Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.549

Minicik pembe ayaklı bebeklerimiz

Bir bebeğin en dayanılmaz yeri o pespembe minicik ayaklarıdır.  Elinizi uzattığınızda parmağınızı kavrayan küçücük elleri, melek masumiyeti ile bakan gözleri gördüğünüzde,  aranızda bir sevgi köprüsü kuruluverir.  Dokunmaya kıyamadığınız bebeklerin öldürülmesi, taciz edilmesi ise  içinizde tanımlanamaz bir öfke ve nefret duygusu uyandırır.

Günlerdir bu duyguyla yaşamaya çalışıyoruz…

Türkiye’de çocuk olmak yaşam güvencesinden yoksun olmakla eş değer hale geldi.

Son yıllarda  kahredici olaylar birbirini izlemeyi sürdürüyor.

Taciz ve tecavüzlerle yaşamdan koparılan bebeklere yeni katliam senaryoları ekleniyor.

•   Narin’in katilleri hala açıklanmadı. 

•   Gaziantep İslahiye’de 9 aylık bebeğe tecavüz edilmişti. 

•   Bunu 2023’de Zonguldak Çaycuma’da tecavüze uğrayıp ölen 2 yaşındaki Nisanur ve  

•   Tekirdağ’da  4 kişinin tecavüzü ve darbı sonucu ölen 2 yaşındaki güzeller güzeli  Sıla bebek izledi.

    Nisanur’un 8 yaşındaki ablası da fuhuşa zorlanmıştı.

•   İsmailağa Cemaatine bağlı Hiranur Vakfının kurucusunun kendi kızını 6 yaşındayken evlendirmesi de toplumda büyük tepkiye neden olmuştu.

Bunlar bilinenlerin sadece bir kaçı. Artık sadece çocukların  değil bebeklerin de sapıkların ve canilerin tehdidi altında olduğu bir ülkede yaşamaya başladık.

Ancak çocuklarımız ve bebeklerimiz   için en güvenceli olduğunu düşündüğümüz ortamların başında kuşkusuz sağlık kurumları ve hekimler yer alırdı.

•2023 yılında ilk toplumsal travmayı bizlere Prof. Dr. Süleyman Salih Zoroğlu yaşattı. Kendisi İstanbul Tıp Fakültesinde Dahili Tıp Bilimleri Anabilim Dalı Başkanlığı yapmış bir çocuk psikiyatristiydi. Sonradan edinilen bilgiye göre FETÖ suçlamasıyla üniversiteden  ihraç edilerek  özel kliniğinde çalışmaya başlamıştı.

Bu kişinin tedaviye gelen çocukların tamamına yakınına “çoklu kişilik bozukluğu” teşhisi koyduğu ve  verdiği ilaçlarla, halisünasyon görmelerine yol açtığı  saptandı. İlaçlı çocuklara yaptığı telkinlerle  “aile içinde ensest ilişkiye maruz kaldıklarını” itiraf ettiriyor ve onları ailelerine karşı suç duyurusunda bulunmaya zorluyordu. Klinikte çalışanların da ifadeleriyle durum açığa çıktı. Hakkında 927 yıl hapis cezası istendi.

O günlerde toplumda şok etkisi yaratan ve korku filmlerini andıran bu tablodan yararlanmak isteyenler de oldu. Özellikle Akit ve Yeni Şafak Gazeteleri bu olayı kullanarak, Hiranur Vakfında  6 yaşındaki kıza evlilik bahanesi ile yapılan tecavüzü aklama yarışına giriştiler. Mağdur HKG’nin de psikiyatrist tarafından manipüle edildiğini öne sürdüler.

Çocuk Psikiyatristi olayı toplumun etik değerlerindeki çürümenin Tıp etiğinin; yararlılık, zarar vermeme, özerkliğe saygı ve adalet ilkelerini de tahrip etmeye başladığının,  kamuya mal olan  belki de  ilk örneklerinden biriydi. Bireysel olarak yaşadığımız  pek çok örneğin de kamusal alanda görünür hale gelmesiydi.

 Gerekli olmadığı halde ameliyata zorlanan hastalar, hastanelerde  abartılı tetkiklerle şişirilen faturalar, hastaları ikna için başvurulan sahtecilikler sanırım hiç yabancımız değildir.

Ben de iki kez gereksiz yere ameliyata zorlanmış olanlardan biriyim.

Ancak hekime duyulan güven ve teslimiyet duygusu, kimi yerde algılarımızı kapatacak kadar da güçlüydü.

Bu tuzaklara düşme nedenlerimizin başında kuşkusuz, ülkemizin  çok değerli ve güven veren “gerçek hekimleri” rol oynamıştır.

