Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
37,9332
Dolar
Arrow
36,2758
İngiliz Sterlini
Arrow
45,7683
Altın
Arrow
3421,0000
BIST
Arrow
9.763

Kürt sorununu alışılmış kalıpların dışında düşünmek

DEM Heyeti ve PKK’dan gelen son açıklamalardan ortaya çıkan sonuçlar var.

Devlet Bahçeli’nin önerdiği “ PKK’nın Öcalan tarafından tek yanlı olarak tasfiye edilmesi projesinin” son yaşanan gelişmelerle  çöktüğü ortadadır.

Nasıl mı? Şöyle;

1. PKK, “tasfiye edilme projesinin” geçerli olmadığını açıkladı. Süreci APO’nun başlatacağını ancak her şeyi sadece APO’nun yapmayacağını belirtti ve şöyle dedi; “ Sorun hepimizin olduğu gibi, görev de hepimizindir”.

2. DEM ve PKK, “demokrasiye duyarlı ve açık temelde yeniden yapılandırmadan” söz etti.

3. DEM ve PKK “ Türkiye’nin bölünmeyeceğini” açıkladı. PKK haddini aşarak ; “ Devlet korkmasın; APO ve Kürtler devleti yıkmayacak, yeniden yapılandıracak. Türkiye Toplumu korkmasın; APO ve Kürtler Türkiye’yi bölmeyecek” dedikten sonra; “ Kürt özgürlüğü temelinde Türkiye’nin demokratikleşmesi için çalışacaklarını” açıkladı.

4. “PKK ve Kürtler değişecek, TC Devleti ve Türkiye ortamı değişecek, Ortadoğu ve tüm dünya değişecektir” söylemi ile yeni bir modelin işaretini verdi.

Bu açıklamalara Devlet kanadından bir tepki gelmedi.

Önceki günlerde DEM İmralı Heyetinden Sırrı Süreyya Önder’in açıklamalarını da bu bağlamda değerlendirmekte yarar var.

Ne demişti Sırrı Süreyya Önder; “Öcalan’ın  Demokratik Konfederalizm teorisinin hayata geçirilmesinin tam zamanı” olduğunu söylemişti.

Şimdi bu teoriye göz atalım ve neler istendiğini görelim;

? Türk Ulusu yerine Türkiye Ulusu kavramı kabul edilecek

? Kürtlerin kendi kimliği ile katılacağı cumhuriyet yurttaşlığı esas alınacak

? Her grubun kendi kültürel kimliğini, eğitimini yaşaması sağlanacak

? Sadece eğitimde değil, kamu hizmeti ve TBMM’de de anadilin esas alınması kabul edilecek

? Ulus devlet, doğrudan demokrasinin inkârıdır. Ulus devlette devlet ve toplum sürekli savaş halindedir.

? Demokratik Konfederalizm’de  devlet yoktur.

? Bütün halklar kendi kaderini tayin hakkına sahiptir. 

Burada bir parantez açalım ve Türkiye’nin 18 Haziran 2003’de kabul ettiği “Siyasi ve Medeni Haklar Uluslararası Sözleşmesi”ni anımsayalım. 

Sözleşmenin  1. Maddesi şöyle : Bütün halklar kendi kaderini tayin hakkına sahiptir. Bu hak vasıtasıyla halklar kendi siyasal statülerini serbestçe tayin edebilir ve ekonomik, sosyal, siyasal gelişmelerini serbestçe sürdürebilir. Bütün halklar doğal kaynakları ve zenginlikleri üzerinden kendi yararına serbestçe tasarrufta bulunabilir.”

İkiz sözleşmeler olarak bilinen ve Türkiye’nin imzaladığı bu metin, ne yazık ki hala yürürlükte.

Şimdi Öcalan’ın sisteminde yer alan taleplere devam edelim.

Topluluklar sorunlarını köy, mahalle, şehirler çerçevesinde tartışarak halk meclislerinde çözerler. Buna ulusların kendi kaderini tayin hakkı denir.

? Her etnisite, dinsel anlayış, kendi öz kimliğiyle demokratik federe yapısıyla yer alma hakkına sahiptir.

? Demokratik Uluslar kendi Demokratik Uluslar Konfederasyonunu oluşturabilir. BM’ye alternatif, “Dünya Demokratik Uluslar Konfederasyonu” kurulabilir.

? Orta sınıf faşizmin deposudur.

