Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış haberleri bul
ve ve
ve ve
ve ve
Temizle
Euro
Arrow
40,0262
Dolar
Arrow
36,6436
İngiliz Sterlini
Arrow
47,6473
Altın
Arrow
3535,0000
BIST
Arrow
10.802

Öcalan doktrini- Demokratik Konfederalizm

Öcalan’ın önerdiği model bellidir: Demokratik Konfederalizm.

Demokratik Konfederalizm nedir?

Teorisyeni Abdullah Öcalan’dır. İmralı cezaevinde oluşturduğu bir modeldir.

Devletsiz topluma dayanan siyasi bir paradigmadır.

Özerklik, doğrudan demokrasi, siyasi ekoloji (çevre sorunlarının siyasi, ekonomik ve sosyal faktörlerle ilişkilerinin incelenmesi), feminizm, çok kültürlülük, öz savunma (silahla saldırana silahla karşılık vermenin meşru olduğu), öz yönetim (özerklik), kooperatif ekonomisi unsurlarına dayanan konfederasyon özelliklerine sahip bir demokratik öz örgütlenme (merkezi olmayan ve kendiliğinden oluşan örgütlenme)

Orta Doğu Tarihi ve genel devlet teorisinden etkilenerek oluşturmuştur.

•Önceleri Marksist-Leninist temelde bir Kürt Ulus Devleti kurmak için yola çıkmış ancak Ulus Devlet modeli ve devlet sosyalizmi konusunda hayal kırıklığına uğramıştır. Devletçi-merkeziyetçi sosyalist modeli terk etmiştir.

•Artık Türkiye’den bağımsız bir Kürt Devleti kurmayı değil, özerk, demokratik, adem-i merkeziyetçi bir modeli amaçlamaktadır.

•Böylece Kürt özgürlük hareketinin siyasi hedeflerini yeniden formüle etmiştir.

•Öcalan’ın doktrini, herhangi bir devlete dayanmayan bir sosyalizm anlayışını içermektedir.

•Her topluluk ve ulus kendi içinde bir konfederal yapıya sahiptir

•Orta Doğu’nun yapısını model olarak almıştır..

•22 Arap Devletinin kendi aralarında bu yapıyı gerçekleştirebileceklerini, Türklerin de kendi aralarında “Türk Demokratik Konfederalizmini” kurabileceklerini öngörmektedir.

Öcalan sistemi şöyle açıklamaktadır;

Demokratik Konfederalizm bir devlet sistemi değil. Devletin olmadığı halkın demokratik sistemidir.

Başta kadınlar ve gençler olmak üzere, halkın tüm kesimlerinin kendi demokratik örgütlenmesini yarattığı, politikayı doğrudan, özgür-eşit konfederasyon yurttaşlığı temelinde, yerelde kendi özgür yurttaşlık meclislerinde yaptığı bir sistemdir.

Öz güç ve öz yeterlilik ilkesine dayanır.  Gücünü halktan alır. Ekonomi de dahil her alanda öz yeterliğe ulaşmayı benimser.

Klan ve aşiret sistemlerinden günümüze kadar uygarlık tarihi boyunca devletçi toplum merkezileşmesine girmek istemeyen doğal toplumun demokratik komünal yapısına dayanır.”

Öcalan’a göre bu sistem milliyetçiliğin panzehiridir.

TÜRKİYE MODELİ

Öcalan’ın Türkiye’den istedikleri de açıkça listelenmiştir.

•Türk Ulusu yerine Türkiye Vatandaşlığının kabulü

•Her grubun kendi kültürel kimliğini yaşaması

•Anadilde eğitim, kamu hizmeti, TBMM temsili

•Ulus devletin doğrudan demokrasinin inkârıdır ve yok edilmelidir.

•Bütün halklar kendi kaderini tayin hakkına sahiptir.

•Demokratik uluslar kendi konfederasyonunu oluşturabilir.

•Türkiye’deki demokratik konfederaller; Botan Bölgesi (Siirt/Eruh), Garzan bölgesi (Siirt/Kurtalan), Amed (Diyarbakır), Serhat (Kars, Ardahan, Ağrı, Iğdır), Dersim Bölgesi

•Fırat’ın Batısında Kürt- Türkmen Bölgesi

•Mersin, Gaziantep, Kahramanmaraş 

DEVLETİ OLMAYAN DEMOKRASİNİN COĞRAFİ SINIRLARA DA İHTİYACI YOKTUR

Evet, bu sözler Öcalan’a aittir. Yeni paradigma işte budur!

DEM Parti, PKK ve Öcalan bu konuda birleşmişlerdir.

İmralı heyeti, “bölünme yok” derken, PKK son açıklamasında; Bahçeli’ye cevabını da şu sözlerle vermiştir:

“Sorun hepimizin olduğu gibi, görev de hepimizindir”.

Bu sözlerle tasfiye edilmenin söz konusu olmadığı ve kendilerinin de sürecin bir parçası olduğunu açıkladıktan sonra, Türkiye’ye üst perdeden, hadsiz açıklamalarla seslenmiştir.

“Devlet korkmasın; Apo ve Kürtler devleti yıkmayacak. Demokrasiye duyarlı ve açık temelde yeniden yapılandıracak.

Türkiye toplumu korkmasın; Apo ve Kürtler Türkiye’yi bölmeyecek, Kürt özgürlüğü temelinde Türkiye’yi demokratikleştirmek için çalışacaktır.”

