Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.549

Tutuklama Tedbiri: Çehov'un Tüfeği, Ezber ve Kolaycılık

'Çehov'un Tüfeği' metaforunu bilirsiniz: "Duvarda asılı bir tüfek varsa, sonunda muhakkak patlayacaktır".

Sanırım kabaca böyle söyleyebiliriz. Bu aslında bir yazım anlayışını yansıtır. Buna göre anlatılmak istenen her ne ise en kestirmeden, gereksiz ayrıntılar vermeden, okura dosdoğru anlatılmalıdır.

Edebiyat tarihi Çehov'un Tüfeğine nazire yapan yazılarla dolu. Destekleyeni de karşı çıkanı da bol. Edebi lezzetin nasıl değerlendirileceği tam bir muamma. ?Gerçek hayatta, hele hele insanın hayatına dokunan bir konuda işin kolayına kaçmak veya dosdoğru hedefe ulaşmak adına ayrıntıları es geçmek çok tehlikeli.

Edebiyattaki bir düstur veya bir kestirme anlayış burada çok yanlış sonuçlar verebilir. Ezbere kuralları takip etmek, belirli sınırlamalar altında bize zaman kazandırabilir veya hataları azaltabilir.

Ama öngörülemeyecek durumlar, zengin ayrıntılar ve hassas dengeler söz konusu olduğunda ezbere hareket etmek çok ağır sonuçlara yol açabilir.

"ADALET GECİKMESİN" DERKEN...

Hepimiz adaletin gecikmesinden şikâyet ederiz. ''Suçlu''ların salıverilmesinden yahut cezaların kafi gelmemesinden söz ettiğimiz de çoktur. Ne var ki, adaletin sağlanması için yeterli bir muhakemeye ve kamu gücünün ölçülü kullanılmasına ihtiyaç vardır. Adaletin sağlanması ve kamu vicdanının rahatlaması bazen birlikte yürümüyor. Kamu vicdanını dindirmeyi dert edinse de adalet mekanizması doğru muhakeme edebilmek için gecikebiliyor ve kamuoyunun vicdanını zedeleyebiliyor.

"Adil yargılamayı sağlayalım" derken adalet aksamasın diye çeşitli tedbirler düşünmüş modern hukuk sistemi. Kimi durumlarda, şüpheli kişinin tutuklu yargılanmasına karar verilebilmektedir.

Genelde bu durumlar, şüphelinin delil karartma veya kaçma ihtimalinin yüksek olması ve şüphelinin söz konusu suçu işlediği yönünde kuvvetli şüphenin varlığı biçiminde özetlenebilir. Hem literatürde hem uluslararası belgelerde hem de iç hukukumuzda bu durumlar ciddiyetle ele alınıp düzenlenmiş.

Tutuklama, esasında kişiyi hürriyetinden mahrum bıraktığı için ölçülü kullanılması gereken bir tedbir. Adı üstünde ''tedbir''. Tutuksuz yargılama işte bu yüzden esas kabul edilir.

Tutuklama tedbirinin uygulanması için bir dizi koşul aranır, aranmalıdır. Aksi taktirde, tedbirin kendisi infaza dönüşür.

Kolluğun ve yargının yükü nedeniyle, biraz da kamu vicdanını dindirmek için kanun koyucumuz Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 100. maddesinde "Belirli suçların işlendiği konusunda somut delillere dayanan kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı halinde tutuklama nedeni var sayılabilir" diyerek bu suçları saymıştır.

Buradaki ifadeye dikkat buyurunuz: '"Var sayılabilir". Yani ''vardır'' denmiyor. ''Var sayılabilir'' demekle kanun hakime takdir yetkisi tanıyor.

Hakim ise bu durumda Türk Milleti adına karar almakla ve kararlarının Türk Devletinin sahip olduğu kamu gücünün kullanılmasına yol açacağı bilinciyle Ceza Hukuku'ndaki ''ölçülülük'' ilkesine uymakla yükümlü olduğunu anımsamalı.

Esasında bu denli takdir yetkisi tanıyan kanun bile "somut deliller" ve "kuvvetli" şüphe demekle takdir yetkisinin şartlarının altını çizme ihtiyacı duymuştur.

Unutmayalım ki amaç hem adil yargılama hakkını korumak hem de kamu vicdanını esas almaktır. Dahası, tutuklama tedbirini bir infaza dönüştürmemek de amaçlanmaktadır.

Tüm bunlar birlikte düşünüldüğünde belirli suçları (katalog suçlar) zikretmek suretiyle tutuklamanın kolaylaştırılmasının kanunun ruhuna aykırı olduğu açıktır.

KULLANILAMAYAN TAKDİR YETKİSİ

Özetlersek, tutuklama tedbiri, esasen şüpheli aleyhine kuvvetli şüphenin varlığında, şüphelinin kaçma veya delilleri karartma ihtimalinin yüksek olduğu durumlarda uygulanması gereken bir tedbirdir.

Dahası, katalog suçların sayılmasıyla hakime belirli durumlarda takdir yetkisi tanınmıştır. Bu yetkiyi kullanmamakla hakim, kendisini kamu vicdanı karşısında tehlikede hissedebileceğinden, şüpheliyi tutuklamamak hakim üzerinde bir baskı yaratacaktır.

Bu baskıya direnebilmek içinse hakim, kuvvetli şüphenin bulunmadığını veya delillerin somut olmadığını bilme ihtiyacı hissedecek. Oysa, kanun, hakime bu durumlarda bile tutukluluk yönünde karar vermeme hakkı tanımaktadır.

Fakat kamuoyu baskısıyla bu kararı verebilmek hakim adına çok zordur. Dolayısıyla, kanun amaçlanan sonucu doğurmamaktadır. Deyim yerindeyse kanunda ''var sayılabilir'' hükmüyle duvara asılan Çehov'un tüfeği muhakkak patlayacaktır.

O halde, "Var sayılabilir''in fiiliyattaki anlamı "vardır" olacaktır. Tutuklama konusunda böyle ezbere yaklaşırsak kişiyi boşuna hürriyetinden mahrum etmeyi kolaylaştırmış oluruz.

Bu kanundaki diğer bir sorunsa katalog suçlar arasında hırsızlık varken, alelade bir hırsıza göre delil karartma, kaçma gibi eylemlerde bulunabilecek vasıflara sahip dolandırıcı/sahteci kişilerin es geçilmiş olmasıdır.

Hırsızlığın pek çok türü, ciddi bir beceri, deneyim veya teknik bilgi gerektirmemektedir. Oysa dolandırıcılık veya sahtecilik suçunun faili bir kişi öyle bilgi, deneyim ve becerilere sahiptir ki delil karartma veya kaçma eylemlerini çok daha kolay gerçekleştirebilir.

Dolandırıcılığın ve sahteciliğin hırsızlıktan çok daha fazla beceri gerektirdiği sanırım herkesin malumudur.

Evet, adalet gecikmesin.

Bunun yolu, bir yığın dosyaya boğulmuş hakimlerin işini zorlaştırmak değildir. Hakimlerimizin üzerlerindeki dosyaları sükunetle muhakeme edebilecek denli vakte sahip olabilmeleri için hakim sayısını çoğaltmak ve böylece muhakemenin üzerindeki baskıyı azaltmaktır.

Ancak böylelikle hakim mesleki bilgisi ve vicdanıyla gönül rahatlığıyla karar verebilir. Ve nihayetinde adalet tecelli edebilir.