Yukarıdaki cümleyi, bir hafta önce "Anavatan Kahramanı Günü” vesilesiyle düzenlenen törenin sonunda bir Rus asker Vladimir Putin'e söylemiştir. Askerin adı Artyom Joga'dır. Kendi kendine cumhuriyet ilan eden Donetsk bölgesinin "parlamento” sözcüsüdür. Bu asker, yapmış olduğu teklifle Rus basınının tarihe geçeceğini yazdığı adamdır. Putin'in kabul etmekten başka seçeneği yoktu ve cevabı şuydu: "Şimdi bir karar verilmesi gereken an geldi. Rusya Federasyonu başkanlığına aday olacağım” dedi. Buraya kadar her şey güzel. Başkanlık ekibindeki iletişim uzmanları, Putin'in başkanlık adaylığını duyurmak için mükemmel bir strateji ve senaryo ortaya koymaları nedeniyle tüm alkışları hak ediyor.
Sembollerle dolu bir strateji izlenmiştir. Dikkatimizi çeken ilk hareket Putin'den aday olması istendi, aday olacağını kendisi açıklamadı. İkinci hareket, bir askerin kendisine başkanlık teklif etmesi. Üçüncüsü ise bu askerin Rusya'nın ilhak ettiği Ukrayna topraklarını temsil etmesi. Bütün bu hareketler ile, savaşın Rusya'da gündem olmaya devam edeceği, ilhak edilen Ukrayna topraklarındaki halkın Putin'in başkan olmasını istediği algısı oluşturulmuştur.
Putin, Mart 2024 seçimlerinde 5. kez aday olacak. 77 yaşına geleceği 2030 yılına kadar altı yıl daha ülkenin başında kalabilir. Seçimler aynı zamanda Rusya'nın ilhak ettiği Ukrayna’nın dört bölgesinde de yapılacak. Olağanüstü bir durum ya da başka bir sorun ortaya çıkmadıkça Rusya seçimlerinin sonucunu tahmin etmek zor değil.
Putin hakkında kitaplar, şiirler, şarkılar yazıldı, adını duymayan kalmadı. Pek çok siyasetçi ve gazeteci onu "Postmodern Çar”a benzetiyor, "bıyıksız Hitler”, "Savaş katili” olarak nitelendiriyor. En son karşılaştırma, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i İslamcı grup Hamas'a benzetmesidir. Ona göre Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Ukrayna'yı haritadan silmek isterken, Filistinli İslamcı hareket Hamas İsrail'i haritadan silmeye çalışıyor. Ancak tüm bu olumsuz karşılaştırmalara rağmen Ruslar başkanlarını seviyor.
Çeşitli kamuoyu araştırmalarının verileri bunu açıkca gösteriyor. Moskova yetkilileri tarafından "yabancı ajan” olarak tanımlanan bağımsız Rus Enstitüsü Levada tarafından yayınlanan bir ankete göre bile, Rusların yaklaşık yüzde 85'i Vladimir Putin'in kararlarını destekliyor. Destekçileri, Vladimir Putin'in "doğru bir politikayı izlediğini”, "iyi bir lider olduğunu”, "halk için çalıştığını”, "seçmenlerin başka alternatifi olmadığını” söylüyor.
"Mevcut başkan yeniden başkanlığa aday olmalı mı?” sorusuna Kamuoyu Vakfı'nın verileri, 4 yıl önce yüzde 33'ün, geçen yıl yüzde 62'nin, bu yıl ise yüzde 70'in evet dediğini gösteriyor. Aynı zamanda Ruslar, Vladimir Putin'in kişiliğini güven, umut, barış ve geleceğe güven, gurur, şükran, sempati ve sevgi gibi duygularla ilişkilendirmektedir. Rusların yüzde 74'ü cumhurbaşkanının halkı ilgilendiren (dertlendiren) şeyleri çok iyi bildiğini, halkın ihtiyaçlarının ve çıkarlarının ne olduğunu bildiğini söylüyor. Rusya’da Putin’e karşı, Rus kadınları ayrı bir sempati ve sevgi duyuyorlar. Balık tutarken, spor yaparken, ata binerken, buz gibi suya girerken Rus ve yabancı medya tarafından geniş çapta servis edilen fotoğrafları güçlü ve karizmatik bir lider imajını çiziyor, kişilik kültü fikrini güçlendiriyor.
Putin'in Ruslar arasındaki popülaritesi yüksek. Putin de bunun farkında. Basının kontrollü olduğu, muhalefetin bastırıldığı bir ülkede seçimleri kazanmak için çok çalışmasına gerek olmadığını da biliyor. Putin, Rusların kendisine oy vereceğinin farkında. Kazanma şansı daha da artacak, çünkü İngiliz The Economist dergisinde yayınlanan "Putin Ukrayna'daki savaşı şimdilik kazanıyor gibi görünüyor” başlıklı makalenin yankısı Rus basınında da duyuldu. Makalede, Avrupalı ??güçlerin "şok edici stratejik vizyon eksikliğinden” bahsediliyor. Putin'in bu savaşı, kendi ülkesinde konumunu sağlamlaştırdığı için kazandığından bahsediliyor. Ruslara "Batı'ya karşı hayatta kalma mücadelesine kilitlenmiş oldukları” söyleniyor. Batı harekete geçmekte tereddüt ederken, Rusya her gün yaşadığı kayıplara aldırış etmiyor. Batı ve Rusya arasındaki görüş farkı tam da burada.
Yıllar boyunca Rusya'daki siyasi rejim, "az çok aydınlanmış bir despotizm", "otoriter bir rejim ve kontrollü bir demokrasi”, "yönlendirilmiş bir demokrasi” ile karşılaştırıldı. Eğer Putin seçimleri kazanırsa iç siyaseti aynı şekilde, dış siyaseti ise belki daha agresif bir şekilde sürdürmeye devam edecek.
Putin'in bir misyonu, bir hedefi var. Sağ ve muhafazakar bir ideoloji aracılığıyla, Rusların ‘’seçilmiş bir halk’’ olduğu ve insanlığa bir ders verme misyonu (mesihcilk) fikrine göre hareket edecek. Tek kutuplu bir dünyaya karşı, emperyalist imalarla milliyetçilik fikrini desteklemeye devam edecek.
Çok Okunanlar
Gelinim Mutfakta kim elendi? 10 bileziği kim aldı? 22 Kasım 2024 puan durumu
22 Kasım 2024 burç yorumları
Fenerbahçe En-Nesyri için Al-Nassr'den gelen rekor bonservisi reddetti
Netenyahu'yu tutuklayacak ülkeler belli oldu!
BEDAŞ 22 Kasım'da İstanbul'da elektrik kesintisi yaşanacak mahalleleri açıkladı
Lüks araba markası Jaguar logosunu neden değiştirdi? Yeni logosu ne oldu?
Bakan Yusuf Tekin'den Teğmen Ebru Eroğlu ve diğer teğmenleri kurtaracak karar!
21 Kasım 2024 reyting sonuçları: Perşembe günü hangi yapım birinci oldu?
Mauro Icardi’nin Greeicy ile kulis paylaşımı Nara’yı çileden çıkardı
İsmi Fenerbahçe ile anılıyordu: Al Nassr'da flaş Talisca gelişmesi