Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,6287
Dolar
Arrow
34,8925
İngiliz Sterlini
Arrow
44,3362
Altın
Arrow
3006,0000
BIST
Arrow
10.125

Hançer

Hançer” in siyaset literatürüne girmesi çok eskidir.

MÖ 44’de Julius Sezar’ın Brütüs tarafından hançerlenerek öldürülmesi ile hançer, ihanetin sembolü olmuştur. Brütüs, Sezar’ın çok yakınıydı. Metresinin oğluydu. Bu nedenle, “Sende mi Brütüs” sözleri, yakınları tarafından  ihanete uğramanın  sloganına dönüştü.

Hikayenin ana teması ihanet olmakla birlikte, ihanetin nedeni ile sonucu arasındaki ilişki genellikle gözlerden uzak kalmıştır.

Roma Cumhuriyetinde, Roma Hukukuna göre yapılan yetki dağılımında Senatonun yetkisinin giderek tek elde toplanması ve Sezar’ın kendisini yaşam boyu diktatör ilan ederek tek yetkili Konsül haline gelmesi, başkaldırının nedeni olmuştu.

Sezar’ın en büyük özelliği, uzun yıllar ihtiraslarını saklayarak yol alması ve aşırı kibiri ile zamanla ülkede bir ilah figürüne dönüşmesiydi. Artık heykelleri, Roma Tanrılarının heykelleriyle birlikte taşınıyor, doğduğu ay olan Temmuz’a onun adı verilerek “Jül” deniliyor, doğduğu gün resmi tatil ediliyordu.

Bu duruma tepki gösteren ve Roma Cumhuriyetinin kuruluş ilkelerine dönmesini isteyen bir grup senatör, MÖ 44 yılında, Brütüs ile birlikte harekete geçerek, onu 23 yerinden hançerleyerek öldürmüştü.

……………………………………………………………………………….

Mağduriyetin prim yaptığı Türkiye siyasetinde, ihanet ve hançerlenme kavramının  kullanılmasına sıkça tanık olunmaktadır.

Bu eskimiş sloganın CHP Kurultayında yeniden gündeme sokulması ile başlatılan polemik o günle sınırlı kalmadı. Yerel seçimlerde yeni yönetimin kazandığı başarıya rağmen  CHP’nin Eski Genel Başkanı tarafından ısrarla gündemde tutulmaya çalışılıyor.

Eski Genel Başkan, siyasetin doğasında olan rekabetten, delege oylarıyla yenik çıkmayı içine sindiremiyor.

Oysa CHP’nin son 13 yılı nice hançerlemelere sahne olmuştur. Hançer darbelerinin en yıkıcısını CHP’nin kurucu ideolojisi ve bu ideolojinin savunucuları almış, kimliksiz ve ilkesiz bir siyaset partiye egemen kılınmıştır.

Atatürk’ün adını anmamaya gösterilen özen yıllar boyu sürmüş, CHP’nin en parlak dönemi “1930’ların CHP’si” denilerek lanetlenmiştir.

Dinsel söylemler ana muhalefetin vazgeçilmezi haline getirilirken, laikliğe yönelik saldırılar görmezden gelinmiş hatta “Laikliğe yönelik bir tehdit bulunmadığı” açıklamalarıyla desteklenmiştir.

Toplumsal yaşamda dinin, pozitif hukuku ve Anayasayı ezmeye ve kendi hegemonyasını yaygınlaştırmaya yönelik ataklarına kayıtsız kalınarak gizli destek verilmiştir.

CHP’nin kurumsal kimliğine ve Devrimlerine saplanan hançer, tüm Kemalistlerin yüreklerini kanatırken, açılan yaraları umursayan  bir yönetim anlayışı da sergilenmemiştir.

Seçimlerde art arda alınan yenilgiler bir yana, Cumhurbaşkanlığı adaylarının seçiminde gösterilen pervasızlık ve düşük profilli, İslamcı kimlikli aday dayatması ile Cumhurbaşkanlığı, Recep Tayyip Erdoğan’a ikram edilmiştir.

Altılı Masa fiyaskosu ile oy potansiyeli olmayan, Yeni Osmanlıcı, tarikat bağlantılı, AKP eskisi partileri hoş tutmaya ve her türlü tavizi vermeye çalışan CHP’nin Eski Genel Başkanı, kendi tabanının acılarını ve tüm anket sonuçlarını görmezden gelerek Türkiye’yi dört yıl daha karanlığa mahkum etmiştir.

Aday belirlemelerinde parti içi demokrasinin yok sayılarak YCHP profilli adayların tercih edilmesi bir yana, CHP kökenli olmamanın prim yaptığı bir yönetim modeli oluşturulmuş, Genel Merkez danışmanlarının  CHP kimliği taşımayanlardan seçilmesine öncelik verilmiştir.

İhanetten söz edilecekse, 13 yıl boyunca esas ihanete uğrayan vefakar CHP tabanıdır.

CHP’liler, Kılıçdaroğlu döneminde  kendini çaresiz hissetmiş,  yorulmuş, üzülmüş, incinmiştir.

Ne demişti Mevlana? “İncitme, incittiğin yerden incinirsin”. 

Eski Genel Başkan, yana yakıla neler çektiğini, nasıl sustuğunu, ne denli mağdur edildiğini anlatmak yerine, bir öz eleştiri yaparak hatalarını gözden geçirebilseydi, bu denli incinmek yerine, incittiklerinin gönlünü alarak açtığı hançer yaralarına merhem olmak fırsatını yakalayabilirdi.

Yunus Emre’nin dizeleriyle ile yazıyı noktalayalım:

Çiçeklerle hoş geçin

Balı incitme gönül

Bir küçük meyve için

Dalı incitme gönül

Mevla verince azma

Geri alınca kızma

Tüten ocağı bozma

Külü incitme gönül