Geçen hafta Cumhuriyet Halk Partisi içerisindeki birlik ve bütünlükten bahseden bir yazı yazmıştım. İçinden geçilen olağanüstü dönemde Cumhuriyet Halk Partisi’nin daha başarılı olması için bir büyük kucaklaşmanın, partinin nitelikli insan kaynağına ortak aklı oluşturmak üzere çağrı yapmanın tam vaktidir demiştim. Tahminin çok üzerinde geri dönüş aldım bu yazı ile ilgili… Gerek Cumhuriyet Halk Partisi üyeleri, gerekse de seçmenleri CHP’nin ülkenin en liyakatli kadrolarına sahip partisi olduğunda hemfikirler. Gelin görün ki bu yüksek kabiliyetli ve liyakatli insan kaynağından faydalanma konusunda zayıf kaldığı ortak düşünce haline gelmiş.
Bu sadece bugünün meselesi değil üstelik. Çok uzun yıllardır gitgide daralan hizipler, ekipler, arkadaş grupları ve onların çevresinde öbeklenen ve dağıtılan yönetim kademeleri maalesef bu algının seçmende iyice yerleşmesini sebep oldu. Belirtmek gerekir ki bu algının oluşmasında 2023 Genel seçimlerinde taşın altına elini koymak için CHP’ye başvurmuş ve görmezden gelinmiş, değerlendirilmemiş yüzlerce insanın olması bardağı taşıran son damla oldu. Özellikle son iki seçimdir yerel seçimlerdeki olağanüstü başarısını genel seçimlere yansıtamayan Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu sorunun yanıtını muhakkak bulması ve gerekli revizyonu yapması zorunlu görünüyor; Seçmen yerelde CHP’ye oy verirken genel seçimde neden aynı ölçüde oy vermiyor?
CHP için durum böyle. Şimdi gelelim muhalefet bloğu içindeki birliktelikten bahsetmeye… Haftanın ilk gününün sabahına Cumhuriyet Halk Partisi Gençlik Kolu Genel Başkanı Cem Aydın’ın ifadeye çağrılması ile uyandık. Ardından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu‘na yönelik bir soruşturma açıldı ve aynı günün akşamında Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ Ankara’da yemek yediği bir restoranda gözaltına alındı. Bu yazının yazıldığı saatlerde Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın davasının akıbeti henüz belli değildi.
Bir gün içerisinde yaşanan bu şok soruşturmalar aynı zamanda bir mecburiyeti de peşinden getirdi; Muhalefetin dayanışması.
2023 Genel seçimleri sonrası altılı masanın başarısız olmasıyla birlikte muhalefetteki profesyonel yöneticilerde partilerin bir araya gelip ittifak kurmasının olumlu sonuçlar doğurmadığına dair bir kanaat hasıl oldu. Ardından gelen yerel seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisi’nin herhangi bir ittifak kurmadan birinci parti çıkmasıyla da muhalefet partilerinin birlikte hareket etmesinin fayda değil zarar getirdiğine dair oluşan bu kanaat perçinlendi.
Gelin görün ki iş genel seçime geldiğinde dinamikler yerel seçimdeki gibi işlemiyor. Bunu daha önceki yazılarımda çok kereler yazdığım için bu sefer detaylandırmayacağım. Kısaca yerel seçimde seçmen kazanma olasılığı yüksek olan iki aday arasında tercihini yaparken ve hatta iktidar seçmeni iktidara vermek istediği uyarıyı yerel seçimdeki oy tercihlerinde gösterirken genel seçimde aidiyet duyduğu partiye yönelmeyi tercih ediyor. Bu sebeple de mevcut cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde genel seçime giderken muhalefetin birlikte hareket etmesi önem arz etmektedir.
2024 Yerel seçiminden sonra gerek Suriye meselesinde, gerekse de iktidarın içinde bulunduğu açılımvari sürece dair muhalif partilerin farklı farklı tutumları oluştu. Bu farklılaşma kimi zaman muhalefetin muhalefete muhalefet ettiği durumları doğurdu.
Öte yandan bugüne kadar muhalefet bloğu içerisinde yer alan Dem Parti’nin, iktidarla yürüttüğü görüşmeler neticesinde yaşanan antidemokratik uygulamalara karşı sessizliği muhalefetten ayrışmasına neden oldu.
Bir yandan İYİ Parti’den ya da başkaca diğer partilerden AKP’ye vekil katılımı ve transferler artarken, diğer taraftan muhalefet kendi içerisinde bin parçaya bölündü. Birbirine karşı gitgide keskinleşen muhalefet parti temsilcileri açıklamalarının merkezine AKP‘yi ya da Cumhur İttifakı’nı değil, CHP’yi ya da birbirlerini alır olmuşlardı. Böylece CHP yalnızlaştırıldı. Bu durum en çok da iktidarın ekmeğine yağ sürüyordu.
Ta ki o kara Pazartesi’ye kadar… Her şerde bir hayır vardır diye bir söz vardır. İşte belki de bu kara pazartesi yaşananlar Çağlayan Adliyesine doğru farklı siyasi partilere mensup milletvekillerinin kolkola yürümesine vesile oldu. Muhalefet liderlerinin arka arkaya yaptığı açıklamalar aslında “kurtuluş yok tek başına” sözünün sadece parti içerisine yönelik bir çağrı değil, toplumsal muhalefetin örgütlenmesine yönelik bir gereklilik olduğunu da ortaya koyuyordu.
Şimdi içinden geçilen bu olağanüstü günlerde hemen hemen her parti, bir yandan parti içi birlikteliğini sağlamaya çalışırken, diğer taraftan da muhalefet bloğunda toplumsal mücadele temelli birlikteliğe olumlu bakmaya başladı.
Olağanüstü durumlar olağanüstü stratejileri gerekli kılar. Büyük küçük demeden, kibre kapılmadan, geçmişte “sen bana onu yapmıştın, ben sana bunu yapmıştım” demeden 2017 referandumunda oluşan toplumsal muhalefeti, birlikteliği sağlama vakti.
Bir önceki yazımı bitirdiğim aynı cümlelerle bu yazımı da sonlandırmak isterim;
“Bunu sağlamak için belki de en kritik dönem şimdidir. Yarın çok geç olabilir…
Çok Okunanlar

İmamoğlu emniyetteki ifadesinde meydan okudu!

Fatih Portakal'dan Kemal Kılıçdaroğlu'na 'Truva atı' çıkışı

MHP'li isimden CHP'ye kayyum göndermesi! 'Özgür Özel dahil...'

Robespierre

Gençler neden sokakta, bilen var mı?

Merkez Bankası 'İmamoğlu operasyonlarında' ne kadar dolar sattı?

2.Lig Beyaz Grup'ta zirve mücadelesi!

Serdar Haydanlı kimdir?

CHP'li Emir'den MHP'li Feti Yıldız'ın 'kurultay' iddiasına yanıt

3. Lig 4. Grup'ta zorlu maç!