Bizler yıllarca “kendimizi Türk hekimlerine emanet etmemizi salık veren” Önder’imiz gibi düşündük. Sağlığımızı ve yaşamımızı da onlara kuşku duymadan teslim ettik. İyi ki varlar ! Onlara şükran borçluyuz…

Ancak kirli kazanç peşinde olup, ahlaki ve vicdani değerlerden yoksun olanları son yıllarda tanımaya başladık. Yine de “cani” olabileceklerini hiç düşünmedik.

BEBEK KATİLLERİ 

Paraya tapan bir cinayet şebekesinin bebekleri para için öldürmesi, sözün bittiği yerdir.

9 Özel Hastanenin bu durumu görmezden gelmesi ise sistemin iflasının ilanıdır. 

Ancak bunun kadar vahim bir diğer olay ise bebekler öldürülürken Sağlık Bakanlığının  soruşturmanın gizliliğini öne sürerek tam 19 ay bu hastanelere herhangi bir yaptırım uygulamamasıdır.

Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu CNN’de konuştu. O konuşurken ben utandım. 

•  CİMER’e ilk ihbar 27 Mart 2023’de yapılmış

•  Soruşturma  21 Mayıs  2023’de başlamış ( ihbardan 2 ay sonra)

•  Bakan Memişoğlu   İstanbul İl Sağlık Müdürü olarak Denetim Komisyonunu 28 Eylül 2023’de kurmuş ( ihbardan  6 ay sonra)

•  Çeteye operasyon 26 Nisan 2024’de yapılmış (İhbardan 13 ay sonra)

•  Hastanelerin lisans iptali 20 Ekim 2024 ( ihbardan 19 ay sonra)

•  Operasyon  yaklaşık 6 ay kamuoyundan gizlenmiş.

Bakan Memişoğlu’nun  inceleme sürecinin gizliliğini ballandıra,  ballandıra anlatırken tam 13 ay boyunca bu Çetenin kaç  bebeğin daha ölümüne neden olduğunu hiç hesaba katmamasını anlamak gerçekten zor.

Bu 9 hastanenin Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitelerinde tam 13 ay boyunca hizmet verilmesine hiç ses çıkarılmaması nasıl açıklanabilir?  Bu hastanelerin web sitelerine girerseniz “sizin bebekleriniz bizim de bebeklerimiz” sloganı ile verdikleri hizmetin reklamını yapmayı sürdürdüklerini görürsünüz. 

Bu hastanelerin lisanslarının iptal edilmesi sonucunda kapananalar olduğu gibi hala açık olanlar da var.  Çünkü yatan hastalar arasında başka hastanelere nakli mümkün olmayanların tedavileri sürmekte. Hastanelere yeni hasta kabulü yapılmamakta ve hasta nakilleri tamamlanana kadar faaliyetleri devam etmekte.  

Çetenin bu hastanelerin “Yenidoğan Yoğun Bakımını” kiralaması iddiası da yanıt verilmesi gereken bir diğer vahim konudur. Bir hastane Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesini” nasıl kiraya verebilir?

Bir Hastanenin kendi sorumluluğu altında olan  “Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesinde” dönen dolaplardan habersiz ve sorumsuz olması elbette kabul edilemez.

Adı geçen  9 hastanenin, büyük  hastane zincirlerinin bir parçası olduğu da dikkatle değerlendirilmeye muhtaç bir konu olmalıdır.

Sorulacak çok soru var. Ancak Sağlık Bakanlığının denetim görevini yapmadığı ve olaya el atış nedeninin de SGK’nın uğradığı gelir kaybını ortaya çıkarmak olduğu son derece açık.

Özetle Sağlık Bakanlığı SGK’nın gelir kaybına, hastaların sağlığından daha fazla duyarlı…

Sağlık Bakanının bu korkunç tablodan hiçbir sorumluluk üstlenmeden çıkması, istifa etmeyi aklının ucundan bile geçirmemesi,  hatta 13 ay boyunca oynadığı dedektifçilik oyunundan bir başarı öyküsü devşirmeye çalışması utanç vericidir.

Ancak bu bataklık çok derin,  Sakarya, Kocaeli, Antalya, Niğde de de benzeri olayların gerçekleştiği iddiaları var. Ayrıca bu bebeklere ne yapıldığı, hangi amaçlar için kullanılarak öldürüldükleri de hala soru işareti. Hatta bazı devlet hastanelerinin de adı geçmeye başladı. “Göreceğiz” demek isterdim. Ama görebilecek miyiz? Kuşkuluyum… Üstününün örtülmeye çalışılacağından kuşkuluyum…

 ÖZEL AVCILAR HOSPİTAL HANGİ ÜNİVERSİTENİN TIP FAKÜLTESİ HASTANESİ ?

