Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
36,2401
Dolar
Arrow
34,4862
İngiliz Sterlini
Arrow
43,5545
Altın
Arrow
2962,0000
BIST
Arrow
9.549

Neo-Misyonerlik örneği olarak hizmet hareketi ve ABD

2009 yılıydı. Uluslararası bir toplantı için TBMM grubuyla Etiyopya’nın başkenti AddisAbaba’daydık . Yoksulluğun ve güvensizliğin kol gezdiği kentte, unutulmaz görüntülere şahit oluyorduk.

AKP milletvekilleri ile katıldığım tüm toplantılarda Gülen Cemaati mensupları ile karşılaşmak olağanlaşmıştı.

Bu kez kentten ayrılacağımız gün, bizi yolcu etmek bahanesiyle yine otele gelmişlerdi. 

Onlardan birinin arabasında yola çıktığımızda, bana AddisAbaba’da faaliyet gösteren okullarından söz açtı. Uzun uzun verdikleri hizmeti anlatmaya ve diğer milletvekilleri gibi okullarını ziyaret etmeme nedenlerimi sorgulamaya başladı.

Sorduğum sorular sonucunda kendisini “Hizmet Hareketi’”nin ABD’de okuttuğunu ve mühendis olduğunu öğrendim.

Peki, burada ne yapıyordu? Aldığım yanıt şu oldu: “ona yapılan bunca yardım karşılığında, borcunu onlar için çalışarak ödüyor, öğretmenlik yapıyordu.”

Kaç para aldığını sordum. “Ayda 300 dolar” dedi. 

Şaşırmıştım, bu parayla yaşamak, Etiyopya’da bile mümkün değildi.

Ancak kendisi gururla, “para önemli değil, ben amacımız için çalışıyorum” diyordu. Aslında o da bir misyonerdi ve  İslamiyet için çalıştığını sanıyordu.

Böylesine yoksul bir ülkede 3 tane özel okul açmışlardı. Halk bu okullara çocuklarını gönderecek parayı nasıl buluyordu?

Yapılan açıklama çok çarpıcıydı; “ Biz, zaten devlet yöneticilerinin çocuklarını okutuyoruz. Çünkü onlar gelecekte, bizim aşıladığımız değerlerle bu ülkeyi yöneten liderler olacaklar.”

Bu yanıt, Anadolu topraklarında 1820- 1923 tarihleri arasında faaliyet gösteren Misyoner okullarının amaçlarıyla bire bir örtüşüyordu.

Hizmet Hareketi de dünyanın her köşesinde açtığı okullarda yetiştirilecek  bir lider kadro aracılığıyla gücünü yaymayı hedeflemişti.

ABD’nin Misyonerlik Projeleri devam ederken, bu projenin yeni bir modelinin, İslam dini kullanılarak yürürlüğe sokulduğunu anlamamız yıllar aldı.

Elbette projenin dizaynını yapan ve finansmanına destek veren ABD idi.

TBMM’de 15 Temmuz Darbe Girişimini araştırmak amacıyla kurulan  Meclis Araştırma Komisyonu  Raporunda da açıkça belirtildiği gibi; “Fethullah Gülen’in CIA ile ilişkisi 1983 yılında Moon Tarikatı ile kurulan ilişki sonucu” başlamıştır.

Moon Tarikatının Resmi adı  “Birleştirme Kilisesi”dir. Komünizme karşı bir blok oluşturmak isteyen ABD, buna uygun bulduğu Fethullah Gülen’i desteklemeye ve büyümesini sağlamaya bu tarihten sonra karar vermiştir. ABD ile oluşan ilişkiler ağında Gülen’in  CIA destekli, sol karşıtı kontrgerilla faaliyetlerini etkili biçimde sürdüren “Türkiye Komünizmle Mücadele Derneğinin” kurucuları arasında yer alması rastlantısal değildir.

Edremit, Manisa,İzmir ve Çanakkale’de vaizlik yaptığı dönemde, vaiz maaşıyla tüm izinlerini yurt dışında kullanması ve sürekli sağlık raporları alarak göreve gitmemesi dikkat çekicidir.

