Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
46,5322
Dolar
Arrow
39,7725
İngiliz Sterlini
Arrow
54,7777
Altın
Arrow
4255,0000
BIST
Arrow
9.404

KILIÇDAROĞLU

23 Mayıs 2010’da, Genel Başkan seçildi.

Genel Başkan adaylığı o günün parti yönetimi için tam bir sürprizdi. Gizlice kurgulanmış, sinsice planlanmış ve TV ekranlarından kendisi tarafından açıklanmıştı.

Yeni bir rüzgârla CHP’yi iktidara taşıyacağını sananlar, ona “sakin güç” ve “Gandi Kemal” adını vermişlerdi. Tüm anketler uçuşa geçmiş, Gandi Kemal ile CHP’nin % 40’larla iktidara yürüdüğü algısı topluma egemen kılınmıştı.

O günlerde CHP’de MYK üyesiydim. Sürecin tam ortasında bu yeni senaryoyu izliyordum.

Gandi Kemal, kendisini Genel Başkanlığa taşıyan ekibi tam 7 ay sonra tasfiye etti. 

Genel Başkan olarak ilk sınavı Anayasa Değişikliği Referandumu oldu.  Referandum sürecinde izleyeceği siyasi çizgi de ortaya çıkmaya başlamıştı. Tunceli Mitinginde  “ herkese genel affın yolu açılsın” mesajını verdiğinde  kafalardaki soru, “Öcalan’a da mı? “ olarak  çakılı kalacaktı.

Ardından “türbana özgürlük” çağrıları birbirini izlemeye başladı. O günlerde üniversitelerde türban yasağı devam ediyor ve AKP, bunu kaldırmaya cesaret edemiyordu. Kılıçdaroğlu ise çağrıları ile AKP’nin önünü açıyordu.

Oysa 2008’de CHP, “türban” la ilgili Anayasa değişikliğini Anayasa Mahkemesine taşımıştı. Bu başvuru dilekçesinin altında Kemal Kılıçdaroğlu’nun da imzası vardı.

12 Eylül 2010’da Referandum oylaması yapıldı. Ancak Kılıçdaroğlu oy kullanamadı. Çünkü Yerel seçimlerde  İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak gösterdiği Kağıthane’ deki ikametgahta artık başka bir aile oturduğu için kayıttan düşmüştü. 

Bir Genel Başkanın oy kullanamadığı bu skandal da çabuk unutuldu…

Referandum sonrasında Avrupa’nın yolunu tuttu.  Berlin’de Alman Sosyal Demokrat Partisinin toplantısına katıldı ve  AKP’ye 2008’de açılan kapatma davasında “laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmaktan” aldığı cezayı görmezden gelerek “Türkiye’de laikliğin tehlikede olduğunu düşünmüyorum” dedi.  Ardından da türbana özgürlükten bolca söz etti.

Aynı günlerde sadece türbanın değil, tarikatların da önünü açma girişimini başlatmıştı. Akşam Gazetesine verdiği röportajda “ Tarikat zaten yol demektir. Belli yolda bir araya gelen insanlar inançlarını paylaşıyorlar. Saygılı olacağız” diyerek, tarikatları meşru ilan ediyordu.  Sonraki yıllarda da tarikatların “sivil toplum örgütü olduğu” defalarca vurgulanacak hatta 2011’de açıklanan Sivil Toplum Raporunda;   Tarikatların “ başta toplumsal dayanışmayı geliştirmek olmak üzere, bireylerin yalnızlaşmasını önleyen ve manevi doyuma ulaşmasını sağlayan önemli faaliyetler yürütmekte oldukları” ifade edilecekti.

FETÖ Darbe girişimi öncesinde Abant Toplantılarına  partinin üst düzey isimlerinin katılımı ve çağrıcılar arasında yer alanların Kılıçdaroğlu tarafından  Parti Meclisi Listesinde yer alması fakat delege tarafından elenmesi de bilinen gerçeklerdi.

