“Eleyici bir sınav oldu”.
1 milyon öğrencinin Pazar günü girdiği LGS sınavının ardından en çok söylenen söz bu oldu: “Sınav eleyiciydi”.
Özellikle zor matematik ve Türkçe sorularıyla çocuklara ter döktüren LGS sınavı bir kez daha eğitim sistemindeki sorunların gün yüzüne çıkmasına sebep oldu.
Birkaç yıl boyunca süren özel dersler, etütler, dershaneler, hazırlık derken öğrencilerin kaderinin belli olacağı sınava girildi. Her çocuğun eşit şartlarda, eşit eğitimden geçip, sınava hazırlık için eşit imkanlara sahip olmadığı bilindiği halde aynı tür sorularla değerlendirmeye tabii tutulması ne kadar doğru? Üstelik bu soruya; “fen lisesine girmeyi planlayan çocukla, meslek lisesine girmeyi planlayan çocuğun aynı sorulara muhatap olması doğru mu?” diye de ek yapabiliriz.
Dünyada öğrencilerin eleştirel düşünme, karmaşık sorunları çözme, öğrendiği bilgileri gerçek dünyaya adapte etme ve bağımsız öğrenme yeteneklerini geliştirmeleri amacıyla “derin öğrenme” (deeper learning) yolları araştırılırken, ya da empatiyi, sağlıklı ve sürdürülebilir ilişkiyi kurmanın yollarının öğretildiği sosyal ve duygusal öğrenme metodları incelenirken bizde tekdüze bir eğitim sistemiyle gençler çoğu zaman hayallerine ulaşamadan sistemden “eleniyor”. Elenmek her zaman sistem dışı kalmak anlamına gelmez. Yetenekleri keşfedilmemiş, güçlü ve zayıf yönleri doğru analiz edilmemiş, doğru hedefe kanalize edilmemiş bir öğrencinin de aslında “elendiği” söylenebilir.
“Elemeci sınav” sözü dahi kendi içinde çok sorunlu… Diyelim ki sınavda yüzde 10’luk ya da yüzde 20’lik dilimdeki öğrenciler istedikleri yerlere yerleşiyor ve hayal ettikleri eğitimi alıyorlar, bu öğrenciler daha sonrasında planlarını Türkiye’de kalmaya yönelik mi yapıyorlar?
Cevap maalesef “hayır”.
İyi bir liseyi kazanmanın ardındaki esas amaç yurtdışında iyi bir üniversiteye yerleşmek aslında. Bakınız LGS sınavında tam puan alarak girilen gözde devlet lisesi İstanbul Erkek Lisesi’nin 2024 yılında 178 mezunundan 148’i üniversite eğitimi için yurtdışını tercih etmiş. Diyelim ki bu sınavların en büyük amacı başarılı öğrencileri tespit edip yerleştirmek, en iyi liselere yerleşen öğrencileri elde tutabiliyor muyuz?
Cevap “hayır” olduğuna göre liseye giriş sınavları neyi hedefliyor ve neden eliyor?
Beyin göçü Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri. Ek olarak bu ayrıcalığa sahip olmayan ve Türkiye’de kalan öğrencilerin ilgi alanlarına, kapasitelerine ve yeteneklerine uygun okullara yerleşme imkanına sahip olamaması da ayrıca sorunlu…
“Her ile bir üniversite” eğitim politikasının bir sonucu olarak gitgide niteliksizleşen meslek liseleri ve yüksek okullar aileler için cazibe noktası olmaktan çıkmış, bu politikanın sonucu plansız eğitim yapılanmasıyla işsiz ve mutsuz üniversite mezunları bakiyesi kalmıştır. Doğru planlamayla kısa sürede halledilebilecek bu sorunun sürekli göz ardı edilmesi gençlerin mutsuzluğu ve işsizliği ile sonuçlanıyor. Üstelik başarılı öğrencileri, nitelikli insan kaynağını sürekli kaybeden bu sistem beyin göçünü de kronik hale getiriyor.
Ez cümle bu sınavları kazanan da mutsuz, kazanmayan da… O zaman bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu…
Çok Okunanlar

Ortalığı karıştıran evlilik teklifi

Gel bakalım Yiğit Bulut efendi

“İkinci Habur mu, İkinci Mondros mu?”

Gazeteler, terör örgütü PKK'nın silah bırakmasını nasıl gördü?

İkinci Habur mu ikinci Mondros mu?

Parmağına krem süren vekil gündemde

CHP'li Yavuzyılmaz'dan LGS sonuçlarıyla ilgili çarpıcı iddia

Özgür Özel’e hakkında başlatılan jet soruşturmaya CHP’li isimlerden sert tepki

Spotify'la yaşanan 'Emine Erdoğan listeleri' krizinde yeni gelişme

'Terörsüz Türkiye masalının gerçek yüzü' toplantısı