Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,6648
Dolar
Arrow
33,9136
İngiliz Sterlini
Arrow
44,6300
Altın
Arrow
2790,0000
BIST
Arrow
9.685

Çiftçinin sesini duyan var mı?

İzmir’in Kınık ilçesinde salçalık domates üreticileri domatesin kilosunun 1.8 TL’ye indirilmesine isyan edip traktörleriyle eyleme geçtiler. Manisa Salihli’de ise üç ortak üretici 600 tonluk kavunu halka ücretsiz dağıttı. 1.5 milyon TL üretim maliyeti olan ürüne 200-300 bin TL fiyat verilmesini protesto ederek “madem öyle halk faydalansın” dediler ve ürünlerini bila bedel dağıttılar. Malatya’da ise kayısı üreticileri düşük fiyatları protesto ederken, Bursa’da beşbin üretici Karacabey mevkiinde traktörleriyle toplanıp, karayolunu kapatarak salçalık domatesteki düşük fiyatı protesto ettiler. Vatandaş mevsiminde marketten fahiş fiyattan sebze alırken, Türkiye’nin dört bir tarafından çiftçi maliyeti kurtarmayan düşük fiyatlara isyan ediyor.

Üreticisinden sanayicisine herkes sorunlardan şikayetçi. Türkiye’nin tarım politikalarında üreticilerin, çiftçilerin, ihracatçının, sanayicinin kısacası bu işin paydaşlarının ve bu işi bilenlerin fikirlerinin alınmadığından ve doğru düzgün bir planlama yapılmadığından dert yanıyorlar. 

Üreticinin sorunları dağları aşmış.  “Neden gençlerde çiftçilik eğilimi yok?” sorusunun yanıtını ancak çiftçi babadan tarlakalan bir gençten öğrenebilirsiniz. Pek genç sayılmasa da 40’lı yaşlarının ortasındaki bir arkadaşım babadan kalan tarlalardaki mahsüle dair yaşadıklarını büyük bir sıkıntı içerisinde anlattı. Beşbin ekili papazeriği ağacı bulunan tarladan mahsülü topladıktan sonra aracılardan aldıkları fiyat suyunu, gübresini, elektriğini, mazotunu kurtarmayınca zararına satmışlar. Öyle ki “zaten papazeriği satmamız için bir hafta on gün süremiz vardı. Mecbur kaldık elden çıkardık” diyor. “Eninde sonunda ya kiraya vereceğiz ya da satacağız tarlayı” diye de ekliyor. Bir başka genç üretici ise“hiçbir planlama yok” diyor. “Geçen sene dağa taşa domates ektik, kârlıydı, bu sene ise bütün domatesler elimizde kaldı. Muhtemelen seneye az ekilecek, pahalı olacak” diyor.  Kolaysa çık işin içinden…

Hâlbuki Çiftçi Kayıt Sistemi’nde (ÇKS) yer alan bilgiler Tarım Bakanlığı tarafından Tarım İl Müdürlüklerine veriliyor.  Yani çiftçinin kaç dönüm arazisi olduğu, ne ektiği kayıt altında. Çok rahatlıkla hangi ürünün ekileceği ve nerelere satılacağı planlanabilecekken bir düzensizlik mevcut diyorlar. Bir taraftan tarlasını ekip biçmekten başka bir şansı olmayan üreticiler olduğu gibi, diğer taraftan da babadan çiftçi üreticilerin bu dönem zararına ürün satıldığından ekim yapmayı tercih etmediğini, birikimlerini tarla yerine kur korumalı mevduata ya da faize yatırdığını belirtiyorlar. Doluyla, fırtınayla ve yağmurla uğraşıp kabus göreceğine bu yolu tercih edenler de varmış. Acı ama gerçek. Sonuçta üreticiyi üretime küstürmemek gerektiğinde birleşiyorlar.

Mahsulü tarladan alıp işleyen ve satan sanayicilere gelince… Orada da sorunlar dağ olmuş. İhracatta getirilen kısıtlamalar, salçada uygulanan kotalar beklenildiği gibi enflasyonu düşürmediği gibi, ihracatçının elindeki stokların artmasına, müşterileriyle olan ilişkilerinin bozulmasına ve bu sene salçalık domatesin tarlada kalmasına ya da 2 TL gibi düşük bir fiyattan satılmasına sebep olmuş. Nasıl mı dersiniz gelin yaşanan süreci şöyle bir gözden geçirelim.

Kuru domates ve salça ihracatçısının pazarda müşteriyi bulması, ilişkiler ağını kurması ve güven sağlaması 3-4 yılı buluyor. Çoğunlukla fason üretim yapan salça ihracatçıları, lojistik olarak Avrupa’ya yakın olmanın ve kaliteli mal üretmenin avantajıyla AB ülkeleri tarafından tercih ediliyorlar. Aslında yakın zamana kadar tercih ediliyorlardı demek daha doğru olur. 

Türkiye’de raf fiyatının düşmesini hedefleyerek getirilen kotalar ve sınırlamalar ürünlerin fiyatlarını düşürmediği gibi uzun süreli güven ilişkisine ve sürdürülebilirliğe dayanan müşteri ilişkilerine de çok zarar vermiş. Çin’den, İran’dan, Mısır’dan bir tonu 600-700 dolara salça ihracatı varken, Türkiye’deki sanayicinin stok maliyetiyle bin dolara satıyor olması artık fiyat avantajını da kaybettiğini gösteriyor. Çözüm nedir diye sorulduğunda “Bakanlığın 200-300 dolar sübvanse vermesi lazım ki stoklar tükensin” diyorlar. Bir diğer öneri de bakanlığın salçalık domateste taban fiyatı belirlemesi. Yani salçalık domateste üreticiyi mağdur etmeyecek bir fiyatın tespit edilmesi. Tarlada kasalık domates 5-6 TL arasında hatta bölgesine göre 7 TL iken, kurutmalık domates 4 TL. Markete geldiğinde ise malum 30-35 TL’nin altında bulamıyorsunuz. Karpuz ise tarlada kilosu 2 TL iken markette en ucuz 10 TL. Üretici de tüketici de mağdur. Bu nasıl düzen? Hatta bu nasıl düzensizlik akıl alır gibi değil. Aradaki fırsatçılardan bahsetmeyen yok gibi… Ortada belli bir kesimin çok kazandığı, tüm yıl kahır çeken, emek veren üreticinin ise mağdur olduğu bir tablo var.

Sorun sadece salçalık domateste mi? Elbette değil. Ayçiçek yağına ihracat yasağı getirilmesi de yağın fiyatının düşmesini sağlamamış. Herkes dertli. Lojistik ve nakliyenin çok maliyetli olduğu düşünüldüğünde ciddi bir planlama şart gözüküyor. Genç üreticiler babadan kalan çiftçiliği sürdürmekte zorlanıyorlar. Çiftçiler ise bu konuya bir çözüm bulunsun istiyor. Yetkililerin bilgisine.