Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
44,5095
Dolar
Arrow
39,1493
İngiliz Sterlini
Arrow
52,9288
Altın
Arrow
4220,0000
BIST
Arrow
9.277

"KURTULUŞ"

“KURTULUŞ” büyülü bir sözcüktür. Özgürlük, umut, mutluluk barındırır. Birikmiş karanlığı ardında bırakır.  

KURTULUŞ kavramı, dünyaya gözünü Atatürk Türkiyesi’nde açanlar için özgür ve bağımsız bir vatan uğruna can vermenin onurunu, yılmadan mücadele etmenin azim ve kararlılığını, uygar bir birey olarak yaşamanın umudunu, yılları aşarak yüreklere taşır.

KURTULUŞ, kollektif bir eylemdir. Tek başına kurtulmak için yola çıkanları, düşman zırhlısına binerek kaçanları, düşmanla işbirliği yapıp vatanı satanları millet affetmez.

Kurtuluş Savaşı sadece düşmana karşı kazanılmamıştır. İhanetçilere karşı da kazanılmıştır.

Mustafa Kemal Paşa Kurtuluş Mücadelesini iki cephede sürdürmüştür. Dış cephede düşmanla savaşırken, iç cephede ihanetçilere karşı amansız bir mücadele vermek zorunda bırakılmıştır.

• Savaşın en kritik günlerinde Meclis içindeki muhalif grup, başkomutanlık yetkisini elinden almaya ve onu Ankara’dan uzaklaştırmaya çalışmıştır.

• 2 Aralık 1922’de sunulan bir yasa teklifi ile milletvekili olma hakkını, o günkü Türkiye sınırları içinde doğmuş olmaya  veya sınırların dışında doğmuş ise, seçim bölgesinde 5 yıl ikamet etmiş olma şartına bağlanması istenerek milletvekili olma hakkı gasp edilmeye çalışılmıştır.

• Cumhuriyetin ilanına en yakın silah arkadaşları karşı çıkmış, Halifeye sadakat beyanında bulunmuştur.

• İzmir suikast girişimi en yakın halkaya kadar gelip dayanmıştır.

Yarbay Mustafa Kemal’in Conkbayırında gözyaşlarını içine akıtarak askere verdiği “Sizlere taaruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler gelir, başka komutanlar hakim olur” sözleriyle ateşe atılan ve tamamı şehit olan 57. Alay, Milletin ordusuydu. Peki, Mecliste iktidar kavgasına gömülüp, Milli Mücadeleyi tehlikeye atanlar, Atatürk’e cephe alanlar kimdi? Hangisini minnetle ve saygıyla anıyoruz?

Daha pek çok örnek, iç cephedeki yıkıcı mücadelenin siyasi rekabete dayandığını göstermeye yeter…

KURTULUŞ, yaşanan süreçte düşman ordularına karşı değil, ülkenin içinde bulunduğu tüm ekonomik, sosyal, kültürel ve hukuksal koşulların yol açtığı yıkımı ortadan kaldırma mücadelesine dönüşmüştür.

Demokrasiye, özgürlüğe, adil yargıya, refaha ve en önemlisi Atatürk Türkiyesi’ni geri almaya su gibi, hava gibi muhtaç olduğumuz günlerden geçmekteyiz.

Demokratik Kurtuluş mücadelesinin bu en zorlu döneminde, tarihten ders almayanlar ilkel öç alma duyguları ve siyasette koltuk kapma sevdaları ile milletin vicdanını kanatmaya başladılar.

Cumhuriyetin Partisini dönüştürmek ve ilkesizleştirmek için sarf ettikleri çaba yarım kalmış olmalı ki, şimdi yıkıp, yok etmek için  “sessizlik direnişi” ile sonuca ulaşmaya çalışıyorlar.

Oysa filmi geriye sarınca hafızalarda canlanan sahneler AKP’ye mahkum bırakılışın anılarıyla yüklü. Bu anılardan sorumlu olanların pişmanlık beyan etmeleri en azından yürekleri yumuşatabilirdi. 

Örneğin Ekmeleddin İhsanoğlu faciası, son seçimlerde oy tabanı olmayan partilere hediye edilen 39 milletvekilliği, kaybedileceği belli olan Cumhurbaşkanı adaylığı ve CHP’yi CHP’sizleştirmek için sarfedilen onca çaba ve daha niceleri… 

Yıllarca partiye zarar vermemek için susan, eleştirirse trollerin saldırısına maruz kalan partililer yeni bir umuda yelken açmışken CHP’ye yönelik komplo ateşine odun atmakla yarışanları tarih, hangi sıfatla anacak diye düşünülmesi gereken günlerdeyiz.

CHP delegesini, üstelik eski yönetimce yapılandırılan delegeyi, para ile alınıp satılan bir şerefsizlik abidesi olarak niteleyenlerin, onların yüzüne gelecekte nasıl bakacaklarını da hesaplamaları gerekmez miydi?

İktidar Partisinin tek umudunu CHP’nin imhasına bağladığı ortadadır. Yıllardır yalan ve iftiralarla başaramadığını şimdi zindanları devreye sokarak da başaramayacağını görmüş ve bu kez sinsi bir plana yönelmiştir. CHP’yi parçalara ayırarak ve ilkel öç alma duygularını kullanarak yok etmek…

AKP, CHP’siz bir Türkiye hayali ile yanıp tutuşmaktadır. 

Öyle ya, birinci parti olmak, iktidar olmak CHP’nin ne haddine??? 

Totaliter yönetimlerin öncelikli hedefleri kendilerine biat etmeyen muhalefeti önce şeytanlaştırıp sonra yok etmektir. Bunu yapmadan toplumu tüm yönleriyle kontrol altına almak mümkün olmaz. Halktan tam bir itaat ve lidere yüceltilmiş bir teslimiyet beklenir. Tam disiplinli ve bol cezalandırıcı bir sistem kurulur. Hukuk, yerini emir-komuta düzenine bırakır. Bu sistem topluma “beka sorunu” olarak sunulur.

Bu sistemde başkaldıran bir muhalefetin tümüyle yok edilmesi elzemdir.

Demokrasiyi savunan, “hak-hukuk-adalet” diye yürüyenlerin bu değerleri ne ölçüde içselleştirdiklerinin sınavı bugünlerde verilmektedir. 

Hepsinden daha önemli olan ise, CHP’nin varlığı ve gücünün sadece bir siyasi parti olmaktan çok daha büyük anlamlar taşımasıdır.

CHP, Türkiye’dir… CHP Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve Kurucu İradenin güvencesi ve temsilcisidir. 

CHP’yi kişisel hırs ve çıkarları için kurban etmeye çalışanlara, Türkiye’nin Demokratik KURTULUŞ mücadelesine engel olanlara en anlamlı uyarıyı millet verecek, tarih onları asla affetmeyecektir.