Türkiye’de gündem hiç durulmuyor her gün bir tutuklama, yasaklar, bitmeyen anayasa muhabbeti ve daha niceleri… Gelin görün ki Türkiye’nin bu yoğun gündemini aratmayan son zamanlarda bir de Amerika’nın gündemi var.
Başkan Trump’ın özellikle Harvard Üniversitesi’ne yönelik uyguladığı yaptırımlar tartışma konusu oldu. Başkan Trump, dünya üniversite sıralamalarında çoğunlukla ilk sırada yer alan Harvard Üniversitesi’nin yabancı öğrenci alımını engelleyecek bir karara imza attı. Üstelik Harvard’ın mayasını oluşturan, mevcut eğitim sisteminde var olan, öğrenci nüfusunun %30’unu oluşturan uluslararası öğrencilerin de başka üniversitelere naklini öngören bu karar, Harvard‘ın bugüne kadar savunduğu kapsayıcılık, eşitlik, çoğulculuk yaklaşımına çok önemli bir darbe vuracak gibi… Her ne kadar kararın yargıdan dönmesi bekleniyor olsa da, bu kararın yarattığı endişeler sürecek gibi duruyor.
Dünyada sıralamaya girmiş, ilk 10’daki ilk 20’deki üniversitelerde, özellikle Amerika’daki üniversitelerde okuyan uluslararası öğrenciler çok ciddi bir çalışma sonucu bu üniversitelere girmeye hak kazanıyor. Türkiye’deki genel kanaati oluşturan “sadece parayla yurtdışında iyi bir üniversitede okuyabileceğiniz” düşüncesi doğru değil.
Peki Harvard ve benzeri üniversitelerde uluslararası öğrenci statüsüne sahip olmanız için neler yapmanız gerekiyor?
Harvard ve benzeri üniversitelerde okumak için öncelikle iyi bir lise diplomasına sahip olmanız lazım. Ki bu da çoğu zaman International Baccalaureate (IB) programı denilen yoğun bir ders yüküne girmek ya da “advanced placement” (AP) denilen üniversite derslerini başarıyla geçmek anlamına geliyor.
IB programı Türkiye’de sadece anlaşmalı liselerde olduğu için gençlerin bu programı alması her zaman çok da mümkün olmuyor. O yüzden aslında gençlerin kendi kendine, herhangi bir müfredata bağlı kalmadan çalıştıkları AP sınavları daha çok tercih ediliyor. Bu sınavlar genellikle üniversitede verilen istatistik, fizik mekanik, matematik, mikroekonomi, makroekonomi gibi derslerin uluslararası kabule sahip olan College Board tarafından yapılan sınavlarını beş üzerinden beşle geçmek anlamına geliyor.
Bununla bitiyor mu iş? Elbette hayır.
SAT sınavı denilen görünürde matematik ve dil bilgisini ölçen, fakat esasen sınava giren gencin zaman kullanımını, odaklanmasını, kabiliyetlerini de test eden bir sınavda üstün başarı alması gerekiyor.
Ayrıca gidilecek üniversitenin hangi ülkede olduğuna bağlı olarak dil yeterliliğini ölçmek üzere, yine uluslararası kabul gören IELTS veya TOEFL’dan hatırı sayılır bir not almanız gerek. Her ne kadar Covid dönemi sonrası Amerika, SAT ve IELTS sınav sonuçlarını eşitliği sağlamak adına biraz daha göz ardı etmeye başlasa da yine de başvururken bu sınavlar size lazım .
Bitti mi? Hayır.
Bu üniversitelere girmek o kadar kolay değil. Donanımlı bir özgeçmişe sahip olmanız bekleniyor. Sadece ders başarıları değil, içinde bulunduğunuz projeler, araştırmalar, spor aktiviteleri, sosyal faaliyetler, sizi diğerlerinden farklılaştıran her ne varsa belirtmeniz, sosyal alanlarda da olabildiğince etkin ve başarılı olmanız çok önemli. Ders yeterliliklerini, uluslararası sınavları ve özgeçmişinizi de hallettiyseniz, şimdi de sırada referans ve niyet mektupları var.
Referans mektuplarının genelde lisedeki hocalardan ya da eğer varsa birlikte proje yaptığınız, sizi ve çalışmalarınızı tanıyan, bilen üniversite hocalarından alabiliyorsunuz. Türkiye’de genellikle Harvard’a girebilen bir Türk genci varsa o son aşamayla, yani niyet mektubuyla ya da başardığı herhangi bir araştırma varsa onunla gazeteye manşet olabiliyor. Ama o aşamaya gelene kadar bilin ki o gencin kat ettiği yol çok uzun ve çok meşakkatli.
Üniversiteler kimi zaman sadece başarı bursu, kimi zaman da hem ihtiyaç, hem başarı bursu verebiliyor. Hiç burs almadan girmek için dahi aynı yollardan aynı başarıyla geçmek şart.
Ezcümle aslında Amerika’daki üniversitelerin dünyadaki en zeki öğrencileri bulup, eğitip, yetiştirdiği bu sistem elindeki en büyük gücünü oluşturuyor.
Bundan vazgeçmesi o kadar kolay değil. Her ne kadar Harvard üzerinden böyle bir korku iklimi yaratılmış olsa da sürekli Çin’le teknoloji yarışı içerisinde olan Amerika nitelikli insan kaynağından kolay kolay vazgeçmez. Bu “sopa” tüm üniversitelerin “söz dinlemesi” için yapılmış bir uyarı gibi duruyor.
Aksi, elindeki rekabet üstünlüğü kartından gönüllü biçimde vazgeçmesi anlamına gelir. Bakalım, göreceğiz.
Çok Okunanlar

İstanbul’un Fethi: İmamoğlu’ndan önce şu haritaya baksanız!..

Gelinim Mutfakta 30 Mayıs Cuma puan durumu: Bugün kim elendi?

BEDAŞ İstanbul'da bugün elektrik kesintisi yaşanacak ilçeleri sıraladı

AKP kulislerinde dikkat çeken 'gri alan' alarmı

Hayatını kaybeden şarkıcı Şimal kimdir? Hastalığı neydi?

Saraydan dikkat çeken 'sol' çıkışı

Yeni Şafak’tan Şimşek’e bir darbe daha

Türkiye'de nüfus kendini yenilemiyor!

Trafikte yeni dönem başladı

CHP'li Mahmut Tanal'dan iktidara sert sözler