CHP Kurultayı yaklaşırken Kemal Kılıçdaroğlu’nun başı çektiği ve giderek saldırganlaşan bir muhalefet hareketi gündemi işgal etmeyi sürdürüyor.
CHP’nin eski genel başkanı 13 yıl boyunca sürdürdüğü başarısız yönetiminden hiç rahatsızlık duymadan yeni yönetimin başarısını gölgelemek ve yeniden koltuğuna geri dönmek için ölçüsüz bir saldırganlıkla yola çıkmış görünüyor.
İlk göreve geldiği günlerde kendisine yakıştırılan “Sakin Güç” ve “Gandi” lakaplarını geride bırakalı çok oldu. Siyasette geçirdiği yıllar sonunda giydirilmiş siyasetçi kimliği yerini bireysel ve gerçek kimliğine terk etti.
Öfkeli, hırslı ve saldırgan… Belki de yaralı, haksızlığa uğradığını zannediyor ve mağduriyet duygusu içinde.
Hiçbir zaman Genel Başkanlığa aday olmadığını söyleyerek, delegeye bir mesaj gönderme peşinde.
Oysa kaset komplosu sonunda ilk genel başkan olduğu sürecin her dakikasını yaşamış bir kişi olarak, bu gereksiz beyan karşısında hayrete düşmemek mümkün değil.
Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlık hevesinin başlaması ve isminin dolaşıma sokulması 2002- 2007 arasında yani 22. Dönemde Baykal karşıtı hizip içinde yer alması ile başlamıştı. Ancak 2007 seçimlerinde Deniz Baykal onu sadece milletvekili yapmakla kalmamış, önce Grup Başkanvekili sonra da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olmasının da yolunu açmıştı.
Deniz Baykal’ın istifasını izleyen dönemde, bırakın delegenin istemesini, CHP MYK’sı dahi adaylığını televizyonlardan, yaptığı basın toplantısı ile öğrenmişti. Basın toplantısında CHP Genel Başkanlığına aday olduğunu kendisi açıklamış ve tek aday olarak girdiği Kurultay’dan seçilerek çıkmıştı.
Kılıçdaroğlu’nun “Sakin Güç” sıfatı Genel Başkanlığı kaybettiği 2023 Kurultay’ından sonra yerini “Kontrolsuz Güç”e bıraktı.
Oysa Özgür Özel delegelerinin % 59,44’ünün oyunu alırken eski genel başkan sadece % 39,24’ünün oyunu alabilmiş ve 13 yıllık genel başkanlığını kaybetmişti.
Eleştirilerin odağı olmasının tek nedeni seçimlerde izlediği yanlış stratejiler ve başarısızlıklarla sınırlı değildi. CHP’yi sürüklediği “Yeni CHP” adlı dönüşüm süreci, Devrimin Partisinin ilkelerinden, tarihsel misyonundan koparılması, kimliksizleştirilmesi ve sıradanlaştırılması ile sonuçlanmıştı.
Ülkenin Siyasal İslam Devletine dönüştürülmesine kayıtsız kalan, laiklik kavramının kullanılmasını bile partisine yasaklayan, tarikatları sivil toplum örgütü ilan eden, muhafazakarlıkla etnik milliyetçilik arasında gidip gelen, CHP ideolojisi ile kavgalı , devşirilmiş elemanların akıl hocalığına bel bağlayan bir yönetim anlayışı ile Kılıçdaroğlu CHP’de bir kimlik erozyonunun mimarı olmuştur.
Devrimin Partisi, Devrimi parçalayanlarla yol alırken, Devrimi koruyanlar ilkesiz siyasetinin düşmanı ilan edilmiştir.
CHP’nin fedakar seçmeni, yüreği kanayarak 13 yıl boyunca bu yükü sırtında taşımış, sadakatle desteğini sürdürmüştür.
Demokratlığının pamuk ipliğine bağlı olduğunun ilk işaretini Ekmeleddin İhsanoğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı yapılması sürecinde gösteren eski genel başkan, Cumhurbaşkanı adayı için milletvekillerinden öneriler toplamış ancak kimsenin adını bile duymadığı adayı, parti organlarından bağımsız ve habersiz kendisi belirlemiştir. Parti tabanında oluşan tepkiyi de “ tıpış tıpış sandığa gidecekler” dayatmasıyla göstermekte sakınca görmemiştir.
