İyi kalpli insanlarız biz. Öfkelerimiz geçici, şefkatimiz kalıcıdır.
Bu nedenle “ölüm” , kin ve öfkeyi bir tül gibi örter. Cenaze namazlarında imamın sorusunda herkes ağız birliği eder: “iyi biliriz!”…
Bu nedenle türetilmiş atasözlerimiz bile vardır; örneğin “kör olur badem gözlü olur” deriz ve öleni sadece güzel yanları ile anmaya özen gösteririz
Konu bireysel ilişkilere indirgendiğinde, bu güzel bir gelenektir. Gönlün tüm kirlerini yıkar, insanı ferahlatır.
Ancak söz konusu vatansa, bu temiz ve insanca duyguları kendi amaçları için kullanmaya çalışanlara karşı da dikkatli olmak gerekmez mi?
Toplumun duygusal bir kuşatma altına alındığı bir süreci adım adım yaşamaktayız.
Çok renkli, sempatik, sanatçı kimliği ile toplumu etkilemiş bir siyasetçiyi kaybettik. Tanrı yolunu açık etsin…
Ancak Sırrı Süreyya Önder’in ardından başlatılan duygusal kuşatma operasyonunun neyi amaçladığını da görmek gerekmiyor mu?
Bu gerçekleri görüp, iki cümlelik yorum paylaşanların nasıl dışlandığını ve manevi bir linçe tabi kılındıklarını görünce, ölümün ardına sığınmış kirli siyaset oyunlarına dikkat çekmek boynumuzun borcudur.
AKM’deki cenaze töreninde başlatılan ve tüm TV ekranlarında günler boyu sürdürülen duygusal görünümlü “çözülme” kampanyası, Sırrı Süreyya’yı idolleştirerek tek bir amaca doğru yelken açmaya devam ediyor.
TBMM’de tarihinde ilk kez taziye masaları açılıyor. Genel Kurul’da vasiyeti gereği Şeyh Galip’in “Naat’ı okunuyor. Siyaset, yüz ifadeleri ve ses tonları ile bu “kutsal” kişiye olan saygısını göstermekte yarışıyor.
Birkaç ay öncesine kadar gözlerinden nefret, dudaklarından hakaret dökülen Bahçeli, Önder’in fotoğrafını okşuyor. Bunları yaparken de TBMM Başkanı ve DEM’liler tarafından bir “peygamber” edasıyla karşılanıyor.
Kuşkusuz vasiyetin büyüğü torbada….BARIŞ görünümlü Pandora’nın Kutusu !
Sırrı Süreyya Önder, ne kadar gündemde tutulur, mağduriyet algısı ne kadar uzun sürerse, şehit ailelerinin vicdanı o kadar kabuk bağlar sanılıyor.
Bununla da yetinilmeyip, yeni senaryolar servis ediliyor. Arabasının arka lastiğine yönelik bir suikast girişiminin nasıl engellendiği anlatılıyor.
Milletin kalbini yumuşatma girişimi sürerken, arka planda büyük gizlilik içinde devam eden “süreç” neredeyse tamamlanmak üzere.
PKK silah bıraktığını çok yakında açıklayacak. Silah teslim törenleri yapılacak, balonlar uçurulacak, barış güvercinleri kanat çırpacak, barış türküleri söylenecek.
Cumhur İttifakı ülkeye “barış” getirmenin siyasi rantını devşirirken, bu pazarlığın arka planı milletten saklanacak. Önce Öcalan’a ve hasta terör tutuklularına aşamalı olarak özgürlükleri verilerek, millet bu gelişmelere alıştırılacak. Hatta “hepsi bu kadarmış “ diyerek barıştan mutluluk duymaları sağlanacak.
Çünkü arka plan, ikinci aşamada devreye girecek.
Pandora’nın kutusunda iki milletli bir toplum var. Anadilde eğitim var. Öz yönetim adı altında özerk bölgeler oluşturmak var. Kısacası önceki yazılarımda anlattığım gibi, Öcalan’ın “ Demokratik Konfederalizm” adlı kaos modeli var.
Nereden mi biliyoruz? Sırrı Süreyya Önder’in İmralı sonrasında yaptığı açıklamalardan, DEM eş başkanlarının açıklamalarından.
DEM ile İktidar güçleri arasındaki aşk, karşılıklı sinsi alışverişin çocuğu.
Bu anlaşmanın kaybedeni tek; Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milleti.
Duygusal kuşatmanın büyüsüne kapılarak, gerçekleri görmekten vaz geçmememiz gereken günlerden geçiyoruz.
Duygularımızı Cumhuriyetimize ve onun bölünmez bütünlüğüne sahip çıkmak için kullanalım…
Çok Okunanlar

Kılıçdaroğlu hakkında gündeme oturacak kulis

İBB soruşturmasında bir etkin pişmanlık daha...

Cüneyt Arkın'ın Amerika'ya karşı yazdığı şiiri bilir misiniz?

Cezaevinde duygusal anlar... Vahap Seçer'in elini tutup ağladı

Eski Bakan Yardımcısına tam 8 maaş!

CHP'deki Kurultay krizine AKP'li isimden yorum geldi

Mehmet Şimşek'i zora sokan o tarih!

Erdoğan'ın getirdiği sistemi artık AKP'liler eleştiriyor

Duran için geri sayım, Osimhen için yeni formül

Ankara'dan dikkat çeken Mansur Yavaş kulisi