklar sık sık hasta oluyor, eğitim sekteye uğruyor.
Devlet taahhüt ettiği eğitim için gerekli koşulları sağlayamıyor.
Hijyen koşulları sağlansa bile ortaöğretimde sağlıklı bir öğretim-eğitim süreci işlemiyor. Üstelik bu durum yeni değil. AKP iktidarının öncesinden beri durum böyle. Ne Türkçe ne yabancı dil, ne matematik ne fen, ne sosyal bilgiler ne felsefe, ne sanat ne spor... Okullar zaman geçirme mekanı.
Sözleşme askıda. Yerine getirilemiyor. Çocuk suça bulaşmasın, akranlarıyla ilişki kurabilsin ve bu sırada anne-baba çalışabilsin diye çocukların alıkonduğu bir yer yalnızca okullarımız.
Paradigma değişiyor. Önümüzdeki haftalarda bu paradigma değişimini çeşitli boyutlarıyla ele alacağım. Bu paradigma değişimi, reel siyasetin dar tartışmalarının çok ötesinde. Konu çok kapsamlı.
Devletin asli görevleri, kurumların varlık nedenleri, uluslararası düzeni sağlayan kurumlar, insan ilişkileri başta olmak üzere hemen her toplumsal yapı ve ilişki bu paradigma değişiminden nasibini alacak.
Şimdilik sözleşmeci görüşün hepten iflas ettiği bir anda olduğumuzu belirtmekle yetineyim.
''Doğal haklar''ın varlığına dayanan sözleşmeci hukuk görüşü, her toplumsal mücadeleyi ''doğal bir hak''ka dayandıran sosyal adaletçi görüş büyük bir meydan okumayla karşı karşıya.
Pozitivist Hukuk Görüşünün önü açık. Fakat yıllardır bu görüş ilerici bir yoruma malzeme yapılamadı. Önümüzdeki günler buna imkan verecek mi göreceğiz?
Bildiğimiz anlamıyla modernite bitiyor. Tüm bu değişime karşı biz hala eski kurumlarla deva bulmaya çalışıyoruz. Hangi görüşü benimserseniz benimseyin Milli Eğitim Bakanlığı'nın eğitim-öğretim modeli çökmüştür. Bu gerçeği göz ardı edemeyeceğimiz günler yakın!
Çocuklarımızı yetiştirmenin, koruyup kollamanın alternatif yolları üzerine düşünmek gerek! Gündelik siyasetin pespayeliğinden fırsat kalırsa...
Çok Okunanlar
Necla Nazır, Ferdi Tayfur cenazesindeki tartışmaya dair konuştu
Yunus Emre Vakfı skandalı büyüyor...
Hull City'nin 'Türk Bayrağı getirmeyin' kararıyla ilgili açıklama
Umut hakkı ve genel af gündemde mi?
Fenerbahçe'den Galatasaray'a transfer çalımı
Ferdi Tayfur ve Ata Demirer arasındaki kavga yeniden gündemde
Anne, oğlunu öldürdü: Cinayeti itiraf etti
Dünyanın en yaşlı insanıydı: 116 yaşında hayatını kaybetti
Yeşil Pasaportlu Türkler için AB’ye girişte yeni dönem
3 Ocak Cuma reyting sonuçları: Zirvede hangi yapım var?