Günümüzde  yeni yönetimin partinin genetik yapısıyla oynadığını iddia eden Kılıçdaroğlu, kendi döneminde özellikle laik eğitimi ortadan kaldıran 4+4+4 yasasının görüşmelerinde milletvekillerine “laiklik vurgusu” yapmamaları talimatını vermekle kalmayıp, “Atatürk’ün askerleriyiz” sloganını yasaklayacak kadar da ileri gitmişti.

Artık CHP Genel Merkezinin kapıları Atatürkçülere değil, Atatürk’e “Kefere Kemal” diyenlere açılmaya başlamıştı. 

Atatürk’ü katliamcı ilan etmek, ulusalcılığı ırkçılık saymak, ulusalcılardan kurtulmayı hedeflemek Genel Başkan katında övgüye değer görülmenin nedenleri olmuştu. Bunları eleştirmek ise grup toplantılarında genel başkan tarafından tehdit almak için yeterliydi. 

2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığı CHP’nin bağrına bir hançer saplandı. Cumhurbaşkanlığı  Recep Tayyip Erdoğan’a armağan edilirken, seçmene “tıpış tıpış sandığa gitmek” talimatı verildi.

CHP dönüşüyordu. Atatürk’ün partisinden geriye kalan sadece amblemiydi…

2017 Referandumunda mühürsüz oy pusulalarının sayılmasına itiraz, yine Kılıçdaroğlu tarafından engellenerek yaşadığımız hukuksuz dönemin kapıları kıl payı farkla açılmıştı.

Bu acılı dönem tam 13 yıl, pervasızca sürdürüldü. Sayısız olay yaşandı. 

2023 Seçimlerinde kurulan 6’lı masa ile oy tabanı olmayan siyasi partilere verilen 39 milletvekilliği karşılığında Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı adaylığı adeta satın alındı ve seçilecek adayla yola devam etme fırsatı yok edildi.

Kılıçdaroğlu Dönemi CHP’nin CHP’sizleştirildiği, ilkelerinden, ideolojisinden koparıldığı ve genetik bir imha operasyonuna tabi kılındığı bir dönem olmuştur.

Girdiği tüm seçimleri kaybeden Kılıçdaroğlu  şimdi, kendi döneminde seçilen delegeler, PM üyeleri, Belediye Başkanları ve Milletvekilleri ile yapılan 38. Kurultay’ı “Şaibeli” ilan ederek  başladığı işi bitirmek için yola çıkmıştır.

CHP’nin Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurucu partisi olarak taşıdığı “Kuruluş Doktrininine” sahip çıkma görev ve sorumluluğunu görmezden gelerek sürdürdüğü 13 yıllık Genel Başkanlık döneminin yarattığı ağır tahribat yetmemiş olmalı ki şimdi CHP’nin 1977’den bu yana yakaladığı en büyük yükselişe zarar vermek için kolları sıvamıştır.

Ancak deniz bitmiştir…. Genel başkanlığı döneminde yapılan tüm yanlışlara karşın kendisine CHP seçmeninin açtığı kredi de tükenmiştir.

CHP tabanı, Kılıçdaroğlu’na 13 yıl boyunca hiçbir genel başkana göstermediği desteği vermiş, içi yanarak, yüreği burkularak da olsa sandıkta onu yalnız bırakmamıştır.

Oysa bugün durum farklıdır. 

CHP yaralıdır. CHP acılıdır.

CHP iktidara yürümekte ve milyonlar bu umutla meydanlara akmaktadır. CHP seçmeni bu rüzgarı kesecek, CHP’yi bölecek, güçsüzleştirecek hiçbir girişimi affetmemekte de kararlıdır. 

Hınç ve intikam duygularına  ülkenin geleceğini kurban etmek isteyenleri Millet  unutmaz. 

Kaybetmeyi olgunlukla kabul edenler, bu kubbede bıraktıkları hoş seda ile anılmayı hak edenlerdir. Onlar demokrasinin örneği olarak gönüllerde yaşamayı sürdürürler.

CHP, ülkenin ve demokrasinin yegane güvencesidir.  Bu güvenceyi  zedelemek, yıpratmak ve güçsüzleştirmek ve  Milletin umudunu karartmak için yola çıkanların ulaşacağı yer sadece koyu bir karanlık olacaktır.