Eski Sağlık Bakanlarından Mehmet Müezzinoğlu’nun  sahibi olduğu ve bebek ölümleri nedeniyle  lisansı iptal edilen Avcılar Hospital bir üniversite hastanesi. 

Hangi Üniversitenin?  

Haliç Üniversitesinin !

Bir Üniversite hastanesi olmanın kazandırdığı güven, tartışılmaz boyuttadır. Üniversite Hastaneleri Tıp Fakültesi öğrencilerinin 6. Sınıfta “intern doktor” unvanıyla  staj yaptıkları yani hekimliği deneysel alanda öğrendikleri kurumlardır. Bu nedenle üniversite hastanelerinin gerekli donanıma sahip olmaları ve Tıp etiğini özümsemiş Öğretim üyelerinin kılavuzluğunda eğitim vermeleri gerekir.

Haliç Üniversitesinin kurucu vakfı LÖSEV’dir.  Yani Merhum Prof. Dr. Gündüz Gedikoğlu’nun kurduğu ve toplumdan büyük destek gören Bizim Lösemili Çocuklar Vakfı.

Ancak Vakıf   2016’da Kayyuma’a devredilmiş ve YÖK’ün kararı ile Haliç Üniversitesinin yönetimi garantör üniversite olan İstanbul Üniversitesine geçici olarak devredilerek kapanma riski ortadan kaldırılmıştır. Haliç Üniversitesinin Mütevelli Heyet Başkanı  ise bazı aile üyeleriyle birlikte  üniversite kaynaklarını,  şahsi şirketlerine ( Yeni Yüzyıl Gazetesi vs)  aktardığı gerekçesi ile tutuklanmış ve 4 ay hapis yatmıştır.

Yeni Mütevelli Heyetin Başkanlığına  Mehmet Topsakal getirilmiştir. Mehmet Topsakal Haliç Kongre Merkezi işletmecisi ve Atatürk Kültür Merkezinin müteahhitidir.

Ne kadar acıdır ki Haliç Üniversitesi Tıp Fakültesi Avcılar  Hastanesi şimdi bebek cinayetleri ile anılmaktadır.

Genç doktor adaylarının içinde Yenidoğan Yoğun Bakımında çalışanlar acaba durumun ne kadar farkında olmuşlardır? 

Bunları neden anlattım?

•  Sağlık ve eğitim bir toplumun can damarlarıdır.

•  Sağlık ve eğitimdeki özelleşmeler Türkiye’de bu kutsal kurumların  ticari  şirket anlayışı ile yönetilmelerine ve kazanç hırsının, hizmet anlayışına üstünlük sağlamasına yol açmaktadır.

•  Geleceğimizin güvencesi olan eğitimli ve sağlıklı kuşaklar yetiştirmenin yolu nitelikli sağlık ve eğitim hizmetinin devletin güvencesinde sağlanması ile mümkündür.

•  Özel hastane ve üniversitelerin denetimden uzak ve şirket mantığı ile yönetilmeleri ve iktidar yandaşlığı ile çıkar sağlama girişimleri telafisi  imkansız sonuçları da beraberinde getirmektedir.

•  Sayıları hızla artan ve uyguladıkları fiyat politikaları konusunda denetimden muaf hale gelen sağlık kurumları ve vakıf üniversitelerinin hizmet kalitelerinin de denetimden uzak olduğu açıktır.

•  Sayılarındaki hızlı artış, tatlı bir kazanç kapısı olarak görülmelerinin kanıtıdır.

•  AKP sadece liyakat anlayışını yerle bir etmekle kalmamış, atalarımızın mirası olan Vakıf anlayışını da “şirketleştirmiştir”. Köklü Vakıflarca kurulan Üniversitelerin ve Hastanelerin yerini, kapitalist rekabet sistemine göre faaliyet gösteren ve sadece kar amacı güden kurumlar almaya başlamıştır.

•  Para tutkusunun hizmet sunma idealizmini yok etmeye başladığı ve ahlaki değerlerin cürütüldüğü bu toplumsal yapının ürünü acımasız, merhametsiz, ahlaksız insanlar üretmeye hızla devam etmektedir.

•  Bebek katilleri sadece  buzdağının görünen yüzüdür….

Unutmayalım; Mustafa Kemal Atatürk’ün sözlerindeki gibi; “BİR MİLLETİN ÇOCUKLARI O MİLLETİN GELECEĞİDİR.” 

 Her iktidar, ektiğini biçer ! Ancak ne yazık ki biçilen çocuklarımız ve bebeklerimiz oluyor………..