“PKK ve Kürtler değişecek, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türkiye ortamı değişecek, Ortadoğu ve tüm dünya değişecektir.”

Görülen odur ki, proje değişmiştir.

Yeni Proje, Türkiye’nin sadece bir toprak parçasını kaybetme tehlikesinin çok ötesindedir.

Yeni proje bir KAOS PROJESİDİR.

Öngörülen yeni yapısal değişim, İKİLİ BİR YAPIDIR. Sadece bir coğrafi bölge ile sınırlı olmadığı gibi, sadece Kürtlerle de sınırlı değildir.

Ülkenin her köşesine dağılmış farklı etnik, dinsel ve milli grupların, bir devlete bağlı olmaksızın, öbeklenerek, halk meclisleri aracılığı ile kendilerini yönetme talebidir.

Murat Karayılan ise, Türkiye bu modelde demokratik birlik temelinde kendileriyle uzlaşmazsa, bu demokratik konfederal sistemi bağımsız olarak da uygulayabileceklerini ifade etmektedir.

Bu MECZUP MODELİ’ ne PKK’nın, DEM’in ve diğer paydaşlarının umut bağlamış olması tehditin boyutlarını anlamak bakımından önemlidir. Ancak, daha da önemli olan İktidarın Öcalan’a bağladığı umutla nereye koştuğunu bilip, bilmediğidir.

NELER OLUYOR? İKTİDAR NEREYE KOŞUYOR?

Bu soruların yanıtlarını kamuoyu merak ediyor. Sorular art arda geliyor.

•Yaptığı çağrı ile Öcalan’ın tek taraflı olarak PKK’yı tasfiye etmeyeceğini Bahçeli bilmez mi? “Derin” kaynaklardan bilgi alan kişi bunu elbette bilir.

•Cumhurbaşkanının bilgisi ve onayı dışında bir çağrı yapabilir mi? Elbette ki yapamaz.

•Cumhurbaşkanı’nın bunca olay karşısında perde arkasında durup, zayıf “onay mesajları” ile süreci izlemesi olağan mıdır? Elbette değildir.

•Bu Çağrı ile iktidar, kaybettiği oyları almayı ve Yeni Anayasa sürecinde DEM Partiyi yanına alıp Saltanatını ebedi kılmayı mı amaçlamaktadır?

Süreç, sonuca evrilirse yani Öcalan istediklerini alarak iktidara destek verirse olabilir.

•Türk Milleti bu ihanet senaryosunu nasıl kabullenir?

•Ancak süreç aşamalı olarak yürütülür ve Kürt teorisyenlerin önerdiği gibi sürdürülür, önce negatif barış ile silahlar susturularak ikinci aşamaya Yeni Anayasa ile geçilirse, aradaki zaman diliminde yapılacak seçim, iktidara avantaj sağlayabilir.

•Öcalan bunu göze alır mı? Önceki deneyimler almayacağını gösteriyor.

•Bahçeli’nin çıkışı kendi siyasi gücünü pekiştiren ve yeni bir imajla oylarını artıran siyasi bir çıkış mıdır?

 Değildir, tabandan büyük tepki almıştır. Bu tepkileri susturmak için Cumhurbaşkanlığı Danışmanı Ayhan Ongan: “Devlet Bahçeli’nin Türkiye yüzyılı Kürt olmadan eksik kalır çağrısını dikkate almayan bedelini ödeyecektir” sözleriyle halkı tehdit etmiştir.

•Türk Milletinin Öcalan’la başlayan sürece bakışı olumlu mudur? Değildir.

•Süreç, gündemi ilk başladığı günlerde olduğu gibi neden işgal etmemektedir?

İşte kilit soru budur!

Gündemi oluşturan medya, ona rotayı çizen de siyasettir. Son dönemde Bolu Yangını dışında halk gözaltılar, televizyon baskınları, tutuklamalar, teğmenler olayı ve CHP’deki Cumhurbaşkanlığı çekişmeleri gibi konulara yönlendirilmiştir.

Gözaltı, tutuklama ve teğmenler olayı, korku iklimini yaratarak halkı susturmaya yönelik kasıtlı hamlelerdir.

İktidar ve medyası önce bilinçli olarak gerilimi yaratmakta, sonra da baskı gücünü yargı eliyle kullanarak tepki verenleri sindirme stratejisi uygulamaktadır.

Gerilimi artırarak tepkiyi büyütmenin en etkili yöntemi toplumun tanıdığı ve sevdiği isimlere uygulanan ve halkın “haksız ve hukuksuz” olduğuna inandığı gözaltı ve tutuklamalardır.

•Bu yöntem topluma yabancı mıdır? Değildir

•Ne zaman yaşandı? Ergenekon, Balyoz, Casusluk davalarında

•Sonuç ne oldu? 

•Halk sessizleşti ve korktu.

•İkinci kilit soru: Halkın demokratik gücünü protesto eylemleri ile gösterdiği bir olay hatırlıyor musunuz?

•Gezi Olayları 

•Sonuç?  Ortada!

•Benzeri bir toplumsal tepki kimin işine yarar? Olağanüstü hal ve sıkıyönetim ilan ederek yönetimi istediği gibi yapılandırma gücü ve yetkisine sahip olanların…

İnsan merak ediyor, acaba Öcalan’a umut hakkı ile başlayıp, tutuklamalarla devam eden yeni paradigmanın gerilim yaratmaktaki amacı bu mudur?