Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,6287
Dolar
Arrow
34,8925
İngiliz Sterlini
Arrow
44,3362
Altın
Arrow
3006,0000
BIST
Arrow
10.125
Av. Cenk Özdağ

Av. Cenk Özdağ

cenk.ozdag@12punto.com.tr

Toplumsal yıkım: Bedelini ödüyoruz

Masada, rafta durduğu gibi durmuyor. Türlü türlü paketlerle, türlü türlü adlarla satılıyor, alıyoruz. Karar alma süreçlerimiz baltalanıyor. Kimimiz sağlıklı karar alabilecek yaşta değiliz. Bütçemize de uygun hem. Hem de çok ''güzel''! En fazla reklamı yapılan zehir... En fazla desteklenen, en erişilebilir ve toplumsal yıkıma ''katkısı'' belki de ''uyuşturucu maddeler'' kadar olan bir zehir: Şeker. 

ŞEKER YOKMUŞ GİBİ YAŞA!

Muhalefetin gündeminde yok. 6'lı masa zamanında ''Ortak Politikalar Mutabakat Metni'' hazırlanmıştı. Metinde ''şeker'' sözcüğü iki kez geçiyor. Onlar da gıda güvenliği, halk sağlığı bağlamlarında değil. Anlaşılan o ki bu konular ''akıllara gelmemiş''. 

Türkiye solunun büyük bir değeri vardı: ''Tarhana Osman'' lakaplı Osman Nuri Koçtürk. Gıda emperyalizmine karşı canla başla çalıştı, can verdi. O zamanlar 68'lilerin, Sosyalist solun neferiydi. Sol sahip çıkardı. Kaderin cilvesi, geçenlerde Yeni Şafak'ta bir yazıya konu oldu: 

ŞEKER POLİTİK BİR KONUDUR

Gıda Emperyalizmini unuttuk. Ne siyasal alanda ne de hukuk alanında konu ediniyoruz. Oysa etkileri her zamankinden daha büyük. Gıda emperyalizmiyle, özellikle de aşırı ve ''gizli'' şeker tüketimiyle, kitleler uyuşturuluyor. Artan şeker tüketiminin toplumsal maliyeti ise çok büyük. Yerel üretici zarar görüyor, tekeller yerel üreticiyi sömürüyor, kitleler aptallaşıyor, obezite artıyor, metabolik sendrom yaygınlaşıyor... Metabolik sendromun yaygınlaşmasıyla çok sayıda hastalık artıyor, insanların yaşam kalitesi düşüyor. Dahası, bunun sonucunda ilaç tüketimi artıyor. Bunun hem dış ticaret açığına olumsuz etkileri var hem genel sağlık sigortası ve sağlık hizmetleri harcamaları üzerinden bütçeye... Kısacası, toplumsal bir felaketin içindeyiz. ''Sağlık'' ve ''kilo verme'' programları dışında bu konuyu siyasal ve hukuki düzlemde ele almıyoruz. Ne gam!

GÖRÜNÜŞTE FARKINDAYIZ

5 yıl önce... Sağlık Bakanlığı, Türkiye Lokantacılar ve Pastacılar Federasyonu, Tüm Aşçılar ve Pastacılar Konfederasyonu arasında aşırı tuz ve şeker kullanımının azaltılmasına ilişkin protokol imzalandı. Ne güzel! 

Şeker zehriyle mücadele etmek gibi bir derdimiz var mı? ''Daha az şekerli'' zehirler yapalım. Çocuklar bu şekerleri okulda görsünler, AVM'lerde çocuk oyun katlarında görsünler, televizyonlarda, sosyal medyada görsünler... Görsünler ve istemesinler, istesin ve tüketmesinler... Gerçekçi mi? Dalga mı geçiyoruz? 

Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF) da bu konuyu ele alıyor. Ne var ki, ele alma biçimleri iyi niyetle sınırlı kalıyor. Fazlası da beklenemez. Zira halk sağlığını korumakla sorumlu değiller. Bu konunun sorumluluğu Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı başta olmak üzere kamu kurumlarının ve halk sağlığını korumayı amaç edinmiş STK'lar üzerindedir. Gelgelelim, bu konuda bir mücadeleye tanık değiliz. 

Beslenme ve Diyetisyenlik Bölümleri, Tıp Fakülteleri eğitim-öğretim programlarıyla hukuk fakülteleri ''sağlık hukuku'' dersleriyle bu konuyu ele almalı. Oysa ne yapılıyor? Laf ebeliğiyle kitleler kandırılıyor. ''İlave şeker yok'', ''şekersiz'' etiketleriyle kitleler aldatılıyor. ''Doğal şeker''in sağlıklı olduğu safsatasıyla sağlık kaygıları dindiriliyor. Tüketici hakları çiğneniyor, haksız rekabet oluşuyor. Davalar mı? Ne hukukçular ne siyasiler ne vatandaş bu konuya eğiliyor. Oysa bu bir halk sağlığı, kamu güvenliği meselesi haline gelmeli. 

PARAYI TAKİP ET, EFENDİYİ BUL!

AVM'lerin yemek katlarına, herhangi bir bakkala, markete, süpermarket reyonlarına bakalım... Şeker ve şekerli gıdaların albenisi, güçlü reklamları, aldatıcı etiketleri, erişilebilirlikleri göz kamaştırıcı. Ama biz bunlar yokmuş gibi davranalım. 

Özellikle solun bu konuda bahanesi olmamalı. Sol açısından ekonominin birincil meselesi vatandaşın geçim derdi, hayatta kalma, bir birey olarak sağlıklı gelişimi olmalı. Şeker tüm bunlar üzerinde etkili devasa bir sektörün hammaddesi, silahıyken şekeri gözden kaçırmak tam bir aymazlık, gaflet. Hatta ihanet. 

Devam edeceğiz...