? Devleti olmayan demokrasinin coğrafi sınırlara ihtiyacı yoktur. Halkımız neredeyse, kendi çözüm modelimizi orada esas alacağız.

? Orta Doğunun kültürel düzeni Konfederalizmdir.

ÖCALAN’IN TÜRKİYE MODELİ

? Biz devlet istemiyoruz. Yalnız Kürtler için değil, tüm Türkiye için bunu öneriyorum,

? Bölgeler için şunu söylüyorum; Soran Bölgesi (Irak), Behdinan Bölgesi ( Irak), Bradosti Bölgesi (İran- Irak), Botan Bölgesi (Siirt/ Eruh), Garzan Bölgesi (Siirt Kurtalan), Amed (Diyarbakır), Serhat Bölgesi (Kars, Ardahan, Ağrı, Iğdır), Dersim ( Muş, Kayseri, Elazığ, Adana, Adıyaman, Erzurum, Malatya) DEMOKRATİK KONFEDERALLERİ olabilir.

? Fırat’ın batısı  Kürt- Türkmen demokratik konfederalizm bölgesi olabilir.

? Mersin, Antep ve Maraş’ta bu geliştirilebilir.

DEM Partinin ve PKK’nın  uygulanmasını istediği model budur.

Artık coğrafi sınırlara göre bir bölünme değil, Türkiye’nin her köşesinde gerçekleştirilecek İKİLİ YAPI hedeflenmektedir.

Ayrıca bu yapının giderek sadece Kürtlerle sınırlı kalmayacağı, Araplar başta olmak üzere tüm etnik ve dinsel kimlikleri de kapsayacağı ilan edilmektedir.

Sürecin  aşamalı olarak sürdürüleceği anlaşılmaktadır. 

Birinci aşamada Öcalan’a tecridin kaldırılması, tutuklu ve hasta PKK’lıların tahliyesi, Kayyum atamalarının geri alınması ile başlayan yumuşatıcı kararlar beklemek olasıdır.

İkinci aşamada ise DEM’in önerisi doğrultusunda “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartındaki” çekincelerin kaldırılması ve Türkiye’nin kabul etmiş olduğu “Siyasi ve Medeni Haklar Sözleşmesinin 1. Maddesinin” uygulamaya sokulması Anayasa değişikliği gerektirmeyen uygulamalar arasında yer alabilir.

Üçüncü aşama büyük olasılıkla Yeni Anayasa ile gündeme gelecektir. Eşit vatandaşlık, anadilde eğitim ve kamu hizmeti ile PKK ile Öcalan’ın öngördüğü demokratik yapısal değişimler ile oluşacak İKİLİ YAPI’nın inşası gündeme alınabilecektir.

DEM Partinin vurguladığı “Çanakkale ruhuna uygun çözüm” anlayışı, aynı coğrafyayı paylaşan iki ayrı millet kavramına yapılan vurguyu ortaya koymaktadır.

PKK’nın yaptığı hadsiz açıklamaları ve DEM Partinin açık taleplerini duymazdan gelmeyi seçen bir İktidar Koalisyonu, “sükut ikrardan gelir” anlayışının gereğini mi yerine getirmektedir?

Toplumdaki suskunluk, medyanın bu konuları asla gündemine almaması ve adeta “yok” sayması, bir talimatın gereği midir?

Ümit Özdağ’ın “süreci baltalamak” tehdidinin ardından Silivri’de esir tutulması, halkın gerçekleri görmesini engellemeyi mi amaçlamaktadır?

CHP’nin süreç sanki başka bir gezegende yaşanıyormuşçasına kendi parti içi sorunlarına odaklanması, kayıtsızlık göstermesi nasıl açıklanabilir?

Ülkede yaşanan hiçbir sorun, 40 yıldır süre gelen bu mücadelede “barış” sözcüğü ardına gizlenmiş en büyük tehditi, Ulus Devletin yıkılması tehdidini görmezden gelmeyi haklı çıkaramaz.

Susanları, işbirliği yapanları, görmezden gelenleri, kişisel ve siyasi çıkarlarına odaklanarak destek verenleri affedecek ya da mazur görecek bir makam yoktur.

Türk Milleti, şehit ailelerimiz, gazilerimiz, vatanseverler bunu UNUTMAZ ve UNUTTURMAZ!

HERKES ARTIK KENDİNE GELMELİDİR !!