Eleştiriye açık olduğu izleniminin ise halka yönelik bir algı operasyonundan ibaret olduğunu, parti içinde kendisini eleştirilerin disipline sevk, ihraç, soruşturma ve milletvekili yapılmama ile sonuçlandığının çok sayıda örneği bulunmaktadır.
Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığı Kurultay’da delege oylarıyla kaybetmesini kabullenmekte yaşadığı zorluklar ve verilen tepkiler çok üzücü bir boyuta taşınmaktadır.
Yaşadığı hayal kırıklığının ve haksızlığa uğradığına inanmış olmasının sonucunda sergilediği üslup, gazetecilerle girdiği tartışmalarda giderek sertleşmektedir.
Kullandığı “merkep, tetikçi, yalaka, iblis, kepaze, satılık, müptezel, çukur” gibi ifadeler, kontrolünü yitirdiğini ve hayal kırıklığının öfkeye dönüştüğünü göstermektedir.
CHP’nin tarihi boyunca hiçbir genel başkan, çok ağır eleştirilere muhatap olduğu halde, böyle bir üslup kullanmamıştır.
Ancak bu ifadelerden daha da ağır olan “ Ben bu partiyi elinde viski kadehleriyle partime yön veren ALÇAKLARIN elinden aldım ve halkın partisi yaptım” sözleridir.
Kılıçdaroğlu, böylece kendi yönetimine kadar geçen sürede görev alanları “alçaklıkla” suçlayacak kadar çığrından çıkmış görünmektedir. Oysa yüzyıllık şanlı geçmişe sahip olan Cumhuriyetimizin kurucu partisinde bu sıfata uygun tek bir yönetici bile bulunamaz.
CHP’nin geçmişini karalayan ve açıkça hakaret etmekten kaçınmayan eski genel başkanın bu “alçakların” kimler olduğunu açıklama zorunluluğu vardır.
Bu açıklamayı yapmadan önce de bir öz eleştiri yapmaya ihtiyacı olduğu açıktır. Çünkü CHP’nin tarihsel mirasını devr alacak nitelikte bulunmayan ve Kuruluş Doktrinini imha etmek için çırpınan devşirme kadrolar CHP’nin eski genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun maharetli (!) ellerinde şekillendirilmiştir.
Bu değerlendirme, Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi, Devrimin Partisini, Atatürk’ün partisini gönlüne indirememiş olduğunu göstermesi bakımından çok anlamlıdır.
Hırs ve öfke, gerçekleri algılamanın önünde bir duvar örer. Kişiyi sağduyudan yoksun bırakır. Hatalarının üstünü bir sis bulutu gibi örter.
Çıkarcı azınlığın telkinleriyle yol almak ise doğru yolu kaybetmesine neden olur.
CHP’ye 13 yıl boyunca Genel Başkanlık yapmış bir kişinin ardında bıraktığı miras başarısızlık ve ilkesiz yönetim olabilir. Ancak hakaret, öfke ve hırs olmamalıdır.
CHP’ye genel başkanlık yapmış olanları, CHP’liler her zaman saygı ve sevgiyle anmak ister…
Umarım eski genel başkan, hatalarını, üslubunu düzelterek kendisini yıllarca destekleyen vefakar CHP’lilerin yaralarını onarmayı onlardan esirgemez.
Saygı ve güveni kazanmak yıllar ister. Kaybetmek için ise birkaç sözcük yeter !
Çok Okunanlar
Fatih'teki vahşette yeni ayrıntı ortaya çıktı
Katil Semih Çelik'in babasının ifadesi ortaya çıktı
Narin Güran cinayetinin şifresi Arif Güran'dan mı geçiyor?
Semih Çelik'le gündeme gelmişti
Narin Güran cinayetinde rapordan DNA çıktı
'Altı kurbanın vücudundan farklı parçaları kesen bir seri katil...'
İkbal Uzuner ile Semih Çelik’in son görüntüleri ortaya çıktı
Dünya Sağlık Örgütü'nden Türkiye için korkutan rapor
Herkes onun güzelliğini konuşuyor
Planı görmek için 'kâhin' olmaya gerek yok da BOP’a tamam mı devam mı?!