Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
45,7013
Dolar
Arrow
39,6732
İngiliz Sterlini
Arrow
53,4043
Altın
Arrow
4295,0000
BIST
Arrow
9.203

Sarkaç nereye savrulacak?

Dünyada siyasi ve sosyal dalgalanmalar çeşitli dönemlerde siyasi sarkacın bir uçtan, sonraki on yıllarda diğer uca doğru hızla savrulmasına sebep olmuştur. 

Bu siyasi sarkaca en iyi örneklerden biri Amerikalıların “Kükreyen Yirmiler” (1920’li yıllar) dediği dönem gösterilebilir. Birinci Dünya Savaşı’nın yaralarını hızla sarıp, Ford’la seri üretime geçen, kadınları istihdama dahil eden, işçilere yüksek ücret veren, her türlü sanatsal ve sosyal özgürlüğün kapılarını açan yıllar… 

Kükreyen Yirmiler dalgası sadece Amerikayla sınırlı kalmamış, Weimar Cumhuriyeti döneminde Berlin'de daha fazla somutlaşmıştır. Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra büyük bir yoksulluk yaşayan Almanlar, bir süre kanlı sokak çatışmaları ve iç kargaşayla uğraşmış ardından sosyolog Max Weber, hukukçu Hugo Preuss, siyasetçi Friedrich Naumann ve tarihçi Friedrich Meinecke'nin içinde bulunduğu bir grup kanaat önderinin tüm tarafları memnun edecek bir anayasa yapması ile birlikte biraz daha düzene girmiştir. 

Her ne kadar savaşın getirdiği ekonomik yıkım, yoksulluk ve yüksek enflasyondan değersiz hale gelmiş paralarıyla uğraşıyor olsalar da, kültürel ve sosyal yaşamdaki özgürlükler Kükreyen Yirmilere özgü bir tutumla son gaz devam etmiştir. 

Weimar Anayasası, oy kullanma hakkını 1919 yılında, 20 yaş üzerindeki tüm erkek ve kadınları kapsayacak şekilde genişletirken, tıpkı Amerika’da olduğu gibi kadınların istihdama ve sosyal yaşama dahli sağlanmıştır. Weimar Cumhuriyeti mimaride Bauhaus hareketinin doğmasına sebep olurken, Amerika’da Afro-Amerikalıların öncülüğünü çektiği “Harlem Rönesansına” benzer bir Rönesans Berlin sokaklarında yaşanmıştır. 

Kültürel liberalizm adeta nirvana yapmıştır. Weimar bir yandan Adorno ve Marcuse gibi büyük düşünürler yetiştirirken, diğer taraftan kendi içinden her yıl Nobel’e aday olacak Einstein ve benzeri bilim insanları çıkarmıştı. Belirtmek gerekir ki Alman Yahudileri ticarette ve sosyal yaşamda en parlak dönemini yaşamıştır.

Ta ki büyük buhrana kadar… Amerika’nın yaşadığı büyük buhran zincirleme etki göstererek önce İngiltere ve Fransa’yı ,ardından da Almanya’yı ekonomik olarak büyük bir darboğaza sokmuştur. Weimar hükümeti bu ekonomik buhranla baş edememiş, radikal sağ ve radikal sol yükselmiştir…

Ardından siyasi sarkaç diğer tarafa savrulmuş, Nazi dönemi başlamıştır. Artık özgürlükler dönemi bitmiş, göçmen düşmanlığı, kadınların sosyal yaşamdan çekilip ev işlerine hapsolması ve daha birçok baskıcı, diktatoryal uygulama başlamıştır.

Sarkaç bir kere antidemokratik yönetime savruldu mu bütün dünyada dalga dalga yayılmaktadır. Siyaset bilimciler artık sarkacın hareketini az çok öngörebilir olmuşlardır.

Şimdi diyeceksiniz ki; devletler yaşadıklarından hiç ders çıkarmaz mı? 

Elbette çıkardılar. Örneğin Amerikalılar 1929’dan çıkardıkları dersle, 1987’deki krizi çok daha rahat atlattılar. Ayrıca 1973’te yaşanan petrol krizinden sonra, Churchill'in 1913'te petrol politikası üzerine İngiliz parlamentosuna yaptığı konuşma yol haritaları oldu: "Petrolde güvenlik ve kesinlik, sadece çeşitlilikte ve çeşitlilikte yatar."

Evet, bugüne geldiğimizde Amerika’da uzun süredir devam eden liberalizmin çöküşünün yine dünyada dalga dalga yayıldığını görüyoruz. Üstelik sarkacın buradan sonra nereye savrulacağını kestirmek geçmişte olduğu kadar kolay değil. 

Daha düne kadar İsrail’in İran’a savaş açmak hazırlığında olduğu, Rusya’nın Ukrayna’yla savaştığı, Hindistan’ın Pakistan’la karşılıklı bombalar yağdırdığı bir evrenden, bugün ülkeler arasında barışın konuşulduğu bir döneme giriyoruz.

Barış her zaman temennimiz fakat aklımızdaki sorular aynı; 

Ne kadar gerçek? 

Ne kadar güvenilir? 

Ne kadar sürdürülebilir?

Bir yanda dünyada göçmen karşıtlığı, otoriter liderler ve anti-demokratik uygulamalar yükselirken, diğer taraftan bu barış dalgasının kalıcı olup olmayacağını zamanla yaşayıp göreceğiz.