Fethullah Gülen ve Örgütü, 1983 yılından itibaren Dünya Kiliseler Birliğinin, Vatikan ile işbirliği yaparak geliştirdiği “ Dinler arası Diyalog” sürecine “Ilımlı İslam” kavramıyla dahil olmuştur.

Dinler arası Diyalog süreci çerçevesinde Papa II. Jean Paul’ün  1991’de yayınladığı Genelge’de şu ifadeler yer almıştır.

“ Dinler Arası Diyalog, Kilisenin, bütün insanları Kiliseye döndürme amaçlı misyonunun bir parçasıdır. Bu misyon aslında Mesih’i ve İncil’i bilmeyenlere ve diğer dinlere mensup olanlara yöneliktir. Tanrı, bütün insanları Mesih aracılığıyla kendine çağırmaktadır”

Papa 24 Aralık 1999’da yayınladığı milenyum mesajında ise; “ Birinci bin yılda Avrupa Hıristiyanlaştırıldı. İkinci bin yılda Amerika ve Afrika. Üçüncü bin yılda hedef Asya’dır.”

Fethullah Gülen 1998’de önce Papa II Jean Paul’ü ardından da Hahambaşı EliyahuBakhsi- Doron’u ziyaret etmiştir. 

Ayrıca Papa’ya bir mektup vermiştir.

Mektup şöyledir;

“ Pek Muhterem Papa Hazretleri” diye başlayan mektup şöyle devam etmektedir; “ Dinler Arası Diyalog için Papalık Konseyi Misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz. …. En aciz bir şekilde hatta biraz cüretle, bu pek kıymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mütevazi yardımlarımızı sunmak için size geldik”

Papa’ya sunulan önerilerden biri de Harran'da üç dinin ihtiyaçlarını da temin edecek şümullü bir müfredata sahip,  “bağımsız bir üniversite”  kurulması yer alıyordu. 

Mektup, “Rabbin aciz kulu” diye imzalanmıştı.

Fazla söze gerek yok, Gülen Papalık Konseyinin Misyonu olan, tüm insanlığı Hıristiyan dininde birleştirmek konusunda destek olmak istiyordu. 

Artık karşımızda bir Evanjelist Müslüman Modeli vardı, hem de kehanetleri ve kerametleri olan…

Hizmet Hareketinin kullandığı sembollerin Misyonerlik sembolleriyle örtüşmesi de çok dikkat çekicidir.

• Örneğin Evanjelistlerin beklediği ve İsa’nın 2. Gelişi ile yaşanacak  1000 Yıllık Altın Çağ, Gülen de yetiştirilecek “Altın Nesil” ile örtüşmekteydi.

• Misyonerlerin eğitim kurumları aracılığı ile dini yayma modeli, aynen kopyalanmıştı.

• Misyonerlerin hastaneler açma, yayınevleri kurma, vakıflaşma stratejisi çağın gereklerine uygun olarak daha da yaygın şekilde Hizmet Hareketince uygulanmıştı.

• Misyonerlerin seminerler, oluşturdukları küçük birlikler, gönüllüler aracılığıyla yaptıkları propagandayı  Gülen Cemaatinde, “ablalar”, “abiler” Işık Evleri, Seminerler, dersaneler, yurtlar, Meslek yapılanmalarında izledik.

• Misyonerlik faaliyetlerinde olduğu gibi Hizmet Hareketi de tüm varlığının kaynağı olarak “bağışlar”ı gösterdi.

180 ülkede sayısız okul, üniversite, hastane, medya ve finans kurumları, holdingler, vakıflar ve daha neler, neler… Bu bağışçılar nelere kadirdi !!!

ABD’nin neo-misyonerlik modeli olarak “Ilımlı İslam”’ın sözde temsilcisini seçmesi, desteklemesi ve koruması kuşkusuz  İslam Dünyasını kontrolü altına almanın açık bir örneğidir.

ABD Başkanları yıllardır İslam Ülkelerinin bir “halife”ye ihtiyacı olduğunu, “Papa” benzetmesiyle boşuna tekrarlamadılar.

15 Temmuz Darbesiyle bir terör örgütü lideri  olduğu anlaşılan ve bir ABD projesi olan Fethullah Gülen’in Türkiye’ye iadesini istemenin ABD için hiçbir anlam taşımaması bundandır…